Yazıları okuyorum, tartışmaları izliyorum ve elde olmadan sıkça basıyorum küfrü. Nasıl vıcık vıcık bir memleket… İçtenlikten uzak, sanki doğal yaşam sürüyor gibi davranan suratsız insanlar. Yüzleri yeni bir ifadeye geçemiyor, çünkü artık donmuş mimikler. Her duruma uygun tavırlar belli. Gerçeği görelim; kimse makul açıklama yapmaya çabalamasın… Millet iradesi ‘diktatör’ seçti. Demek ki seçimler yoluyla da saltanat geliyor, baskı düzeni kuruluyor. Kimi zaman halk bunu seçer. Her toplum özgürlük, eşitlik isteyecek diye bir kural yok! Bu böyle biline…
Ha, büyük yığınlar derin uykuyu, sömürülmeyi, öldürülmeyi istedi diye biz de boyun eğecek değiliz. Umut veya umutsuzlukla açıklanamayacak durumlar bunlar. Herkesin ruh hali tuhaf… Savaş verdiğimiz siyasi yapı öte dünya dâhil akla gelen her olguyu kullanıyor. En ufak bir etik ölçüsü yok. Daha düne dek başka âlemlerde gezen kadınların, şimdi bu yapıda saf tuttuğunu görüyorum. Düşünün; bir kadın, her yönüyle kadın düşmanı bir iktidara teslim oluyor, iradesini devrediyor. Ne için? İktidardan pay almak adına!

Siyasal İslamcı kadınlara diyeceğim yok. Kavgaya girdiler, kazandılar. Sözüm ötekilere… Haysiyetinden vazgeçenlere… Söylediğim somut gerçektir. Çalıştığım kanallarda nasıl tornistan dönüşler yapıldığını gördüm. AKP örgütünde el avuç açıp, kimliğinden vazgeçerek yalakalık yapanları gördüm. Şimdi kimi milletvekili bile oldu! Reis hepsini almış avcunun içine top gibi oynuyor. Gönüllüler bu işe. Estetikten yoksun, değerlerden vazgeçmiş yaşamaya. Bu alçaklığı elbirliğiyle yarattılar ve şimdi saltanat kuruldu. Özal’dan bu yana ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’…

Bugün hala laik kadınları eleştiren, beyaz Türk gevezeliği yapan tipler türedi. Kadınları; botokslu, sarı boyalı, laikçi diye aşağılamaya çalışıyorlar. Yobazlık haklı, meşru, dilediğince yaşamak suç, öyle mi? Asıl bu dil, bu tutum, bu yanardöner haller yüzünden bu haldeyiz. Sermeyenin kıvırtmaları, medyanın ilkesizliği, sanatçı diye geçinenlerin soytarılığı, siyasetin akıldan yoksun tavrı bu hale getirdi memleketi! Dincileri anlayamadığımız, ötekileştirdiğimiz için bu durumdaymışız. Değil, öyle değil! Asker, dinci, ırkçı takımı; aydınları, solcuları elbirliğiyle öldürdüğü, soyunu kuruttuğu için bu haldeyiz. Artık büzük korkusundan susan insanlar yaratıldı… Kimse kusura bakmasın popo kıllarına eyvallah edecek değilim.

Sanmayın bu hakikati bilmiyorlar… Yolsuzluk, hırsızlık almış başını gidiyor. Üstelik artık meşru! İnsanlar evlerinden toplandı, yetmedi; vuruldu, yetmedi; kitlesel olarak öldürüldü… Baktılar ki, ne yapsalar çıt yok, o halde müstahak hepinize deyip, bindiler sırtımıza. Yazmıştım bir ara; “toplum hep birlikte intihar eder bazen” diye. Tam da bunu yaşıyoruz. Yolun sonu çıkmaz. Daha çok borçlanma, baskıların artması, yaşamın daralması önümüze daha sert gelecek. Bu süreçte ölen çocuklar için sızlıyor yüreğim…

“Çözümün nedir?” diye soranlara söyleyeyim. Bir toplumda herkes aklını yitirip, teslim olmaz. Bir yerlerde vicdan kanar ve er ya da geç açığa çıkar. Ben bildiğimi yapmaya devam edeceğim. Ekranlar kapalı, sahneler sınırlı, kitaplar şimdilik raflarda… Durum bu! Bu olanakları kullanmaya devam edeceğim. Bildiğimi yapacağım, inandığıma devam edeceğim. Yazmaya, söylemeye tartışmaya, anlatmaya… Yalnız olmayı göze almak gerek.

Varsa eğer dostlarım, beni okuyan, dinleyen; onlarla buluşmaya, konuşmaya, paylaşmaya devam edeceğim. Yüz yüze olmak önemlidir. Ancak kendi dışımızda insanların varlığıyla güçleniriz. Kendimi suçlayacak kadar aptal olmayacağım. İçe kapanıp, karalar bağlayıp, suç işlemiş gibi davranmayacağım. Bakıyorum; insanlar, sanki hırsızlık yapmış, birini öldürmüş, yalan söylemiş gibi boynu bükük! Seçim sonlandı büyük laik, özgürlükçü, ilerici kitleye kapıyı göstermeye başladılar yine! Yooo, bu duygu doğru değil, bu tutum doğru değil… Bu memleket benim…

Burada doğdum, büyüdüm, Türkçede roman yazdım, ödül aldım, sevdim, çocuğum oldu… Buraya aitim ve suçlu değilim. Kimsenin baskıcı, dayatmacı fikirlerini anlamak zorunda değilim. Özgürlük kavgasına devam… Onlar beni anlasın bir kere! Soytarı, dalkavuk olmayacağım. Sevdiklerimle ekmeğimi bölüşeceğim, değerlerim için savaşacağım. Bir ömrüm var ve öldükten sonra çocuğum “babam onurluydu” desin isterim. Kimse kusura bakmasın kim dönerse dönsün, ben dönmem yolumdan…