Geçen hafta bu köşede Adana Kozan’daki Gökdere Köprü Barajındaki cinayete değinmiş ve sorumluları istifaya davet etmiştim. Daha sonra hafta boyunca pek çok demokratik kitle örgütü ve duyarlı ‘tali akım’ medyadan da istifaya çağrılar geldi.

Şüphesiz tek sorumlu Bakan yada DSİ Genel Müdürü değildi.

Elbette ilk elden denetim görevlerini yerine getirmedikleri için, dahası sorumluluklarının bilincinde değilmiş gibi abuk sabuk açıklamalarından dolayı onların dahli en büyük.

Ancak, bu işte en az onlar kadar sorumlu olan Özaltın-Cengiz Ortaklığı ve elbetteki Enerjisa ‘yı es geçmemek gerekir.

Tesisisn yapımından sorumlu Özaltın-Cengiz Ortaklığı bir dizi hata ve yanlışı, proje içersinde ve yapım aşamasında en az maliyetle aşmaya çalışmışlar ve sonucunda bu cinayeti işlemişlerdir. Piyasalaşmanın en tipik sonuçlarından biri vuku bulmuştur. Özel sermaye için kazan kazan mantığı emekçiler için kaybet-kaybet gerçeğine bir kez daha dönüşmüştür.

Cengizlere, Seydişehir yağması yetmemiş olacak ki Baraj tesisinde de en az maliyet, en yüksek karla işi bitirmeyi kafalarına koymuşlardır. Rizeli Cengizlerden, Rizeli Başbakan hesap soracak değil ya? O da suspus olmuş cinayeti izlemiştir.

Öte yandan TÜSİAD’a verip veriştirdiğine bakmayın siz. Bunlar aynı yolun yolcusudurlar, yarın bir de bakmışsınız bu “Yalan Dünya” deyip Orçun rolüne soyunarak sarmaşdolaş olup ”öpüşelim mi?” demeleri işten bile değildir.

Geçen yılın sonlarında EMO’nun gerçekleştirdiği Enerji Sempozyumuna katılan Japon Liberal milletvekili Tara Kono, Japonya’da bir enerji tekeli olan TEPCO’nun devamlı reklam vermesine bir mana veremediklerini, fakat Nükleer Santrallerde Hükümetle birlikte santrallerin zaafları hakkında pek çok bilgiyi halktan ve kamu oyundan nasıl saklamış olduklarını ve Fukuşima gerçeğini görünce yapılmak istenenin gizli kapaklı işlerin kötü imajını absorbe etmeye dayandığını sonradan anladıklarını dile getirmişti.

Dünyanın her tarafında,  kapitalistler mevcut Hükümetlerle bir araya gelip talan ve yağmayı gerçekleştirirlerken, pisliklerini örtmek ve halkın gözünde,”bunlar bu işi yapmamıştır” düşüncesini oluşturmak için bu tür yollara başvuruyorlar. Dezenformasyon en iyi yaptıkları işlerden biri.

Anımsayın Başkent Elektrik Dağıtımı özelleştirme sonucu alan Enerjisa uzun süredir televizyonlarda ve gazetelerde reklem üstüne reklam vermekte. Pazarı garanti, müşterisi garanti olan bir dağıtım tekeli ne için reklam versin ki.?  Buna ihtiyacı mı vardır?  Görünürde ihtiyacı yok gibi gözükse de anlaşılan o ki vardır. Tıpkı ABD ‘nin önleyici savaş stratejisi gibi bir şey. En az maliyetle en çok karı hedefleyen tekeller elbette yaptıklarının sonucunda ne tür pislikler doğacağını ne tür iş cinayetleri oluşacağının farkındadırlar. Bile bile lades yani. Bol bol reklam vererek beyinlerde “bunlar bu işi yapmaz” düşüncesi oluşturrnaktan başka bir şey değil aslında  yapılan. Nitekim, çoğunluk kamuoyu  tepkisi Hükümete yönelik. Enerjisa’yı sorumlu tutmak pek çoğunun aklına gelmiyor.

Devlet de; “ Evet ben denetim görevimi yapmadım ama şimdi olayı inceliyorum ve sorumlulardan hesap soracağım” demiyor. Zaten böyle bir şeyi -az yukarda değindiğimiz gibi- bizler beklemiyoruz. Beklamiyoruz, zira tersi eşyanın tabiatına aykırı olur.

Öte yandan,  bu işbirlikçi Devlet hala halkın gözünde “Devlet Baba” imajını sürdürmekte.

Lakin bu da uzun sürmez.

Kitleler gerçekler ifşa edildikçe, su yüzüne çıktıkça mutlak fikir değiştirecek ve “Yalan Dünya”nın Orçun’u gibi birgün;

“ Ben iyiyim babam öküz” deyiverecektir.

İşte o zaman seyreyleyin siz cümbüşü!...