Kılılçdaroğlu'ndan Erdoğan'a 7 soru

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşuyor. Kılıçdaroğlu kürsüye Gündoğdu marşı ile çıktı. Geçtiğimiz hafta AKP Grup toplantısında Gündoğdu Marşı'nın sözleri değiştirilerek partililer tarafından söylenmişti.

'Şafak baskını' ile gözaltı işlemlerine tepki gösteren Kılıçdaroğlu "Düzenleme geldi diye adalet geldi diye bir şey yok. Adaleti mumla arıyoruz. Adalet bu ülkeye gelene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Hâlâ şafak baskını yapılıyor, telefon edersin gelir. Bunun adı işkencedir, adalet böyle bir şey değildir. Savcı, tabii ki soruşturma açabilir. Gelmiyorsan tabii ki gerekeni yap." dedi.

Erdoğan'ın Trump'ın mektubuna ilişkin hala sessizliğini koruduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a 7 soru yöneltti. Kılıçdaroğlu, şu soruları sordu:

"Hiçbir şekilde diplomatik teamüllere uymayan ve hakaret dolu ifadeler içeren bu mektubu 'bu üslup kabul edilemez' diyerek neden iade etmediniz? Okuduğunuzda bu ifadeleri nasıl hazmettiniz? Neden ve hangi korku, endişe ve ruh haliyle bu mektubu kabul ettiniz? Hakaretler içeren mektubu anında iade etmediğiniz gibi, kamuoyundan da gizlediniz. Neden? Bu mektubu Amerikalılar kamuoyuna duyurmasaydı üstünü örtecek, sessiz mi kalacaktınız? Hakaretler içeren mektubun üstünü artık örtemeyeceğinize göre, milletin onurunu nasıl kurtaracak ve bu yakışıksız üsluba Türkiye ve ABD arşivlerine girecek şekilde nasıl cevap vereceksiniz? Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının anayasal görevidir. 82 milyonun huzurunda ettiğiniz yemini hatırlıyor musunuz? Ettiğiniz yeminde bahsi geçen namus ve şeref kavramları sizin için neyi ifade etmektedir?"

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şu şekilde:

"Nerede bir sorun varsa ben ve arkadaşlarım yanınızdayız. Sizin derdiniz bizim derdimiz. Siyaset, var olan sorunlara çözüm üretmektir. Bu bizim görevimiz, bunun için siyaseti yapıyoruz. Birileri köşeyi dönmek için siyaset yapıyor biz halka hizmet etmek için yapıyoruz.

"Bizim işçilerin hakkına sahip çıkmamız lazım"

Soma'da madenciler yerin binlerce metre altında hayatını kaybetti. O dönem bütün Türkiye kucaklaştı. Toplumun her kesiminden yardım yapıldı ama bir kısmı bir süre sonra unutuldu. Facianın üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen hâlâ haklarını arıyorlar. Ankara'ya yürüyorlar. Bizim işçilerin hakkına sahip çıkmamız lazım.

Madencilerden biri 'Kimseden sadaka istemiyoruz, defalarca söz verdiler. Söz değil, hakkımızı istiyoruz' diyorlar. Somalı kardeşlerimizin hakkını ve hukukunu sonuna kadar savunacağız.

Şehitlerimiz geliyor. Hangi görüşten, inançtan olursak olalım bir şehit haberi geldiğinde vicdanımızı dinliyoruz. Şehitler hepimizin ortak acılarıdır. Şehitlerimizin hakkını her zaman savundum. 15 Temmuz sonra kampanyalar düzenlendi, dernekler kuruldu. Toplanan paralar nereye gitti?

"Tank Palet Fabrikası Katarlıların elinde"

Tank Palet Fabrikası'nın ihalesini hangi gazetede ilan ettiniz? BMC firmasının yüzde 49'u Katarlılara ait, bedava veriyorsunuz. Hangi gerekçeyle cevap vermiyorlar. Ordumuz destanlar yazıyor, Tank Palet Fabrikası Katarlıların elinde. Ben bunu sormak zorundayım.

"Devletin dini adalettir"

Geçen hafta parlamentoda adalet reformunun birinci bölümü Meclis'te kabul edildi. Devletin dini adalettir. Adalet üzerine insanoğlu düşüncelerini ifade eder. Canlı olan her şeyin hakkı ve hukuku vardır. Onu koruyacak olan da bizler, insanlardır.

Düzenleme geldi diye adalet geldi diye bir şey yok. Adaleti mumla arıyoruz. Adalet bu ülkeye gelene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Hâlâ şafak baskını yapılıyor, telefon edersin gelir. Bunun adı işkencedir, adalet böyle bir şey değildir. Savcı, tabii ki soruşturma açabilir. Gelmiyorsan tabii ki gerekeni yap.

Eren Erdem 480 gündür hapiste

Hâlâ yasaklar var. Demokrasi için Birlik Platformu bir panel yapmak istiyor, Hrant Dink Vakfı'da istiyor, Valilik 'Toplantı yapamazsınız' diyor. Demokrasi, demokrasi diyoruz. Düşünce açıklamak da suç oldu. Hangi reformdan bahsediyoruz. Hâkim, Saray'dan talimat alıyorsa adalet yoktur. Talimatla karar veriyorsan o ülkeye gelmez. Cumhurbaşkanı tarafsız mı hayır. 26 bin kişiye Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. O zaman tarafsız kalsın. Tarafsız davranacaksan başımın üzerinde yerin var. Bir partinin başkanıysa eleştirilirsin ben de eleştiriliyorum. KHK ile 125 bin 687 kişi devletten ihraç edildi. Arkasında FETÖ borsası kuruldu. İyi mevkilerde damadı, kayınpederi olanlar dışarıya; garibanlar içeride kalabilir. Paran varsa kimse sana dokunmaz. Siyasi akrabaya göre adalet dağıtıyorlar. Eren Erdem 480 gündür hapiste.

Kayyum atamalarına tepki

Saray'ın avukatlarının savundukları dışarıda. Buradan HSK'ya seslenmek isterim, Erdoğan'ın avukatları ne zamandan beri hâkim tayin etmeye başladı? Sabahın köründe evler basıldı dedim. Adaletin birinci kurallarından biri de demokrasidir, milletin iradesine saygı duymaktır. Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanları bir süre sonra yerlerine kayyum atandı. O zaman bu seçimleri neden yaptınız? Bu adaylar savcılıktan iyi hal kâğıdı aldı, YSK'da sorun çıkmadı, vatandaş çekti. Suçlularsa senin istihbarat örgütün var o zaman suçüstü yap. Kimse de sana bir şey demez. Demokrasiye aykırıdır, hangi partiden olursa olsun. Bizim çizgimiz adalet ve demokrasidir. Adalet bu kadar bozuk olduğu yerde ekonomi dikiş tutmaz. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Herkesin mal varlığına el koyulabilir, gözaltına alınırsınız. Aylarca bazen yıllarca hapiste kalırsınız sonra 'Pardon sizi yanlışlıkla hapse almışız' diyebilirler.

Saray sosyetesi meşhur bir sosyetedir. Sosyetenin başındaki 'Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok' diyor. Saraydakiler için doğrudur. Onun için iş arayacağım, KPSS'ye gireceğim ona da gerek yok. Hemen sizi özel bir yerden başlatılırsa sonra en güzel noktaya gelmişsiniz. Gariban vatandaşların çocuklarına ne olacak? Kendi çocukların için geçerli, sana destek verenler için geçerli ma fakir fukara için geçerli değil. Bunların kanundan, Anayasa'dan haberleri yok.

"Saray'dakilerin keyfi yerinde"

İşsizlik emin olun ağır bir fatura olarak 82 milyonun önünde. Saray'dakilerin keyfi yerinde. Saray sosyetesinin mutfaktaki yangından haberi var mıdır? Bu millet eti gramla alıyor. Milletin çektiği acıyı biliyor mu? Üç gençten bir işsiz. İşsiz sayısı 8 milyonu aştı. Nerede bu sosyal devlet? Sosyal devlet yok Saray devleti var. Hepimiz bunun üzerinde duracağız. Çalışanların yüzde 36'sının sigortası yok.

Millet işsizlikten bunalmış, 'Hane başına düşen gelir üç kat arttı' diyorsun. Milletin beş kuruşa ihtiyacı var. Bir ülke üretmez ve borçla geçinirse Trump'ın tweet'lerine muhattap olur. Memleketi tefecilere teslim ettiler.

Yuları kaptırdılar. Yuları kaptırırsan atın nereye gideceğine yuları tutan karar verir. Arabada sigara içme diyor, alışveriş poşetinden para alıyorsun. Şimdi de tutturmuşlar sigara haramdır diyor. Beyefendi haramın ne olduğunu bilmez, kul hakkı yiyen adamdan haram anlaşılmaz.

Suudi Arabistan'da demokrasi var mı? Suudi Arabistan ve Türkiye, Suriye'de barış için silah gönderdiler. Suriye'yye demokrasi mi geldi, hayır. Süleyman Şah Türbesi'ni kendi topraklarımızdan çıkarmak zorunda kaldılar. Bunu da büyük bir başarı olarak satıyorsun. Kendi toprağından kaçan nasıl kahraman olur?

16'sında gazeteciler 'ABD heyeti ile görüşecek misiniz?' sorusuna 'Ben dimdik ayaktayım, ben görüşmeyeceiğim, Trump geldiği zaman görüşeceğim" yanıtını veriyor. Aynı gün Fahrettin Altun Erdoğan adına görüşeceğine dair açıklama yapıyor. Niye kardeşim? Baştan söylediğin doğru mu doğru. Mevkidaşın mı? Cumhurbaşkanlığı forsunun önünde ABD Başkan Yardımcısı ile eşit konuma oturdukları fotoğraf beni rahatsız etti. Mütekabiliyet dediğimiz bir kural vardır. Oturması gereken yer Fuat Oktay'ın karşısı. Erdoğan onu yanına oturtuyor çünkü ezik.

Ben 'Trump'la görüşürüm' dedi, heyetle görüştü. Sürekli terör örgütü ile tanımladıkları PYD'ye bütün görüşmeler aktarıldı.'Senin, çocuklarının, ailenin mal varlığını araştıracağız' diye sopa gösterildi. Çıkıp aslan kesilmesini beklerdik. 'Araştırmazsan namertsin. Ben hesap vereceksem Türk milletine hesap veririm' diyeceksin ama demedi.

"Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinde bizi bu kadar aşağılayan bir mektup gelmedi​"

Trump, aşağılayan bir dilde mektubu kaleme almış. Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinde bizi bu kadar aşağılayan bir mektup gelmedi. İnönü'nün Jhonsan'a yanıtını hatırlıyorsunuz. Bu mektubu nasıl hazmettiler. ABD'nin elinde nasıl kozlar var?

Trump, Erdoğan'a 'Sorunlarını çözmek için çok uğraştım' diyor. Hangi sorunları çözmek için uğraştı? Kimse bu mektubu içine sindiremiyor. Erdoğan, mektubu inkâr edemiyor, unutulacak gibi değil. 'Bizim karşılık sevgi ve saygı bunu sürekli gündemde tutmaya müsaade etmiyor' diyor Erdoğan. Hangi sevgi saygı? Vakti ve saati ne zaman gelecek bekliyoruz. O mektup bütün devletlerin arşivine girdi.

Mike Pence Saray’daki görüşmeden sonra, ‘Bugün ateşkes olmasaydı yaptırımlar gelecek’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir teslimiyet olmamıştır. Kıbırs’taki dik duruşa bakın.

Zarrab için iki nota verdiler. Hani bu bakanlara ayakkabı kutusunda rüşvet veren. Türk milletinin şerefinden ve haysiyetinden bahsediyoruz. Ülkücü kardeşlerimize sesleniyorum; MHP'nin düştüğü hale bakar mısınız? Türk milletine olmadık hakaretler geliyor, sizin yöneticilerin sessiz kalıyor. Cumhuriyetçiliği, devrimciliği, milliyetçiliği biz yapıyoruz. Tepki vermesi gereken kişi ben veya vatandaş değil , Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil eden tepki vermelidir."

KILIÇDAROĞLU'NDAN ERDOĞAN'A 7 SORU

"Bu beyefendi asla cumhurbaşkanı değil. Benim de cumhurbaşkanım değil, bu ülkeyi, vatanını ve bayrağını sevenlerin cumhurbaşkanı değil. Senin mal varlığın üzerinden tehdit ediliyorsun. Çıkıp desene, 'Benim mal varlığım açıktır, ben bunu beyan ettim. Dünyanın neresinde bana ve aileme ait beş kuruş bulursanız, ben hesabını veririm" diyeceksin. Diyemiyorsun" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan'ın mektuba ilişkin hala sessizliğini koruduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a 7 soru yöneltti. Kılıçdaroğlu, şu soruları sordu:

"Hiçbir şekilde diplomatik teamüllere uymayan ve hakaret dolu ifadeler içeren bu mektubu 'bu üslup kabul edilemez' diyerek neden iade etmediniz? Okuduğunuzda bu ifadeleri nasıl hazmettiniz? Neden ve hangi korku, endişe ve ruh haliyle bu mektubu kabul ettiniz? Hakaretler içeren mektubu anında iade etmediğiniz gibi, kamuoyundan da gizlediniz. Neden? Bu mektubu Amerikalılar kamuoyuna duyurmasaydı üstünü örtecek, sessiz mi kalacaktınız? Hakaretler içeren mektubun üstünü artık örtemeyeceğinize göre, milletin onurunu nasıl kurtaracak ve bu yakışıksız üsluba Türkiye ve ABD arşivlerine girecek şekilde nasıl cevap vereceksiniz? Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının anayasal görevidir. 82 milyonun huzurunda ettiğiniz yemini hatırlıyor musunuz? Ettiğiniz yeminde bahsi geçen namus ve şeref kavramları sizin için neyi ifade etmektedir?"

kililcdaroglu-adaleti-mumla-ariyoruz-640140-1.