CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KPSS sorularının sızdırılması üzerine sınavın iptal edilmesiyle gündeme gelen 'FETÖ' iddialarına yönelik açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu, "İktidar partisinde en tepeden aşağıya kadar kimse "Ben suçluyum" demiyor. Bir suçlu bulmaları lazım, en rahatı FETÖ" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'ndan KPSS'deki 'FETÖ' iddialarına yönelik açıklama: Bir suçlu bulmaları lazım

Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) yaşanan soruların sızdırılması skandalını gündeminden düşürmeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'FETÖ' iddialarına yönelik açıklama yaptı.

Sözcü'den Ruhat Mengi'ye konuşan Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sınav skandalının üzerini kapatamadığı için Devlet Denetleme Kurulu'nu (DDK) harekete geçirmek zorunda kaldığını söyledi.

'FETÖ' iddialarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Pek çok yolsuzluk oldu, DDK harekete geçti mi? Hiç geçmedi, öyle bir kurulun varlığından bile kimsenin haberi yoktu, unutulmuştu. İktidar partisinde en tepeden en aşağıya kadar kimse “Ben suçluyum” demiyor, bir suçlu bulmaları lazım, en rahatı FETÖ. Peki, FETÖ'yle mücadele eden sen değil misin, Bank Asya'nın önünden geçeni hapse attılar, Bank Asya'da üst düzey yöneticilik yapan birini getirip Sermaye Piyasası Kurulu'na en tepe yönetici olarak atadılar, bu nasıl bir mücadeledir akıl alacak şey değil! Samimi olarak düşüncemi öğrenmek istiyorsanız, en tepeden en aşağıya kadar devleti soyulacak bir organ olarak gören bir yapıyla karşı karşıyayız ve bu yapının temel hedefi şu; gidiyoruz, ne götürsek kardır. Bütün felsefe, bütün amaç bunun üzerine inşa edilmiş durumda ve bütün veriler de bunu gösteriyor zaten bize" ifadelerini kullandı.

KPSS'deki soruların sızdırılması skandalında liyakatsizliğe işaret eden Kılıçdaroğlu, "Şimdi, Erdoğan ülkeyi tek başına yönetiyor, tek başına karar sahibi. ÖSYM'nin Başkanı'nı oraya getiren kim; Erdoğan, atamayı yapan kim; Erdoğan, ondan izinsiz kimse bir kurumun başına atama yapmıyor. Olay devletteki çürümenin en net şekilde ortaya çıkmasını sağlayan bir olaydır aslında." dedi.

'BEN HANGİ DÜMENLERİN DÖNDÜĞÜNÜ BİLİYORUM'

Sınavın iptal edilmesinde kamuoyunun tepkisinin önemine değinen Kılıçdaroğlu, "O kişi o makamda görev yaparken soruların çalınması, bir dershanenin kitapçığıyla aynı olması eğer çok geniş ölçüde kamuoyunun tepkisini çekmeseydi yine kapatılacaktı ama kapatılamaz noktaya geldi ve iptal etmek zorunda kaldılar. Yazılı sınava girip KPSS'de 7'nci olan bir kişi sözlüde elenir mi? Ama bu sözlü sınav olayında alan daha dar, kamuoyu çok fazla görmüyor, binlerce, yüzbinlerce kişiyi ilgilendirmediği için bunu kapatıp kendi yandaşlarını alabiliyorlar. Veya üniversiteyi düşünün; akademik kimliğe sahip bir kişi alınacak, gazetelere ilan veriliyor, bir tek adı yok. Hakim ve savcı almak için sınav açıyorlar, nereden alınacak; avukatlardan. AK Parti'nin il başkanlığını yapan, ilçe başkanlığını yapan, partiye üye olan kişiler getiriliyor, savcı ve hakim yapılıyor. Dolayısıyla, ben Milli Eğitim Bakanlığı'nın önüne giderken aslında o bakanlığın arkasında hangi dümenlerin döndüğünü çok iyi bilen biriyim. Erdoğan da biliyor bütün bunları. Şimdi suçlu arıyorlar, suçlu kim?" şeklinde konuştu.

'ÇÖZÜM ADRESİ OLARAK MECLİS'İ GÖRMÜYORLAR'

Kılıçdaroğlu, partisinin sağlık çalışanlarının sorunlarına yönelik Meclis'te yapılması talep edilen olağanüstü toplantı çağrısına Cumhur İttifakı'nın olumsuz oy kullanmasına yönelik de değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu "Erdoğan parlamentoyu zaten işlevsiz hale getirdi, normalde bir kanun çıkarken o kanunu ilgilendiren bütün sivil toplum örgütlerinin ve meslek kuruluşlarının görüşlerinin alınması lazım. Bu öneriler alınmadı veya üstünkörü gazetelerden, oradan buradan derlendi, bir kanun çıkardılar ama bu şiddeti engellemedi. Bir hekimin öldürülmesi üzerine yine toplumda bir infial çıktı, bunun üzerine yine toplumda bir infial çıktı, bunun üzerine parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağıralım ve bunun önlemini alalım dedik. Fakat gelmediler, çünkü sorunun çözüm adresi olarak Meclis'i görmüyorlar." dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Uludere Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak" demiştin, ne oldu o söze?

"Erdoğan'ın sözlerine gelince… Sen “Uludere Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” demiştin, bu söz sana ait, ne oldu? Sen verdiği sözü tutmayan birisin, milleti kandırıyorsun. Roboskili (Uludere) aileleri de kandırdın. Ama onlar çok iyi biliyor ki, Bay Kemal bu katliamın faillerini ortaya çıkaracak. İşte helalleşme de o zaman olacak, sen helalleşmenin ne demek olduğunu dahi bilmiyorsun. Ama meraklanma, o aileler kendi ayağına gelen ile kendisini ayağına çağıran arasındaki farkı çok iyi bilir.

Gerçekte var olmayan bir suçlamayla “28 Şubat darbesi” denilerek tutuklanan generallerden emekli Orgeneral Çevik Bir rahatsızlığı nedeniyle serbest bırakıldı, diğer generaller de hasta ve ileri yaştalar, onların da bırakılması gerekmez miydi?

Bırakılır, hepsi bırakılır. Sadece onlar da değil, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş için AİHM kararları çıkmasına rağmen onlar da içerdeler, Türkiye'de hukuk yok zaten, hukuk yok. 85 yaşındaki insan hapse atılır mı Allah aşkına? Kenan Evren gerçek darbe yapmasına rağmen evinde hapis vermişlerdi, bu generallere neden aynı hak tanınmıyor? Yargı ülkede bağımsız değil, yargı bağımsız olsa bu rezaletlerin hiçbiri olmaz zaten, yargı bağımsız olsa 80-85 yaşındaki insanlara en kötü ihtimalle ev hapsi verilirdi ama talimatla dava açılıyor, talimatla hapis cezası veriliyor.

Türkiye'nin kutuplaşmadan ayrılıp geleceğe odaklanması gerekiyor benim helalleşmeden anladığım bu. Bu toplumu kaynaştırmak istiyorum; Kürt'tür, Laz'dır, Çerkez'dir, Sünni'dir, Alevi'dir, başı açıktır, kapalıdır, Türkiye'nin buradan çıkması ve bir geleceğe odaklanması lazım. "