Ülke tarihinin en kritik seçimlerine sayılı haftalar kaldı. Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki ile seçmen tercihlerini, tüm tuşlara aynı anda basan iktidarın hamlelerini, muhalefetin atması gereken acil adımları konuştuk. İktidarın kaybettiği oyların bir kısmını geri aldığını belirten Selçuki, halkın asıl sorunlarına odaklanmak gerektiğine değindi. Selçuki başörtüsü tartışması gibi kimlik üzerine kurulu yapay gündemlerin, muhalefetin rüzgarını kestiğini vurguladı.

Kimlik tartışması yerine sınıfsal çözümler şart: Muhalefet toparlanmalı
6’lı Masa liderleri İBB Başkanı İmamoğlu’na destek için bir araya gelmişti. (Fotoğraf: Depo Photos)

Mehmet Emin KURNAZ

14 Mayıs’ta yapılacağı belirtilen 2023 seçimlerine sayılı günler kala siyasetin nabzı giderek yükseliyor. İktidarının ömrünü uzatmanın arayışlarını sürdüren Saray yönetimi devletin tüm imkanlarını seferber ederek seçime yığınak yaparken muhalefet bir süredir arkasına aldığı rüzgarı devam ettirmenin derdinde. Son dönem paylaşılan kamuoyu yoklamaları AKP’nin oylarında kısmi bir toparlanma olduğunu gösterdi. Muhalefet bloku ise istediği sıçramayı bir türlü gerçekleştiremedi. Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki ile iktidarın hamlelerini, muhalefetin durumunu, Anayasa tartışmasından seçim güvenliğine, Z Kuşağı’ndan HDP seçmenine dek pek çok konuyu konuştuk.

AVANTAJ HÂL MUHALEFETTE

İktidarın oylarının uzunca bir süredir düşüşte olduğu görülüyordu. Ancak Erdoğan seçime haftalar kala tüm tuşlara aynı anda bastı. EYT, asgari ücret zammı, çalışanların kadroya geçirilmesi gibi adımlar iktidarın oylarında bir toparlanma yarattı mı?

Doğru. Ben de bu görüşe katılırım. Zira biz yaklaşık Haziran 2022’den beri kademeli olarak AK Parti’nin oylarında bir artış görüyoruz. Öte yandan MHP’nin oylarında öyle çok anlamlı bir artış yok. Hatta bir miktar azalma olduğunu da görüyoruz. Ama yani Ocak 2023 itibarıyla altı yedi ay öncesine baktığımızda Cumhur İttifakı daha iyi bir durumda. Ama şunu da söylemek lazım. 2022’nin başından beri yaklaşık 60’a 40 muhalefet-iktidar dengesi vardı muhalefet lehine. Kim bu muhalefet? Altılı Masa artı HDP şeklinde yorumlayabiliriz. Bu denge çok değişmiş değil. Yani şu anda 57’ye 43, 56’ya 44 gibi devam ediyor. Fakat evet Cumhur İttifakı kaybının bir kısmını da geri kazanmayı başardı.

6’lı Masa’daki adaylık krizi ve başörtüsü tartışmasıyla tekrar gündeme sokulan yeni anayasa teklifi, muhalefetin bir süredir arkasına aldığı rüzgarı kesmiş görünüyor. Muhalefetin kalan zamanda dümeni kırması gereken esas noktalar nereler?

Sizin de girişte isabetle takip ettiğiniz gibi bütün tuşlara ekonomi tarafında basılıyor. EYT, asgari ücret, kadrolar, gelen paralar, faturaların affedilmesi, konut projeleri bütün bunlar olurken, yani hükümet bir şeyler yapıyormuş gibi gözükürken bir yanda da Altılı Masa hiçbir şey tartışmıyormuş gibi gözüküyor. Bu da altı masanın özellikle o esen rüzgardan eskisi gibi faydalanamadığını gösteriyor. Muhalefetin ivedilikle aralarındaki tartışmayı bitirmesi lazım. Tartışılan konular çok önemli bu arada. Onun da altını çizelim. Yani kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı, kimin cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı, hangi bakanlıkların, hangi partilerde olacağı, bunların hepsi çok önemli tartışmalar. Fakat bu tartışmaların yapılmasında da sıkıntı yok. Sıkıntı ne? Bu tartışmaların uzamış olması ve bu kadar ortalıkta, kamuoyu önünde yapılıyor olması. Bunların daha içte Altılı Masa’nın toplantılarında liderlerin ikili üçlü görüşmelerinde çözüme ulaştırılması lazımdı. Ezcümle muhalefetin bir an önce bu tartışmaları bitirip toplumun önüne bir aday ve kadrosuyla çıkıp kampanyaya başlaması lazım.

Can Selçuki, seçim sürecini BirGün TV için değerlendirdi.Can Selçuki, seçim sürecini BirGün TV için değerlendirdi.

SOMUT ÇÖZÜMLER ORTAYA KONULMALI

Başörtüsü tartışmasına oturtulmuş anayasa teklifi, aslında kimlik üzerine oturmuş bir siyasetin izdüşümü. Erdoğan’ın bu alanda güçlü bir figür olduğu da biliniyor. Öte yandan derinleşen yoksulluğun hem ülkede hem de dünyada kimlik siyasetinden çok sınıf siyasetini öne çıkardığı yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Muhalefetin Anayasa tartışmalarına yaklaşımında da böyle bir handikap var mı?

Tabii. Düşük gelirli haneler hem Türkiye’deki en geniş seçmen grubu hem de Cumhur İttifakı’na ciddi destek veren bir seçmen grubu. Bunun için zaten ekonomide görece ferahlama yaratacak adımlar atılıyor. “Ekonomide bunları yaparım. Diğer tarafta da kimlik üzerinden benden gidenleri eve geri getiririm” düşüncesi var. “Ve bu şekilde yüzde elliye ulaşırım” gibi bir düşüncesi var ve o yönde de adımları atıyor. Bu anayasa tartışması da onlardan biridir. Sınıfsal talepler meselesi sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil. Dünya siyasetini de takip ettiğimizde en ana akım diyebiliriz. Siyasi partiler Batılı ülkelerde adını sınıf siyaseti koymasalar da sonuç olarak alt gelir grubunun orta gelir grubunun sorunlarını çözmek üzere seçmenin karşısına çıkıyorlar ve başarılı oluyorlar. Dolayısıyla Türkiye’deki durum da ortada. Bu çok bariz bir sonuç aslında. Muhalefet partilerinin bir an önce dönüp bu iç tartışmalardan çıkıp çözüm önerilerini ortaya koyması gerekiyor.

Yeni Anayasa hamlesinin laiklik ilkesine aykırılık taşıdığı da görülüyor. Öte yandan yaz boyunca festival ve konser yasakları, tarikatlarda yaşanan istismar skandalları gibi pek çok meseleye ilişkin alanda karşılaştığınız tepkiler nasıldı?

Toplumun önemli bir kısmında laiklik konusunda doğrudan bir endişe olduğunu söylemek mümkün değil. Fakat daha geniş bakacak olursak seçilen yaşam tarzına dair bir kaygı olduğu, özgürlüklere dair bir kaygı olduğunu söylemek mümkün. Ama bugün itibarıyla seçmenin önceliği olduğunu söylemek çok gerçekçi olmaz. Burada esas mesele ekonomiyle alakalıdır. Tabii gençlerin perspektifine baktığınızda aslında ekonomik yoksunluk aynı zamanda özgürlüklerin de olmaması anlamına geliyor bir yandan. Çünkü birçok istediğiniz tercihi yapamıyorsunuz. Dolayısıyla orada bir kesişim kümesi var.

‘HDP SEÇMENİ CEPTE’ ALGISI RAHATSIZ EDER

HDP’den gelen açıklamalar ‘aday çıkaraçakları’ yönünde. Ortak adaylık meselesi de masada duran bir tercih ancak 6’lı Masa HDP ile bu konuda bir temas geliştirebilmiş değil. HDP’nin alacağı tutum kritik. HDP seçmeni bu konuda ne düşünüyor?

HDP seçmeni de tabii ki ciddiye alınmak istiyor HDP gibi. Zira anketlerimiz gösteriyor, ister cumhurbaşkanlığı seçimi olsun, ister meclis seçimi olsun, HDP olmadan herhangi bir tarafın kazanma şansı yok. Öte yandan ben HDP’nin bu açıklamasının nihai karar olduğu kanaatinde de değilim. burada değişiklikler olabilir. Ama bu tartışmayı yaparken şunu da görmek lazım. HDP seçmeninin, HDP yönetiminin birtakım Altılı Masa’yla diyalog kuralları, koşulları, şekli itibarıyla birtakım talepleri olabilir. Bunlar meşru taleplerdir, kabul. Ama bunları değerlendirirken Altılı Masa’yı oluşturan partilerin de seçmenlerinin HDP’den birtakım talepleri olduğunu unutmamak lazım. Hani bir talep ne kadar meşru ve haklıysa yani eşit yurttaşlık ilkesi gereği diğer tarafın talebi de o kadar meşrudur. Doğrudan konuşmakta fayda var. İYİ Parti seçmeninin ciddi bir kısmının HDP’yle üstü kapalı dahi olsa bir işbirliği görüntüsünden çok rahatsız olduğunu biliyoruz. HDP’nin seçmeninin de HDP cepte görülmesinden rahatsızlık duyduğunu biliyoruz. Şimdi bu iki rahatsızlık da meşru haklı taleplerdir yurttaş açısından.

Sinan Ateş cinayeti, mafya hesaplaşmaları, SADAT’ın tehditleri toplumda seçim güvenliğine yönelik kaygı oluşturuyor mu? Bu kaygıyı gidermek için muhalefet neler yapmalı?

Bence kaygı var. Sizin de sıraladığınız gibi olan olayları alt alta koyunca ortaya bir asayiş problemi çıkıyor bütününe baktığınızda. Seçim güvenliği dediğimiz tabii sadece seçim günü oy verme ve sayım işinin güvenliğine odaklanıyoruz ama burada kampanya sürecinde de olabilecek olaylar konusunda ben toplumda bir kaygı olduğunu düşünüyorum. Çünkü dediğim gibi bütün bu şeyleri alt alta koyduğunuzda bir asayiş sorunu tehdidi ortaya çıkıyor.

SADAT HİÇBİR ŞEYE CÜRET EDEMEMELİ

Peki muhalefet bu kaygıyı ortadan kaldırmak için neler yapmalı?

Bunun iki boyutu var. Birincisi seçim günü, sandık güvenliğiyle ilgili bunu zaten biliyoruz. Yani iyi bir organizasyon gerekiyor. 2019’un yerel seçimlerinde o organizasyonun doğru yapıldığında nasıl sonuçlar çıkabileceğini gördük. Türkiye çapında neredeyse 180 bin tane sandık kurulacak. Kolay iş değil. Bu işin bir tarafı. Diğer tarafı kampanya boyunca SADAT gibi yapılar fazla cüretkar davranma eğiliminde olacak. Bu gruplara muhalefetin sert ve birlik görüntüsü içerisinde toplumu örgütleyerek karşı koyması ve o cüreti gösterememelerini sağlaması lazım.

Sinan Ateş cinayetinin MHP’den çok fazla istifaya neden olduğu konuşuluyor. Sizin gözlemleriniz nasıl?

Sinan Ateş cinayetinden sonra MHP yönetiminin sessizliğinin bir grup MHP’li seçmende bir hayal kırıklığı yarattığını görüyoruz. Çok kuvvetli hani lider teşkilat doktrin üçlemesinde çok kuvvetli bir geleneği olan bir parti. Fakat tabii çok ciddi bir huzursuzluk yarattığını söylemek mümkün. Ocak ayı anketimize yansımadı. Ama ben Sinan Ateş cinayetinden sonra MHP yönetiminin takındığı tavrın önümüzdeki günlerde MHP seçmeninin moralini daha da bozacağını düşünüyorum.

Z Kuşağı olarak tabir edilen gençlerin daha çok muhalefetten yana tavır aldığı pek çok araştırmada ortaya çıktı. Muhalefete yakın olsalar da kendilerini orada da ifade etmiyorlar. Bunun başlıca nedenleri neler?

18-30 yaş arası şu an birinci parti CHP. İkincisi İYİ Parti. Onun biraz arkasında AK Parti geliyor. Evet, doğru. Yani genç seçmen muhalefete, iktidara olduğundan daha yakın. 18-30 yaş arasında on beş milyon seçmen var. Bu büyük kitlenin bir değişim unsuru olabilmesi için muhalefetin buraya yönelmesi heyecan uyandırması ve gençleri bu süreçlere dahil etmesi gerekiyor. Henüz böyle bir şey göremedik açıkçası. Ama şunun da haberini vereyim: Şubat ayı başında Türkiye çapında üç bin kişilik bir gençlik anketi yapacağız. Onu yaptıktan sonra çok daha net bir tablodan bahsetmemiz mümkün olacak gençlerin siyasi tercihlerine dair.