Magazin değeri yüksek olduğu ve “İslam” sözcüğünü dışarıda tutmaya da yaradığı için her radikal İslamcı örgüte IŞİD (İslam Devleti) deyip geçiyoruz memlekette. Sanki diğerleri “ılımlıymış”, Ankara saldırısı sonrası “Türkiye’ye başsağlığı dileyen” Ahraruş Şam sivil toplum örgütüymüş gibi.
(Ahraruş Şam’ın taziye mesajından: “Ahrar’uş Şam’ın Türkiye ile yakından dostluğu herkesçe bilinen bir durumdur.”)

Ankara katliamında basına yansıyan iki intihar bombacısından birinin, aslında saldırganların içinde olmadığı bir hafta sonra ortaya çıktı. Saldırganın başka bir ülkenin vatandaşı olduğu söyleniyor. Basına sızdırılan isimlerin gerçekliği şüpheli ise basına sızdırılan örgütün gerçekliğinden neden şüphe etmiyoruz? Örneğin yine radikal İslamcı, cihat çağrısı yapan başka bir örgütün militanları ya da başka bir örgütten kopmuş, kolayca “yönlendirilen” bazı intihar bombacıları Ankara’daki katliamı gerçekleştirmiş olamaz mı?

IŞİD internet sitesinden Ankara’daki saldırıyı kendilerinin yapmadığını açıkladı, “Suçu üzerimize atmaya çalışıyorlar” diye yazdı.

Dergileri Dabıq’ta da Türkiye’nin Katar, Suudi Arabistan ve ABD ile birlikte Suriye’deki diğer İslamcı gruplara destek verdiğini ve Türkiye’nin hangi İslamcı gruplarla bağlantıda olduğunu yazdılar:
“...Bu, Şam sahnesindeki iki ana Sahve grubu, Ceyşu’l İslam ve Ahraruş Şam liderlerinin, Sahve Üssü #1 – Türkiye’ye – uçmalarından çok da önce değildi; orada mürted müttefikleri – Türkiye, Katar ve Âl Salûl (Suudi Arabistan) – ile bölgesel çıkarlarını güvence altına alacak bir anlaşmaya şekil vermek için toplantılar yaptılar.”

IŞİD’in Türkiye’ye yönelik iki videosunda da saldırıdan bahsedilmezken, petrol satışı, lojistik ve yaralıların tedavisi gibi birçok konuda ilişki içinde oldukları malum.

Yani, bize Suriye’deki kamplarda örgütlenen IŞİD mücahitleri anlatılırken, tehdit Rakka merkezli değil de çok daha yakında olabilir mi acaba?

Ya da saldırgan IŞİD’e değil de yukarıdaki yakın ilişkide olunan örgütlerden birinin mensubu olduğu için soruşturmaya gizlilik kararı getirilmiş olabilir mi?

CHP’nin Ankara Katliamı’nın sorumlusu olarak gösterdiği Ensar el Şeria neden hiç ilgi çekmedi?

Tek tehdit bombalı saldırı mı peki? Halk hareketlerinin bastırılması ve yönlendirilmesi de iktidarın işi değil mi?

Generalden suikast eğitimi
İstanbul merkezli bir şirket, SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.) kendi internet sitesinden ilan ettiğine göre, gayri nizami harp (kontrgerilla) eğitimi veriyor. Eğitimleri arasında “sokak hareketi türü eylemlerde ve gizli etkinliklerden oluşan harekât teknikleri” ile “istihbarat, psikolojik harp, sabotaj, baskın, pusu, suikast” var.

Kurucusu emekli General Adnan Tanrıverdi, neden böyle bir işe giriştiklerini şöyle anlatmış: “TSK 22 Türk ve Müslüman ülkeye eğitim, danışmanlık ve donanım konusunda hizmet vermektedir. Ama 60 İslam ülkesinin savunma alanında bütün ihtiyaçlarına cevap vermesi mümkün olmamaktadır.” Bu ihtiyacı da kendilerinin karşılayacağını öngörüyorlar, “İslam ülkelerinin dini hassasiyetlerine saygılı, 64 subay ve astsubay desteğiyle.”

2012’de Mısır, Tunus ve Libya’ya gayri nizami harp dersleri vermişler. Öncesinde de ÖSO’ya askeri destek verdikleri basına yansımış. O dönem Arapça bilen subay arıyorlarmış, şimdi herhalde bulmuşlardır. Kendisi de dört yıl Özel Harp Dairesi’nde görev yapmış olan Emekli General Tanrıverdi, eğitim verdikleri ülkelere silah tedariki yapmayı da planladıklarını da anlatıyor. SADAT’ın, Ahraruş Şam gibi radikal İslamcılara eğitim verip vermediğine dair bir açıklaması yok.

Zaten yasal bir şirket olarak faaliyet gösterdiğine göre, Türkiye devleti de bu faaliyetlerinden haberdardır herhalde.