CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın bağış kampanyasına dair değerlendirmelerde bulunarak "CHP olsa farklı ne yapardı" sorusunu 11 maddeyle yanıtladı

Kılıçdaroğlu'ndan "CHP olsa farklı ne yapardı" sorusuna yanıt

CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerin yardım kampanyalarının herkes tarafından memnuniyetle karşılandığını, bu durumun da AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı rahatsız ettiğini söyledi.

Gazeteci Murat Yetkin, kişisel web sitesinde Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi yazdı.

Kılıçdaroğlu, Yetkin'in “CHP olsa farklı ne yapardı?" sorusunu yanıtladı.

Yetkin'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

Yetkin: Türkiye Covid-19 salgının yayılmasının önüne geçilmesi endişesi yaşarken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Dayanışma adıyla bir bağış kampanyası açtı ve ardından Ankara ve İstanbul belediyelerinin açtığı kampanyaları dondurdu. Burada toplanan miktar Türkiye’yi karşı karşıya kaldığı tablodan çıkarabilir mi? Değilse, amaç neydi?

Kılıçdaroğlu: Sayın Erdoğan’ın “Milli Dayanışma” adıyla bir bağış kampanyası başlatmasının öncelikli nedeni CHP’li belediyeler. Çünkü CHP’li belediyeler, genel merkezin de koordinasyonunda salgına ve salgının yarattığı mağduriyetlere karşı gerçek bir sosyal devlet anlayışıyla mücadele başlattı. Kimseyi ötekileştirmeyen, bir elin verdiğini diğer bir elin görmediği, bilimsel, vicdani ve ahlaki bir yardım kampanyası yürütüyor, arkadaşlarımız. Bu kampanyalar, Ak Partili kardeşlerimiz de dahil herkes tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Bu durum Sayın Erdoğan’ı rahatsız etti.

Ama bir başka gerçek daha var. Hazinenin durumu… Bu bağlamda bağış kampanyasının bir diğer amacını da anlıyorum… Çünkü Hazine tamtakır… Sayın Erdoğan’ın “tekalifi milliye emirleri”ne yollama yapmasının da nedeni bu… “Memleket yanıyor, hazine tamtakır, para yok, para verin…” Halkın bu kampanyaya geniş katılımını ben de arzularım… En azından işsizlere ihtiyaç sahibi ailelere katkı olsun diye… Ama siyasal iktidar halka bu güveni verebilir mi bilmiyorum. Göreceğiz. Çünkü burada ciddi bir sorun var. Daha önce şehit yakınları için toplanan paraların akıbeti hala belli değil…

Öte yandan, aynı amaçla CHP’li belediyelerin bağış kabul etmelerinin yasaklanması tamamiyle hukuk dışı, açıkça Belediye Yasasına aykırı… Bazı sivil toplum örgütleri hiçbir yerden izin almaksızın bağış kampanyası açabiliyorken, CHP’li belediyelerin bankadaki bağış hesaplarının bloke dilmesi siyasal iktidar açısından acınacak bir durumdur. Önyargıya, çaresizliğe, çözümsüzlüğe teslim olmaktır, acizliktir.

Toplanan para, Türkiye’yi yaşadığı açmazdan kurtaramaz. Bu, siyasal iktidarın sorunların derinliğinin farkında olmadığını da göstermektedir. Zaten bağışı yapanların büyük bir kısmı kamu kurumlarıdır. Ayrıca bu bağışların vergi matrahından düşüleceğini de unutmamak gerekiyor… Yani gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri verildiğinde, yapılan bağışların tamamı vergi matrahından indirilecektir. Dolayısıyla vergi yükümlüleri tarafından yapılan bağışlar, gerçek yani karşılıksız bir bağış değildir…

Yetkin: Sayın Kılıçdaroğlu, peki iktidarda AK Parti değil de siz olsaydınız, başından itibaren, Erdoğan’dan farklı ne yapardınız?

1. Olay Çin’de ortaya çıkıp, yayılma riski gerçekleşince (ikinci ülkeye sıçrayınca), öncelikle Sağlık Bakanlından ayrıntılı bir sunumu Bakanlar Kuruluna sunmasını isterdik.

2. Sağlık Bakanlığınca hazırlanan 2019 Pandemik Raporunun gereğini yapar, bilim kurulunun aldığı tüm kararlara uyar, gereğini ivedilikle yerine getirirdik. (Yurda girişlerin sınırlandırılması, gümrük kapılarının kapatılması, yurt dışından gelen vatandaşların belli sürelerle karantinaya alınması, Türkiye genelinde temel üretimi aksatmayacak önlemleri alarak sokağa çıkma ya da karantina uygulanması, büyük kentlerde bazı hastanelerin sadece salgın hastalıkla mücadeleye ayrılması, Türkiye genelinde test merkezlerinin olabildiğince yaygınlaştırılması, kitlerin üretilmesi için çalışmalara başlanması ve gerekli stokların oluşturulması gibi…)

3. Salgın hastalık konusunda kamuoyunu bilgilendirmek ve sağlık açısından alınması gereken önlemleri kamuoyuna duyurmak açısından bilim kurulu sözcüsünü yetkili kılar ve önerilerini süratle yaşama geçirirdik. Böylece söylemde güven ve şeffaflığı sağlardık. Vatandaşla yönetim arasındaki güveni söylem bazında da sağlardık.

4. Personel açığını süratle giderirdik… Sağlık personel açığını kabul etmeyen bir alandır. Bu gerçeği bütün politikacıların görmesi, bilmesi lazım… Ayrıca hemen tıbbi malzeme açığını gidermek için ilgili kuruluşlarla iletişime geçip, gerekli üretim, stoklama ve dağıtımı gerçekleştirirdik.

5. Salgın hastalığın yaratacağı ekonomik ve sosyal sorunları görüşmek ve tartışmak üzere süratle “Ekonomik ve Sosyal Konsey”i toplardık. Bu konseyi toplarken Konsey üyeleri arasında hiçbir ayırım yapmazdık…

6. Sağlık Bakanlığının oluşturduğu “Bilim Kurulu” dışında, Hazine ve Maliye Bakanlığının eşgüdümünde ayrı bir “Ekonomik ve Sosyal Sorunları Değerlendirme Kurulu” oluştururduk. Böylece ekonomik ve sosyal açıdan yapılması gerekenler, merkezi yönetimle, yerel yönetimler arasındaki işbirliği, bu işbirliğinin esasları, alınması gereken ekonomik ve sosyal kararlar bu kurul tarafından alınırdı. Böylece sorunun işsizlik ve yoksullukla mücadelede boyutu anlam kazanır ve vatandaşlara her türlü güven verilirdi.

7. Bu arada süratle Parlamentoda grubu bulunan siyasal partilerin Genel Başkanlarını davet eder, aldığımız önlemleri aktarır ve onların da görüşlerini alırdık. Meselenin bir siyasi mesele olmadığını, bir milli – insani sorun olduğunu anlatırdık. Ve alınan her karar öncesinde kendilerini bilgilendireceğimizi söyler ve her karar öncesinde bilgilendirirdik.

8. Valilere, “yerel yönetimlerle işbirliği yapın, ihtiyaç sahibi vatandaşlara süratle ulaşın” talimatını verirdik. Ayrıca bilim kurulunun önerisi doğrultusunda aldığımız kararlara uymayanlar hakkında gerekli işlemlerin ivedilikle yapılması talimatını da verirdik.

9. Büyükşehir ve diğer Belediye Başkanlarına “bilim kurulunun önerileri doğrultusunda alınan kararlara uymalarının zorunluluğunu” anlatır ve “bu konuda ellerinden gelen çabayı göstermelerini” isterdik.

10. Vatandaşlarımıza şu çağrıyı yapardık… “Bu kararları, sınırlamaları sizin sağlığınız, Türkiye’nin sağlığı ve geleceği için alıyoruz. Evinizde kalınız… İhtiyaç sahiplerinin tüm ihtiyaçları asgari düzeyde sağlanacaktır… Yerel yönetimler bu konuda üstlerine düşeni yapacaktır… Valiliklerin koordinasyonundaki 112 acil çağrı merkezlerinden veya belediyelere ait 153 telefon numarasından sorunlarınızı aktarabilirsiniz…”

11. Bilim kurulunun da önerileri alınarak, hazırlayacağımız bir bilgi formu çerçevesinde her gün belli bilgilerin valilik tarafından merkezde kurulan iki ayrı komisyona aktarırdık.