Siyasetin mertçe, açıktan ve karşılıklı saygı ile yapılacağını sanmayacak kadar deneyimliyim. Parti kurma girişiminde bulunan Meral Akşener’in, “Bavulum hazır başıma her şey gelebilir” demesi, sanıldığından öte OHAL koşulları olduğunu açık ortaya koyuyor. Son günlerde havuzcular açıktan Kılıçdaroğlu’nu tehdit ediyor. Bu ne anlama geliyor peki? Basit akıl yürütmeyle şu denebilir, olmaz denilen her şey oldu, demek ki Kılıçdaroğlu da tutuklanabilir. Esas sorun bu mu?

AKP ilk günden bu yana ustaca bir taktik uyguladı. Atacağı her tuhaf adım için önden birini ortaya attı, gelen tepkiler doğrultusunda zamanı ayarladı ve er ya da geç kafasında olanı hayata geçirdi. Açık konuşmak gerek, dünya görüşü doğrultusunda davrandı AKP. Din sosu bol, milliyetçi dili keskin, kapitalizme uygun fırsatçı bir siyasal iktidardan söz ediyoruz. AKP’nin siyasal kıvraklığını beceri diye yutturdular topluma. Tıpkı kurnazlığı akıllılık zannetmek gibi bir yanılgıdır bu. Fırsatçılık, ayak oyunu yapmak, fır dönmek bir yetenek ya da övgüye değer özellik değildir. “Amaca giderken her yol mubahtır” anlayışı, etik zafiyet demektir. Bunu başarıyla uygulayan geçici iktidar elde etse de, kendini ve toplumu felakete sürükler.

İddia o ki “Adalet Yürüyüşü” Kılıçdaroğlu’nun kendini korumak için ön almasıydı. AKP Genel Başkanı RTE’ye sorarsanız, eğer o izin vermese böyle bir yürüyüş yapılamazmış. Daha da ileri götürdü ve ekledi RTE, şimdi de bir yerlerde toplanacaklarmış, tahammül etmesek, yapamazsınız, türü bir şey dedi. Ardından ekledi; “İçerdeki zatla, arasındaki bağ açığa çıkarsa şaşırmayın!” İçerdeki zat kim? Berberoğlu, isnat edilen suç ne? Devletin gizli bilgilerini açığa çıkarmak, muhbirlik… Bir tür vatana ihanet… Cezası ne? Ömür boyu hapis… Söz edilen konuya dikkat edin, her biri koca iddialar ve toplumun en hassas olduğu konular…

En büyük endişem, “Adalet Yürüyüşü” ardından eski tas eski hamam günlerine dönülüp, toplumun gazının alınmasıyla yetinilecek olunmasıydı. Soluk almakta iyice zorlanan halk için meramını anlayan ve anlatan bir muhalefetin varlığı önemliydi. Şimdi bir kurultay yapılacak, buradan uyarayım, böyle giderse bu toplantının tek konusu “Kılıçdaroğlu için Adalet” olabilir! Kişisel kariyer planı, vaziyeti idare etme anlayışıyla gidilecek yol yoktur. Önerin nedir, diyene yanıtım açık…

Salı toplantılarını her hafta ayrı bir ilde ve halkın katılımıyla yapmak mümkündür. Her ilden kendi örgütüyle adalet kurultayı toplamasını sağlamak ve buraya emekçilerin katılımıyla toplumsal muhalefeti görünür kılmak mümkündür. Havuz medyasının iddialarını tek tek, ekran önünde, meydanlarda çürütmek mümknüdür. “Kontrollü darbe” türü söylemleri havada bırakmadan, gerekçesini, verileri ortaya koyarak halkı aydınlatmak mümkündür. YSK başta olmak üzere, OHAL koşullarında doğan hukuki, toplumsal meseleleri tanımadığını söylemek ve toplumsal muhalefeti genişletmek mümkündür. Bunu ilk adımı 16 Nisan’ı unutturmamaktı. En önemlisi de İlhan Kesici gibi sade suya tirit, yeteneksiz ve karşılığı olmayan isimlerin ortalığa saçılması yerine, hemen Kılıçdaroğlu’nun çıkıp “Ben adayım ve seçimi aldıktan sonra hemen parlamenter demokrasiye geri döneceğim” diye meydan okuması mümkündür.

AKP gözü karartmış vaziyette, bana sorarsanız Kılıçdaroğlu’nu tutuklamayı deneyecektir. Bunun için basın üzerinden hazırlığı tamamladı. Mesele, eğer böyle bir hamle gelirse toplumun ne tür tepki vereceğidir. CHP’de birileri ellerini ovuşturup, yeni genel başkan mı arar, yoksa Kılıçdaroğlu’nun arkasında mı durur bilemem. Ama bu sınav büyüktür… RTE “cumhuriyet” sözcüğünü sosyal medya hesaplarından sildi. “Türkiye Başkanı” olmak için kolları sıvadı. Diyeceğim, “yoldaşlık” sıradan bir sözcük değildir. Bu günler yoldaşını doğru seçmek gerekir! Bence adalet kurultayında tartışılması gereken tek ve biricik konu budur!