Bilenleriniz vardır; Çetin Altan, 19 Şubat 1968 günü AP’li vekiller tarafından tabancalı, yumruklu saldırıya uğrar. TİP milletvekilliği yaptığı dönemde Meclis’te konuşma yaptığı bir sırada sık sık AP’lilerin tacizine ve hakaretlerine uğramasına rağmen ve Genel Kurul’u yöneten başkanvekilinin sürekli kendisini uyarması karşısında Altan; “Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatasıdır,” der. Aslında bu söz Fransız ihtilalinin önde gelen liderlerinden Danton’un yargılandığı ihtilal mahkemesinde söylediği sözdür. Bu söz başkanvekilini çileden çıkarır ve kendisine hakaret ettiğini söyler ve sözünü geri almasını ister. Çetin Altan bunun üzerine tutanaklara geçen şu düzeltmeyi yapar: “Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatası değildir.”

İktidar baskı politikalarını yükselttikçe hataları da çoğalıyor. Dünün marangoz hatası diye hicvedilen kürsü bugünün sarayı olsa gerek. Bu da bir mimarlık hatası değil(!). İktidarın hataları, siyasetin en uç noktada ne kadar zorlayıcı olabileceğini gözler önüne seriyor. Kavrayış sınırları zorlandığında bu fikirler gerçek dünyadaki olaylara karşılık gelmiyor. Ülke çıkarlarının parti ve kişi çıkarlarına öncelenmesi, abluka ve kötü uygulama, Kürt sorunu ve Suriye politikaları, dış politikada yüzeysel yaklaşımlar, gerçekler ve olaylarla doğru ilişki kurmaktan aciz, sorunları kuşatıp mücadele etmekte başarısız, bölgesel ve uluslararası denklemlerinin iç yüzü ve etkileri hakkındaki cehalet ve insanlara eşitlik temelinde yaklaşmama vb.
Fotoğrafçılıkta dijital fotoğraf makineleri için kullanılan Parallax diye bir terim var. Dijital fotoğraf makinesi veya kameralarda yakın çekim yaparken optik olan vizör‘den baktığımızda genel olarak veya çoğunlukla çekimi yaptığımız objenin fotoğrafına çekim sonrası baktığımızda resmi kadrajlanan alanın dışına kaymış olarak görürüz. Parallax bu hatayı ifade eder. Bu aslında pek hata değil istenmeyen olumsuz bir durumdur. Aslında bu durumun nedeni dijital fotoğraf makine veya kameraların vizörünün yakın çekimlerde yanlış görüş açısı sağlamasıdır. Bunu objektifi kendimize çevirdiğimizde bir durum benzetmesi olarak kullanırsak, yanlış görüş açısına düşmemek için bu hatayı hesap etmek gerekiyor. Görüş açısını genişletmek ve zenginleştirmek hata payını azaltacaktır. Yakın planın beraberinde geniş açıyı göz ardı etmemek...

Objektifi kendimize çevirdiğimizde; Suruç’ta, Rojava Devrimi’ne destek olmak için yola çıkan devrimcilerin katledilmesi, Diyarbakır ve Ankara katliamları, Türkiyeli bütün devrimcilere yönelik bir saldırıydı. Dolayısıyla bu katliama karşı gösterilecek tepkilerin yeri göğü sarsması gerekiyordu. Bunun böyle olması hem devrimci ahlak ve sorumluluk, hem de devrimci dayanışma ve faşizme karşı ortak bir mücadele cephesinin yaratılması için zorunluydu. Buna rağmen böyle bir çaba içine girilemedi. Gezi’de hiç tereddüt etmeden yan yana gelinmesi ve birikmiş öfkenin haykırılması bile, iktidarın hiç bir dönem yaşamadığı korkuları yaşamasına vesile olmuştu. Fakat bu dinamizm de zamanla etkisini belli ölçülerde yitirmeye başladı. Meseleye yakın açıdan bakmak sorun teşkil etti diyebilir miyiz? Artık şimdiye kadar yapılagelmiş şeyleri aynı şekilde yapmaya devam etmenin işe yarayıp yaramayacağını düşünme zamanı.

Kafa yormakla, çözümlemekle, düşünmekle, eleştirmekle, yaşadığımız yerlerde ve zamanlarda kendi ritmimizi ve yolumuzu bulmakla yükümlüyüz. Çünkü seçimleri düzenleyen; adayları belirleyen; nerede, nasıl, ne zaman oy vereceğinizi söyleyen; kazananı açıklayan ve seçimlerin geçerli olup olmadığına karar veren, tek ve aynı ‘iktidar’. Barış ancak halkların ortak mücadelesi ile birlikte gelecektir. Bu politik altyapıyı oluşturmadığımız her alanda sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Gün mücadele hattının birleştirilmesi ve halkların üzerindeki baskının ortak direnişle kırılacağı fikrini kitleler nezdinde meşrulaştırma ve eyleme günüdür.
İktidar kendini dev aynaların karşısında sanıyor, bu bir hata. Oysa dünya sizi lunaparklardaki aynaların gösterdiği gibi görüyor. Eciş-bücüş, korkunç, hem de komiksiniz. Öyle görünmenizde aynacının bir hatası yok. Çünkü bu bir metafor, karşınızda ayna yok. Peki hâlâ orada olmanız kimin hatası?