Genç bilim insanı Victor Frankenstein da Gılgamış gibi ölüme çare arayan birisidir ama onun yöntemi ölen insanlardan yeni bir insan yaratmakla sınırlı kalmıştır. Bizi, aynı bilinçle yaratmayı başardığını söyleyemeyiz.

Kim Korkar Frankenstein’dan: Ölümsüz olmaya  hazır mısınız?

Prof. Dr. Doğan Kökdemir* - @dkokdemir

“Ölüm, sadece doğanın işidir ve hiç kuşkusuz doğayla uyumludur.” 1
Marcus Aurelius (121-180)

Erdemli yaşamanın önemine inanan Stoacıların, “filozof imparatoru” Marcus Aurelius, yaklaşık 2000 yıl önce yukarıdaki gibi seslenmişti bize. Yaşam gibi ölüm de doğanın işi ve yaşam gibi ölüm de doğayla uyumlu [1]. Ölüm, insanın kendi var oluşundan bu yana sürekli üzerinde düşündüğü, anlamaya çalıştığı ve hatta çözüm bulmak için gayret ettiği en önemli konulardan birisi. Belki de en önemlisi. Başka bir kral, Uruk Kralı Gılgamış, arkadaşı Enkidu’nun ölümüne çare ararken aynı zamanda kendi ölümsüzlüğünü de aramıyor muydu? İşin ilginç olan noktası Gılgamış, neredeyse bunu başarmak üzereydi ama suların arasından çıkan bir yılan ölümsüzlük bitkisini alıp götürünce hem Gılgamış hem de biz insanlar, ölümlü kalmaya mahkum olduk [2]. Gılgamış destanından bu yana geçen sürenin de yaklaşık 4000 yıl olduğunu düşünecek olursak, günün birinde yok olacağımız gerçeğinin zihnimizi ne kadar uzun süre meşgul ettiğini anlayabiliriz.

Ölümsüzlük, gerçekten bilim kurgu bir hayal mi yoksa beynin özelliklerini, yaşadığı dünyanın yapısını ve uzayın derinliklerini her gün biraz daha keşfetmeyi başaran uygarlık, insanın bu en büyük korkusuna da bir çözüm bulabilecek mi? Bulduğunu varsayalım, bu büyük değişime, sonsuza kadar yaşama fikrine hazır mıyız?

Gılgamış’ın Arzusu

Sizi bilmiyorum ama Alcor Life Extension Foundation (Alcor Ömrü Uzatma Vakfı | https://www.alcor.org) buna oldukça hazır görünüyor. Onlar, Uruk Kralı Gılgamış’ın arzusunu yerine getirecek donanıma sahip olduklarını iddia ediyorlar; Gılgamış çareyi yanlış yerde arıyordu, çözüm ölümsüzlük sağlayacak bir bitkide değil, teknolojide. En azından ölümsüzlüğe (tahminen biyolojik ya da tıbbi bir çare) bulunana kadar teknoloji bize bu olanağı sağlayacak. Vakıf, insanları, “gerçek çözümün” bulunacağı zamana kadar “saklamayı” sağlayan bir teknolojiye sahip olduğunı iddia ediyor. İddia ediyor demek zorundayız; çünkü gelecekte böyle bir gelişmenin, insanların gerçekten ölümü yenebilecek, biyolojik bir değişime uğramalarının sağlanmasının olanaklı olup olmayacağından emin değiliz, Alcor Vakfı da emin değil. Onların tek iddiası, bu olasılığın denemeye değer olduğu.

Teknoloji, bilim, ölüm ve ölümsüzlük kavramlarının yan yana kullanılması ister istemez aklımıza fanstastik bir bilim kurgu klasiğini, Mary Shelley’nin Frankenstein’ını getiriyor [3]. Genç bir bilim insanı olan Victor Frankenstein da Gılgamış gibi ölüme çare arayan birisidir ama onun yöntemi ölen insanlardan yeni bir insan yaratmakla sınırlı kalmıştır. Diğer bir ifadeyle, ölümden korkan bizi, yine biz olarak aynı bilinçle yaratmayı başardığını söylememiz pek mümkün değil. Alcor Vakfı ise bunun sağlanabilmesi için bize bir araç sunuyor.

Merkezi, Amerika Birleşik Devletlerinin güneybatısındaki Sonoran Çölünde olan Alcor Vakfı, bilim ölüme bir çare bulana kadar sizi fiziksel olarak bir bütün halinde tutmayı garanti ediyor. Bunun içinde ölümünüzün hemen arkasından, çok gecikmeden dondurulmanız (cryopreservation) gerekiyor. Günün birinde ölüme bir çare bulunursa, dokuları bozulmamış olan vücudunuzun yeniden hayata döndürülmesi mümkün olacak. Sadece bu kadarı bile aslında bilim kurgu hikayesi gibi ama işin ilginç noktası bu, hikaye olmadığı gibi “müşterileri” de olan gerçek bir uygulama. Ben bu satırları yazdığımda, Vakfın, beyin ölümü gerçekleşmiş (yani yasal olarak öldüğü belgelenen) 193 “hastası” vardı. Alcor, kendisine başvuran (tabii ki başvuruyu ölmeden önce yapıyorsunuz), ölümünden sonra dondurulan bu kişilere “hasta (patient)” demeyi tercih ediyor; buradan ölümün de bir “hastalık” olarak göründüğünü tahmin edebilirsiniz. Zamanla her şeyin bozulacağını öngören entropi (termodinamiğin ikinci yasası) yerine farklı bir kavram kullanmayı tercih ediyorlar: ekstropi. Ekstropi, bilim ve teknoloji yardımıyla bozulmanın önüne geçilebileceğini, bu sayede insanın da ölümsüz olabileceğini vurguluyor. Tabii ki bunun hâlâ bir iddia olduğunu söylememiz gerekiyor.

kim-korkar-frankenstein-dan-olumsuz-olmaya-hazir-misiniz-1043714-1.



Dondurulan ilk insan

Küçük fotoğrafta, kanser nedeniyle hayatını kaybeden, Amerikalı psikolog, Prof. Dr. James H. Bedford’a (1893-1967) ait. Bedford, ölümünden sonra dondurulan ilk insan. Ana fotoğrafta ise yine Amerikalı olan, efsanevi beyzbol oyuncularından Ted Williams’ı (1918-2002) görüyorsunuz. Willams, yaşamının son dönemlerinden kalp problemleri yaşayan bir sporcuydu ve ölümü bu nedenle oldu. İlginç olan nokta, Williams’ın vasiyetinde yakılmayı istemesine rağmen oğlu John-Henry Williams’ın onun cesedini Alcor aracılığıyla dondurtması oldu; 2004 yılında kendisi de hayatını kaybeden John-Henry Williams da Alcor’un yeni “hastalarından” birisi oldu.
Alcor’un 193 “hastasının” her birinin hikâyesi var; ölüm nedenleri, cinsiyetleri, yaşları farklı. Ancak amaç ortak: Günün birinde ölüm denen “hastalığı” yenmeyi başardığımızda hayata döndürülebilmek. Yukarıdaki her iki örnek de Alcor için iyi örnekler, çünkü ölüm zamanları aşağı yukarı öngörülebildi ve bu sayede fiziksel bedende herhangi bir bozulma olmadan hemen dondurulabildiler.
Böyle bir uygulamanın (ya da teknolojinin) belirli bir masrafı olduğunu tahmin edeceksinizdir. Her ne kadar son yıllarda tüm masrafı, hesaplama ve tahsil edilme şartlarını değiştirmiş olsa da iki seçenek olduğundan bahsetmemiz yanlış olmayacaktır. Ölen bir kişinin, bütün olarak, vücudunun tamamının dondurulmasının maliyeti yaklaşık 200,000$; sadece kafanın ve beynin dondurulması ise 80,000$. Bu ayrım bazen mecburiyetten yapılan bir ayrım; vücut bütünlüğünün bozulduğu ölümlerde (örn., kaza) tüm dondurma mümkün olmayabiliyor. Sisteme önceden dahil olup belirli bir sigorta mantığı çerçevesinden ödeme yapmanız bekleniyor; bu hesaplamalarda aylık ne kadar ödemeniz gerektiği ve kaç ayda tüm ödemeyi tamamlayacağınız tahmin edebileceğiniz gibi yaşınıza, kronik rahatsızlığının olup olmamasına göre değişiyor. Tabii 200,000$ verip, örneğin bir uçak kazasında hayatınızı kaybedersiniz Alcor’un yapabileceği hiçbir şey yok. Bu riski alıp almamak size ait.
Hastalığı döneminde hemen her gün notlar alan, günlük tutan Abidin Dino’nun, günlüğündeki son cümle ile bitirelim yazıyı: Ölüm mü? Ne buluş! [4].

*Başkent Üniversitesi,
Fen-Edebiyat Fakültesi,
Psikoloji Bölümü

[1] Aurelius, M. (M.S.169 / 2020). Kendime düşünceler. (Çev. Y. Emre Ceren). Türkiye İş Bankası Yayınları.
[2] Sandars, N. K. (1972). The epic of Gilgamesh. Penguin Classics.
[3] Shelly, M. (1818 / 1999). Frankenstein. Wordsworth Classics.
[4] Dino, A. (2005). Ölüm mü? Ne buluş! Sel Yayıncılık.