CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuşuyor. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in açılış konuşmasını yaptığı toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu “Her şey çok güzel olacak” sloganlarıyla kürsüye çıktı. Salona teşekkür eden Kılıçdaroğlu, “Her şey çok güzel oldu ama her şey daha da güzel olacak. Güzel bir ülkemiz var, birlikte, huzur içinde yaşamak istiyoruz. El ele […]

Kılıçdaroğlu’ndan CHP’li belediye başkanlarına 7 kural

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuşuyor.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in açılış konuşmasını yaptığı toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu “Her şey çok güzel olacak” sloganlarıyla kürsüye çıktı.

Salona teşekkür eden Kılıçdaroğlu, “Her şey çok güzel oldu ama her şey daha da güzel olacak. Güzel bir ülkemiz var, birlikte, huzur içinde yaşamak istiyoruz. El ele gezmek istiyoruz. Kimliklerimiz, yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama bu güzel ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz” dedi.

“Şimdi belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. Halkçı belediyecilik anlayışı ile yola çıkacaklar” diyen Kılıçdaroğlu, CHP’li başkanlar için 7 kural saydı:

  1. Yönettiğiniz belde insanlarının inançları, kimlikleri, yaşam tarzları itibariyle ayırmayacaksınız; herkesi kucaklayacaksınız.
  2. Hizmeti belli kişiler, zümreler, akrabalar için değil; halk için yapacaksınız.
  3. Beldenizde fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapılacak, yatırımlara bu bölgelerde öncelik verilecek. Kadınlar ve dezavantajlılar lehine karar alacaksınız.
  4. Yoksullara yardım yaparken insan onurunu koruyacak, teşhir etmeyeceksiniz.
  5. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. İsrafla mücadele edeceksiniz.
  6. Belediyede yönetici atamalarında kesinlikle liyakat sistemine uyacaksınız. İşi ehline vereceksiniz.
  7. Belediyeyi adaletle yöneteceksiniz.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

  • Gezi’de yeşili korumak için meydana çıktılar kimsenin burnu kanamadı. Dünyanın en demokratik eylemlerinden biriydi. Hazmedemediler, valinin talimatı üzerine polisler saldırdı. Şimdi içerde. İddianamalar hazırlandı, altının boş olduğu ortaya çıktı. Osman Kavala’yı tutukladılar.
  • 601 gündür içeride. 600 gün yargı önüne çıkarılmadı, daha dün çıkarıldı. Ne yaptı bu insanlar? Ağaca sahip çıkmak demokrasinin olmazsa olmazıdır. Hiç kimse şiddete başvurmadı. Osman Kavala neden içeride? FETÖ’cülerin hazırladığı iddianamelerde beraat verildi. İntikam için aynı iddianamelerden yola çıkıldı, yeniden kıymetlendirme denildi adına. 
  • Gezi davasının çökmesine yol açacak en önemli cümleyi Osman Kavala kurmuş: ‘Madem Soros’tan talimat alarak yapmışım bunu, Soros’un davada şüpheli olması garip değil mi?’ Çünkü amaç gençlerden intikam almak.
  • Gezi’ye katılan bizim insanımız. Her kesimden insan vardı orada. Nedir bu davalar? FETÖ’nün taktikleri aynen devam ediyor. Kim ne derse desin Osman Kavala, Eren Erdem boşuna yatıyor.”  
  • Gezi olayları dünya siyasal tarihine bir mirastır.

“KUMPAS KURDULAR”

  • 31 Mart’ta seçim yapmıştık, güzel bir sloganımız vardı. Martın sonu bahar diye. Gerçekten de öyle oldu. Martın sonunu getirdik, baharı getirdik. İstanbul’a baharı getirdik, hazmedemediler. Binbir türlü iftira, efendim oyları çaldılar. Nerede bu hırsız? elimizde kamera kayıtları var dediler, nerede bu kayıtlar?
  • Çaldılar demek asla ve asla doğru değildir. Bu milletin bir vicdanı ahlakı var dedik. 18 gün sonra mazbatayı verdiler. Ekrem İmamoğlu 18 gün belediye başkanlığı yaptı. Sonra kumpas yapıldı. Seçim iptal edildi. Dilekçe verdik 39 ilçede seçime gidilsin dedik. Hayır ilçelerde değil büyükşehirde seçime gidilecek dediler.
  • Hiçbir tahrike gelmedik. İstanbulluya güvenmeyip kime güveneceksin? Onun bürokratlarına valilerine güvenmiyoruz ama 16 milyon İstanbulluya güveniyoruz dedik. Çünkü biz bir adalet yürüyüşü yapmıştık. Haktan hukuktan ve adaletten bahsedenler sokağa çıkıp yasadışı eylem yapmaz, camı çerçeveyi kırmaz.
  • 13 bin 729 oyla kazanmıştı İmamoğlu. 23 Haziran’da sandığa gittik ve 800 bini aşkın oyla Ekrem İmamoğlu yeniden seçildi. Bu milletin ahlakına güveniyoruz dedik. Bir hakkın bir kişinin elinden kapalı kapılar ardında nasıl alındığını gördük.Bütün dünya gördü. Bizdeki demokrasiyi sorgulamaya başladılar. 
  • Seçimler hangi şartlarda yapıldı? Her türlü iftira yapıldı. Pontus’tan diplomaya kadar. Ekrem İmamoğlu’nu hedef alarak orantısız bir şekilde seçim propagandası yapıldı. Medyaları var, Cumhurbaşkanları var tarafsızlığını unutmuş şekilde. Ama bizim de Allahımız, inancımız var. Kimseye kötülüğümüz yok, kin tutmuyoruz. İşi o noktaya taşıdılar ki Erdoğan ‘Sisi’ye mi Binali Yıldırım’a mı oy vereceksiniz’ deme noktasına geldi.
  • Bunlarda vicdan, ahlak var mı acaba? Allah korkusu kaldı mı acaba? Biz öteden beri Cumhurbaşkanlığı makamına oturan kişinin tarafsız olmasını isteriz. Devletin sigortasıdır. 82 milyonun ahlakına, vicdanına, demokratik kültürüne sesleniyorum. Birisi tarafsız olacağına dair ant içmişse tarafsız kalmalıdır. Bu yemin metni Anayasa’da aynen duruyor.
  • Cumhurbaşkanı’nın tarafsız kalması lazım ya da Cumhurbaşkanlığını kaldırın. Seçimlerde bütün arkadaşlarımız büyük bir soğukkanlılıkla hareket ettiler. Hiç kimseyi ayırmadı, kimsenin yaşam tarzını sorgulamadı. Herkes güzel bir çalışma sergiledi. Hep beraber güzel bir demokrasi destanı yazdık. Bu demokrasi tarihimizin en önemli seçimidir. Herkese yürekten teşekkür ediyorum.
  • İYİ Parti ve Demokrat Parti genel başkanları ve üyelerine… Saadet Partisi Genel Başkanı ve üyelerine, AK Partili kardeşlerime, ülkücü kardeşlerime, HDP’li başkan ve seçmenlerine, Adalet Partisi Genel Başkanı ve arkadaşlarına yürekten teşekkür ediyorum. Hep birlikte ‘Türkiye bizimdir’ dedik. Bu destan CHP’nin değildir, bu destan demokrasiye susayanların destanıdır.
  • Bu seçimlerin iki temel sonucu var. Türkiye için; seçmen ülkedeki siyasilere bir mesaj verdi. Seçmen siyasetin vesayetinde olan yargıya mesaj verdi. Vatandaş Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmasını istiyor. Tarihimiz ve kültürümüz böyle. Cumhurun başındaki kişi 82 milyonu kucaklamalı. 800 bin kişi birden bu mesajı veriyor. Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı tarafsız mı olmalı gelsin referandum yapalım.
  • Dünyaya verdiğimiz mesaj; medyanın özgür olmadığı, aydınların hapsedildiği, milletvekillerinin tutuklandığı ortamda ‘Artık demokrasi gelmez’ diye düşünce vardı. Biz, her türlü baskıya rağmen, bu ülkenin dokularında demokrasi vardır dedik ve dünya bunu kabul etti. Türkiye’den demokrasi açısından umudunu kesmişlerdi. Baskı, şiddet var diyorlardı. Biz destan yazarak demokrasiden yana oy kullandık dedik, dünya şaşkınlık içinde izliyor. İstanbul seçimleri bir İstanbul seçimi değildir. Milletvekillerimizin katıldığı uluslararası toplantılarda sorulan ilk soru İstanbul seçimleriydi. Dünya demokrasi azmimizi yakından izliyor. Kazanan sadece Ekrem İmamoğlu değil, kazanan demokrasidir, kazanan Türkiye’dir.

BELEDİYE BAŞKANLARI İÇİN 7 KURAL

Asıl görevimiz şimdi başlıyor. Seçimlerde çok iyi çalıştık, çok güzel. Şimdi iş başa düştü. Şimdi belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. Halkçı belediyecilik anlayışı ile yola çıkacaklar. 7 kuralı sayıyorum. 7 kurala bütün belediye başkanları uyacak. CHP 82 milyonun partisidir artık. Oy versin vermesin taşeron işlerin sorununu nasıl çözdüysek, Türkiye’nin sorunlarını da çözmeye talibiz. Nedir 7 kural:

  1. Yönettiğiniz belde insanlarının inançları, kimlikleri, yaşam tarzları itibariyle ayırmayacaksınız; herkesi kucaklayacaksınız.
  2. Hizmeti belli kişiler, zümreler, akrabalar için değil; halk için yapacaksınız.
  3. Beldenizde fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapılacak, yatırımlara bu bölgelerde öncelik verilecek. Kadınlar ve dezavantajlılar lehine karar alacaksınız.
  4. Yoksullara yardım yaparken insan onurunu koruyacak, teşhir etmeyeceksiniz.
  5. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. İsrafla mücadele edeceksiniz.
  6. Belediyede yönetici atamalarında kesinlikle liyakat sistemine uyacaksınız. İşi ehline vereceksiniz.
  7. Belediyeyi adaletle yöneteceksiniz.

TEK ADAM REJİMİ

Demokraside bir çıtayı aştık. Bu ekonomide de zorunlu kılıyor. Ekonominin yöneticileri var. Üreten bir Türkiye güçlü bir Türkiye’dir. Ama ekonomide ciddi sorunlar var. Düşündüğümüzde çok daha ciddi sorunlarımız var. Ekonomi tepe taklak gidiyor. Şimdi ‘Sorumlu benim demek’ dış güçler sorumlu değil demektir, esnaf sorumlu değil demektir. Yetkiyi aldı, Türkiye aile şirketi gibi yönetilmeye başlandı. Türkiye, aile şirketi gibi yönetilemez. Kendisi sarayda, damadı hazinenin başında. İki sorunun cevabını arayacağız; Ekonomide kriz var, faturayı kim ödeyecek? Faturayı sadece vatandaş değil; sanayici, çiftçi ödeyecek. Üreten kesimler üretecek. Son 4 ayda tam 600 bin kişi icralık oldu.