Kılıçdaroğlu CHP'nin Meclis'ten geçen Anayasa referandumunu AYM'ye götürmeyeceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu: Kenan Evren'in bile yapamadığını bunlar yaptı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz'da ilan edile OHAL'i kıyaslayarak "Kenan Evren'in bile yapamadığını bunlar yaptı. Çoluk çocuğu aç bırakmak kimin görevi, kim yapabilir bunu. 12 Eylül döneminde akademisyen sayısı 120 akademisyen. Bu dönemde ihraç edilen akademisyen 4 bin 811" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım ve Bahçeli'yi de canlı yayında tartışmaya davet ederek "Sayın Binali'ye, sayın Bahçeli'ye çağrı yapıyorum. Buyrun gelin, sizin istediğiniz kanalda sizin istediğiniz gazetecilerin sorularını yanıtlayalım. Vallahi söz veriyorum ben 15 dakika versinler, onlara yarım saat versinler." dedi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşamasında satır başları şöyle:

"Kredi kartı ve tüketici kredisi borcu eski parayla 424 milyar lira vatandaşın bankalara borcu var. Bu borçla ilgili olarak iktidar kanadından bir Allah'ın kulu çıkıp "Sizi kurtaracağım" diyor mu? Diyemez. Onlar da eninde sonunda "Hayır" diyecekler, göreceksiniz. 424 milyar lira, yani eski parayla 424 katrilyon lira henüz izah safhasına girmemiş para. Bir de 18 milyar lira var. Vatandaşın derdi ne bakın. Sadece bu mu? Vatandaş borç yatağına teslim edildiği gibi faiz yüküne de teslim edilmiştir. Faiz miktarı 48 milyar lira. Vatandaş sadece geçen yıl bu kadar faiz ödedi. Son on üç yılda 312 milyar lira faiz ödedi. Peki? İcra dairelerindeki dosya sayısı kaç? 26 milyon dosya var icra dairelerinde. Türkiye'de yaşayan vatandaşların yarısı icralık. Bunlar işsizliği doğuruyor. Her evde işsiz var. Onlarda paralar, dolarlar, ayakkabı kutuları, kasalar, kasaları içinde dolarları var. Hepsi var onlarda. Ama bizim vatandaşın evinde işsiz çocuklar var. Bekliyor yıllardır, aylardır bekliyor "Çocuğum iş sahibi olacak mı?" diye.

"Biz, bize yapılan zulmü tanımıyoruz diyeceğiz, bize yapılan zulme hayır diyeceğiz. Yarın hangi felaketlerle karşı karşıya kalacağımızı herkes duysun istiyorum. Vatandaşın derdi bunlar. Bunların derdi ne? Ben illa başkan olacağım. Ya vatandaşın derdi başka, sizin derdiniz başka. Vatandaş borç batağında, işsiz. Aldığı para yetmiyor. Hele hele harp okulunda okuyan gencecik çocuklarımızın aileleri var. Bu çocuklar hapiste. Bu çocuklar niye hapiste? Niye hapiste tutuyorsunuz bunları. Annelere sesleniyorum, devletin güvencesi altında çocuğunu okula gönderen tüm annelere sesleniyorum. Çocuğunuz hapiste olsun ya da olmasın, bütün annelerden bu duyarı bekliyorum. Bu zulüme yeter artık.

"Kenan Evren bile yapamadı"

"Bir darbe girişimi oldu, hep beraber mücadele ettik ve darbeyi püskürttük. Ama 20 Temmuz'da başka bir darbe oldu, OHAL ilan edildi. Binlerce insan hapse atıldı, 1 milyondan fazla aile mağdur edildi. 12 Eylül darbesi ile 20 Temmuz darbesi arasındaki farkları söylüyorum size. 12 Eylül darbesinde ihraç edilen öğretmen sayısı 3 bin 854 kişi. 160 günde ihraç edilen 30 bin 470 öğretmeni kapıya koydular. Banka hesaplarına el koydular. Ömür boyu kamuda çalışmayacaklar. Özel sektörde çalışmak istiyorlarsa da kimse korkudan iş veremez. Kenan Evren'in bile yapamadığını bunlar yaptı. Çoluk çocuğu aç bırakmak kimin görevi, kim yapabilir bunu. 12 Eylül döneminde akademisyen sayısı 120 akademisyen. Bu dönemde ihraç edilen akademisyen 4 bin 811.

"Bir akademisyenin hangi koşullarda yetiştiğini bunlar biliyorlar mı? Bu çocukların daha üniversite yıllarında başarılı olduklarında, yurt dışına gidip eğitimlerini daha görkemli hale getirdiklerini, bu hocaların bütün çabalarının daha güzel bir ülke ve bizim çocuklarımız için olduğunu, alın teri döken bu hocaların bizim saygı duymamız gerektiğini bilmiyorlar mı?

"Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir"

"Akademisyenler, beğendikleri siyasi partilerde ya görev üstlenirler ya da düşünsel olarak hizmet verirler. Şimdi siz kalkıyorsunuz, düşüncesini beğenmediğiniz hocaları kapının önüne koyuyorsunuz. Bir kanun hükmünde kararnameyle. Bilim insanına saygı vardır. Bilim insanını hep el üstünde tutarız. Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir diye o yüzden söyleriz. Siz alimi bu kadar yücelten bir gelenekten geliyorsunuz, bu hocaları nasıl kapının önüne koyuyorsunuz?

"HAYIR DİYENİ TERÖRİST GİBİ TANIMLARSAN..."

'Kim hayır derse bunlar terörist sayılır' diyorlar. En güzel cevabı şehit annesi veriyor. Onlar hayır diyenleri terörist, 15 Temmuz canisi gösteriyorlar; biz ne diyoruz 'İster 'evet' ister 'hayır' de benim başımın üzerinde yeri var' diyoruz. Farklı olsak bile bir arada huzur içinde, birlikte yaşamak isteriz. Onlarla aramızdaki fark bu. Hayır dediğiniz anda Türkiye derin ve güzel bir nefes alacaktır. Hayır diyeni terörist gibi tanımlarsan, diyecek bir lafın yok demektir.

"Vallahi söz veriyorum ben 15 dakika versinler, onlara yarım saat"

"Şimdi, bunlar şu anda vatandaşa "Sandığa git, evet oyunu kullan" diyemiyorlar. Bir gerekçe yok, ne diyecekler? Hayır diyeni sen terörist gibi tanımlarsan söyleyecek bir lafın yok demektir. Bel altı vuruyorsun. Kendilerine çağrı yapıyorum. Arkadaşlar Batı'yı görüyorsunuz, siyasi liderler çıkarlardı televizyonlara niçin evet, niçin hayır oturup tartışırlardı. Vatandaş da kahvesini, çayını içerken kararını verirdi. Sayın Binali'ye, sayın Bahçeli'ye çağrı yapıyorum. Buyrun gelin, sizin istediğiniz kanalda sizin istediğiniz gazetecilerin sorularını yanıtlayalım. Vallahi söz veriyorum ben 15 dakika versinler, onlara yarım saat versinler.

"Bütün vatandaşlarımdan tek bir şey istiyorum..."

"Beyler gibi oturalım, çayımızı kahvemizi içelim. Vallahi soru da sormayacağım. Yeter ki oturalım medeni insanlar gibi konuşalım ne eksiğimiz var. Şimdi diyecekler ki "Ne gereği var" Çok gereği var. Vatandaşın bilme hakkı var, bilmiyorlar. Niye bilmiyorlar? Televizyonları yasakladılar. Anayasa görüşmelerinde televizyon yayınlarını kısıtladılar. Herkesten gizli bu değişikliği gündeme getirdiler. Bütün vatandaşlarımdan tek bir şey istiyorum. Bu referandum bir parti seçimi değil. Bir demokrasi seçimi. Demokrasiden yana bir tavır takınacağız. O nedenle aklınız var, konuşun. Dostunuzla, arkadaşınızla konuşun. Ama her şeyden önce kendi vicdanımızda bir tartalım. Sorun bir partinin sorunu değil. Sorun Türkiye'nin sorunu, sorun vatan sorunu. Bir araya gelelim, oturalım konuşalım. Sen de kendi vicdanında otur, tart, biç öyle sandığa git. Bu sağ sol olayı değil, bu demokrasi olayı. Benim için demokrasi varsa benim gibi düşünmeyenler için de olmalı. Bunları dile getirelim, konuşalım, güzel şeyleri yakalayalım, Türkiye büyüsün, herkes huzur içinde olsun bunun için uğraşıyoruz.

"Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun, tarafsız mı olsun?"

"Bütün vatandaşlarımıza soruyorum; Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun, tarafsız mı olsun. Cumhuriyet kurulduğundan beri tarafsız, neden tarafsız olması lazım? Çünkü cumhurun başkanı. Görüşü, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun 80 milyonu temsil ediyor. Tarafsız olması lazım. Şimdi sandığa gideceksin, vicdanında ölç, tart öyle git. Benim vicdanım tarafsız olmasından yana diyorsan oyunu "hayır"dan yana kullanacaksın. Cumhurbaşkanı tarafsız gibi duruyor ama değil, bir partinin başkanı olsun ne olacak diyorsan. O cumhurbaşkanı sadece kendi partisine oy verenlerin cumhurbaşkanı olur, senin cumhurbaşkanın olmaz. Son derecede anlaşılır, hiçbir şekilde yanlış olmayan cümlelerle size hitap ediyorum. Cumhurbaşkanı bize göre tarafsız olmalı, cumhurbaşkanı bir partinin siyasi lideri olmamalı. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır arkadaşlar. Başkan ne yapar bütün partilerin liderlerini toplar bir sorun olduğunda. Oturun bakalım ne yapacağız der. Cumhurbaşkanını bir partinin başkanı olarak görürsek devletin sigortası atmış olur.

"Diyoruz ki; kışlaya, camiye, adliyeye siyaset girmesin. Niye kışlaya siyaset girmesin? Hepimizin çocukları askere değil, sadece bir partinin değil. Oraya siyaset girerse demokrasi tehlikeye girer. Camiye siyaset girmesin, herkes gidiyor camiye. siyaset girdiği zaman kavga başlamayacak mı? Adliyeye siyaset girmesin diyoruz adalet hepimize lazım. Siyaset buralara girdiği zaman Türkiye'nin çivisi çıkar. Onun için diyoruz cumhurbaşkanı tarafsız olmalı. Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olarak hakim tayin etmemeli. Ederse oraya siyaset girmiş olur.

"Bakın bu yetki Mustafa Kemal Atatürk'e verilmemiş"

"Bir kişi çıkıp "Meclis'i feshediyorum" diyebilir mi? Diyemez diyorsan gidip hayır diyeceksin kardeşim. Bakın bu yetki Mustafa Kemal Atatürk'e verilmemiştir arkadaşlar. Ya getirdiklerini bunlar bilmiyorlar herhalde. Mevcut anayasada var diyorlar, 'Seçimden sonra 45 gün hükümet kurulamazsa fesheder' deniyor. Bu makul olabilir. Yeni sistemde gerekçe yok, cumhurbaşkanı kalkıp 'Ya sabah akşam beni eleştiriyorlar, ben bunu feshedeyim' diyebilir. Ben sana düşünerek sandığa git derken bunları söylüyorum. Bir kişi kalkıp, milli iradenin yüzde 100 yansıtıldığı meclisi feshetmemelidir.

"İsterse 100 tane başkan yardımcısı, 50 bakan olur"

"Başkanın kaç yardımcısı olacak? Kaç bakan olacak? Bu sorunun cevabı yok. İsterse 100 tane başkan yardımcısı, 50 bakan olur. İsterse üç gün sonra değiştirir 20 tane bakan olur. Elini vicdanına koy ve düşün sevgili vatandaşım.