GÖKHAN GÜNAYDIN

2013 Mayıs’ında, Leipzig’de, Sosyalistlerin ve Demokratların İlerici İttifakı (Progressive Alliance of Socialists and Demokrats) kuruluş toplantısına katılmak üzere yürürken, parlayan güneşe rağmen bahar soğuğunu hissetmenin hoşuma gittiğini fark ediyorum. İçerde, klasik Alman mimarisini yansıtan, yüksek tavanlı, geniş ve sıcak salonda, SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel hararetli bir konuşma yapıyor. Gabriel, grup içindeki anti demokrat partilerin varlığından duyulan rahatsızlığı ima ederek, Sosyalist Enternasyonal’in daraltılmasını ve İlerici İttifak içinde yeniden yapılandırılmasını öneriyor. Sosyalist Enternasyonal tansiyonunu oldukça diplomatik bir çerçevede yansıtan konuşmanın, Avrupa’lı katılımcılardan geniş oranda destek aldığı gözlenebiliyor. Konuşmalardan sonra duvarda ayrılan bölüme imzalar atılıp aile fotoğrafı çektiriliyor. İmza da, fotoğraf da bize uymaz, çünkü mesele bundan ibaret değil. Dışarısı yine soğuk…

Aslında Gabriel’in haklı olduğu yerler var. Sosyalist Enternasyonal 1951 yılından bu yana sol, sosyal demokrat, sosyalist partileri çatısı altında topluyor. Ancak sözü edilen yapıya üye partilerin siyasi yelpazesinin, sıfatlarına göre oldukça geniş olduğu görülüyor. Ekonomide liberal, dış politikada savaş destekçisi, içeride demokratlıktan uzak çok sayıda irili ufaklı parti Sosyalist Enternasyonal toplantılarına katılıp enternasyonal dayanışmadan söz edebiliyorlar. Dünyanın dört bir yanından 120’den fazla parti Enternasyonal’e üye ve Genel Sekreteri Ayala bir Şili’li..

Ancak Gabriel’in meşruiyet kazanmaya çalıştığı noktayla ulaşmaya çalıştığı hedef arasında fark var. Asya ya da Afrika’da kendi iç sorunlarına demokrat yaklaşmayan, tersine gerici/faşist tutum alabilen partilerden duyulan rahatsızlık samimi olsa, okların önce -en azından onlarla beraber- Tony Blair’e dönmesi gerekmez miydi? Hani şu Bush ile birlikte Irak’ta kimyasal silah ararken yüzbinlerce insanın öldürülmesinden sorumlu olan ve yakınlarda bundan dolayı özür dileyen, İngiliz İşçi Partisi eski lideri, “iyi eğitilmiş” Avrupa’lı.. Öyle olmadığına göre saptayalım: Avrupa, Enternasyonal’i İttifak’a daraltarak yapıda egemenlik kurmak istiyor. Bu yalnızca Avrupa merkezli bir organizasyon talebi değil. Öngörmek gerekir ki, İttifak’ın ideolojisine Alman SPD ve Fransız PS damgasını vuracak. Özellikle gelişmekte olan sol-Latin etki dışarıda bırakıldığında, geriye Avrupa periferisindeki sosyalist gelişimden hoşlanmayan, Eurosantric-neoliberal ittifak kalacak.

O günkü öngörü, bugünün pratiğiyle somutlaşıyor, değineceğiz…

****

2006’nın Mayıs’ında Dördüncü Avrupa Sosyal Forum’u toplantısı için Türkiye’den Yunanistan’a hareket eden 30’a yakın otobüsten birinde dostlarla beraberiz. Ankara’dan Atina’ya 24 saat sürecek yolculuğun zahmetini bir başka dünya mümkün düşüncesiyle aşacağız. Yaşı geçkince, koca gövdeli, Boşnak şoförün uykulu sürüş tarzı bizi tedirgin etse de, ‘araba yolu biliyor’ söylemiyle rahatlıyoruz (!). Yolu bilmek: büyük iddia…

Yunanistan Sosyal Forum’u, Atina kent merkezine 10 km mesafede bir alanda düzenleniyor. Katılımcılar yüzlerce panelden hangisine katılmak gerektiği konusunda tereddüt yaşıyor ve birinden diğerine koşarak zamanı tüketiyor. Çeviri sorunları cabası…

2001 yılında Porto Allegro’daki ilk Dünya Sosyal Forumu’ndan sonra Avrupa Sosyal Forumları 2002’den itibaren başlamış ve Atina’da dördüncüsü düzenleniyor. Forum Yunanistan’ın sağ iktidar döneminde yapılıyor. 2004 yılından bu yana iktidarda Yeni Demokrasi Partisi var. Forum’dan 2 yıl önce, 2004’te Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) kurulmuş. SYRIZA bileşenleri Sosyal Forum’da etkili olma ve kendilerini dünyanın dört bir tarafından gelen yoldaşlarına tanıtma gayreti içindeler. Forum’dan bir yıl sonra, 2007’de yapılacak seçimlerde, yüzde 5 oranında oy alacaklardır.

Yunan taksi şoförlerinin şehir merkezine gidiş-gelişlerde normalin 3-4 katı fiyat talep etmesi nedeniyle yaşanan tartışmalar bir tarafa bırakılırsa, kendi dinamikleri içinde akan Sosyal Forum, 6 Mayıs 2006 günü Atina’da düzenlenen miting ve yürüyüşe polisin sert müdahalesiyle hareketlendi. Polisin sertliğine Avrupa’nın dört bir tarafından gelen katılımcılar dayanışmayla yanıt verdi. Böylece panel, oturum hatta gece sohbetlerinde (yeterince) kurulamayan kenetlenme, Yeni Demokrasi polisi karşısında ete kemiğe büründü.

****

Atina Sosyal Forum’unun düzenlendiği yıl, muhalefetteki Panhelenik Sosyalist Hareket (PASOK)’un lideri Yorgo Papandreu Sosyalist Enternasyonal Başkanı oldu. 3 yıl sonra yapılacak erken seçimde ise, yüzde 44,5 oranında oy alarak tek başına iktidar olacaktır.

Kapitalizmin dönemsel krizi Yunanistan’ı vurduğunda; dışarda Sosyalist Enternasyonal Başkanı, içerde tek başına iktidarın karizmatik, uzun boylu, iyi İngilizce konuşan Başbakan’ı çareyi istifa etmekte ve Avrupa Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Ekonomist Lukas Papadimos Hükümeti’ni dışardan desteklemekte bulmuştur. Bu andan itibaren hızla erimeye başlayan PASOK 2012’de yüzde 10’un hemen üzerinde tutunmaya çalışmışsa da, 2015’te yüzde 5’in altına düşecek ve adeta Yunanistan siyasi sahnesini terk edecektir.

Buna karşılık SYRIZA, Mayıs 2012’de yüzde 17’lik oy oranıyla kinci büyük parti oldu. Çipras kemer sıkma yanlısı partilerle koalisyon kurmayı reddetti. Bir ay sonra, Haziran 2012’de yapılan seçimlerde SYRIZA’nın oy oranı yüzde 27’ye fırladı. Üç yıl sonra, Ocak 2015’te ise SYRIZA yüzde 36,3 oranında oy alacak ve ANEL’le koalisyon kurarak iktidar olacaktır. Ancak zor ekonomik ve siyasi koşullar altında, yedi ay bile sürmeyecek iktidara, çoğu kez krize dönüşecek AB müzakereleri, bir referandum ve erken seçim kararı sığacaktır. Referandumdan yüzde 61 Hayır çıkmasının hemen ardından TROYKA ile koşulları çok ağır bir anlaşma yapılması, partinin bölünmesi, bu koşullarda gidilen seçimlerde SYRIZA’nın temel görüşlerini savunan Halkın Birliği’nin yüzde 2,5’ta kalması, buna karşılık SYRIZA’nın yüzde 35 oy almayı başarması hafızalarımızda.

****

Sonuçlar üzerine çok şey söylendi, yazıldı. Şöyle bir yeni özet mümkün ve hatta yararlı;

Sosyalist Enternasyonal’in başında, partisini neoliberalizme ve Avrupa finans diktatörlüğüne teslim ederek yüzde 5’in altına itmiş yalnız ve etkisiz bir Yunanlı var. Pasok boş küme muamelesi görüyor, halk ihaneti affetmiyor. Diğer taraftan, Sosyalist Enternasyonal’e üye olup ta ülkesinde iktidar olan Fransa Başkanı Hollande ile Almanya Başbakanı sağcı Merkel arasında, Troyka politikalarının belirlenmesi açısından bir fark bulunmadığını Çipras yaşayarak öğrenmiştir. Çünkü bilinmelidir ki, mesele alacak-verecek meselesi değildir…

SE dışındaki sosyalist kampa ilişkin, Hugo Chavez’in Dünya Sosyal Forumu’nun kapanışında yaptığı konuşmayı anımsamakta yarar var: “Sosyal forumlar devrimci turizm etkinliği olmaktan çıkarılmalı, ortak bir program etrafında güçlenmeli ve sorunların çözümüne talip olunmalıdır.” Bu sözlerden 10 yıl sonra, SYRIZA’nın verili koşullarda ekonomik kriz ortamını ideolojik bir rotada hangi siyasal pratiklerle aşacağına ilişkin hazırlıksızlığı ortadadır. Enternasyonal dayanışmanın etkisinin sınırlılığı konusunda tartışma yok.

Dışardan bunca söz ettikten sonra, içerden bir deyimle bitirelim: “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla…”