Partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin, "Sana tavsiyem şudur kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını görmüş ve anlamış olursun" ifadelerine yanıt verdi. "Benim kimliğim benim şerefimdir" diyen Kılıçdaroğlu, "Güzel bir öneri, beraber yapacağız, kimin ne olduğu çıksın ortaya" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'ndan Bahçeli'ye 'DNA testi' yanıtı: "Kimliğim şerefimdir"

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisini hedef alan açıklamalarına yanıt veren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Güzel bir öneri, beraber yapacağız, kimin ne olduğu çıksın ortaya. Benim kimliğim benim şerefimdir" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin yeni yasama dönemindeki ilk grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

MHP lideri Bahçeli'nin Mersin'deki saldırı üzerinden kendisini hedef alarak kullandığı "Kılıçdaroğlu, Mersin'deki etkisiz hale getirilen terörist için duyanları bu kadar da olmaz dedirtecek şekilde DNA testi istedi. Kılıçdaroğlu, sen kimin yanındasın kimin yolundasın? Haber kaynakları nerede ve kimlerdir? PKK'nın telkin ve tesirine kapılmak taşıdığın sorumlulukla bağdaşmıyor. DNA testi isterken hiç mi utanmadın? Hiç mi kalbin sızlamadı. Sana tavsiyem şudur kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını görmüş ve anlamış olursun" sözlerine yanıt veren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Sayın Bahçeli demiş ki, Kılıçdaroğlu DNA testi yap diye. Güzel bir öneri, beraber yapacağız, kimin ne olduğu çıksın ortaya. Bir daha açık ve net söylüyorum. Birlikte gideceğiz, DNA testi yapacağız, bir ipucu daha vereyim, benim kim olduğumu öğrenmek istiyorsan Konya Akşehir'de gideceksin. İstanbul Müftülüğüne gideceksin arşive bakacaksın. Kim olduğumu biliyorum, benim kimliğim benim şerefimdir."

ERDOĞAN'IN 'SÜFLİ HEVESLER' ÇIKIŞI

Burada yaptığı konuşmada, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Sırf daha iyi arabaya binmek, sırf daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli (adi, aşağılık, bayağı) heveslerle ellerin yani başka ülkelerin, başka toplumların kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz" ifadelerine tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Bu dili zehirli bir dildir, kutuplaşmayı yaratan bir dildir" diye konuştu.

'BU ÇAĞ DIŞI TARTIŞMA BİTSİN'

Dün akşam sosyal medya hesabından yayınladığı ve "Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz" ifadeleriyle 'başörtüsüne yasal güvence'yi de kapsayan bir kanun teklifi vereceklerini açıkladığı konuşmasını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Dün akşam bir video yayımladım. Çok önemli bir konu hakkında halkımıza seslendim. 'Saray beni iyi dinlesin; kadınların duygularını inançlarını istismar ettiğini yeter bugün kanun teklifimizi gazi meclisimize vereceğiz. Artık kanunu çıkaralım ve bu çağ dışı tartışma bitsin. Yüreği yeten peşimden gelsin. Göreceğiz kim samimi, kim samimi değil. Bu yaraları kapatmaya ant içtim. Omuz omuza yan yana yapacağız dostlarım" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Türkiye’yi barıştırmak istiyorum. Türkiye’de her genç istediği müziği dinlesin istiyorum. Türkiye’de her genç düşünce özgürlüğüne sahip olsun, attığı bir tweet nedeniyle karamsarlığa düşmesin istiyorum. Huzur istiyorum. Hangi inançtan hangi kimlikten olursa olsun huzur içinde yaşamak istiyoruz, bunun yolunu açmak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün size emanet ettiği cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracağız. Bunun sözünü veriyorum size.

Toplumu neden kavga eder hale getiriyor, neden ayrıştırıyorsunuz? Düşünce özgürlüğü varsa aklı kullanmak varsa, akıl yüce yaradanın bize bahşettiği en önemli unsur, akıl, yani düşünmek, yani bilime katkıda bulunmak, ezilen insanın yanında olmak yazı yazdı diye hapislere atılan insanların sesi olmak. En büyük gücüm bu ülkenin gençleri. 7.5 milyon gencimiz ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. 7.5 milyon gencin tarihsel bir sorumluluğu var. Ya bir dikta yönetimine kalıcılık sağlayacağız ya da bir dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandıracağız. İkincide benimle beraber olmaya hazır mısınız?

'KALEMİNİ, İRADESİNİ SATANLARA GAZETECİ DENMEZ'

Şu anda Türkiye'de iki tür medya var. Bir, gazetecilerin hakkını veren, eleştirel olarak olaylara bakan, özgürlükçü medya. Burada görev yapanlar gerçek anlamda birer gazeteci. Bu özgür medyada görev alan ve kalemini satmayan bütün gazetecilere buradan selamlarımızı saygılarımızı gönderiyoruz. Kalemini, dolayısıyla iradesini satan gazetecilere gazeteci denmez. Onun adına havuz medyası denir. Havuz medyasının neler yaptığını, toplumu nasıl kamplaştırdığını gayet iyi biliyoruz. Yalanın her türlüsünü rahatlıkla yazabiliyorlar, çizebiliyorlar, söyleyebiliyorlar.

Hiçbir AK Partili milletvekili tartışma programlarına katılamıyor. Vicdanı olan milletvekilleri doğruyu söyler diye endişe duyuyorlar. Onun yerine kalemini satanları çıkarıyorlar.

Havuz medyası her kanaldan besleniyor. En büyük kaynağı beşli çete. Beşli çetenin varlık nedeni havuz medyasıdır. Havuz medyasının varlık sebebi de belli çetedir. O yüzden söylüyorum geliyor gelmekte olan, beşli çeteyi bulacağız ve yakalayacağız onları.

Getirdiler bir kanun teklifi. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi başka arayışların içine de giriyorlar. Hangi arayışa girerlerse girsinler gençler doğruları görecektir. Ben bu ülkenin gençlerine katıksız güveniyor ve inanıyorum. Sizler bu ülkeyi gerçek anlamda değiştireceksiniz.

'10 MİLYON EURO RÜŞVET DAĞITTILAR'

10 milyon Euro rüşvet dağıttılar. Buradaki mahkemede gizlilik kararı aldılar kimse öğrenmesin diye. Ama Siemens bir Alman firması ve Almanya'da da mahkeme var. Oradan öğreniyoruz. Rapordan okuyorum... 'Siemens Türkiye'nin verdiği 10 milyon Euro'nun yüzde 30 Türk devlet görevlilerine... Yüzde 20 Kolin'e... Yüzde 20 TCDD yetkililerine... Yüzde 20 Siemens ile Kolin'i buluşturan aracılara... yüzde 10'u Siemens Türkiye'nin yöneticilerine verdik' diyor.

Dış güçler Türkiye'yi bu hale getirdiyse peki siz neredeydiniz? Siz demek ki Türkiye'yi yönetemiyorsunuz. Efendim son mermiyi de ekonomiye sıkmışlar. Şu akla bakar mısınız? Devleti yönetemediklerini itiraf ediyorlar."