10 Nisan 2019 günü açıklanan Yeni Ekonomik Program Yapısal Dönüşüm Adımları 2019 başlıklı sunuma göre “tarafların katılımı ile kıdem tazminatı reformunun gerçekleştirilmesi ve kıdem tazminatı ile Bireysel Emeklilik Sistemi’nin entegre edilmesi” planlanıyor. Bir hafta önceki yazımda “yapısal reform” ile kıdem tazminatının gündeme gelebileceğini yazmıştım. Maalesef haklı çıktım.  BES ile entegre Kıdem Tazminatı Fonu bugüne kadar […]

Kimse evet demiyor: Kıdem tazminatını yok etme planı

10 Nisan 2019 günü açıklanan Yeni Ekonomik Program Yapısal Dönüşüm Adımları 2019 başlıklı sunuma göre “tarafların katılımı ile kıdem tazminatı reformunun gerçekleştirilmesi ve kıdem tazminatı ile Bireysel Emeklilik Sistemi’nin entegre edilmesi” planlanıyor.

Bir hafta önceki yazımda “yapısal reform” ile kıdem tazminatının gündeme gelebileceğini yazmıştım. Maalesef haklı çıktım.  BES ile entegre Kıdem Tazminatı Fonu bugüne kadar gündeme getirilmiş en tehlikeli formüllerden biridir.

44 yıldır kurulamadı?

1936 İş Yasası ile kabul edilen kıdem tazminatı, yasanın işçiyi koruyucu en önemli düzenlemesidir. Zamanla gelişen ve en önemli işçi haklarından biri olan kıdem tazminatının fona devri 1975’te gündeme geldi. Aradan geçen 44 yıla ve onlarca hükümete rağmen Fon kurulamadı. Ne hükümetleri ne bakanları ne darbecileri eskitti kıdem tazminatı fonu. Ne taslaklar hazırlandı ne modeller keşfedildi ama kıdem tazminatı fonunu 44 yıldır kimse kuramadı.

Bu fonun işçiye, çalışana faydası olsaydı, işçinin hakkını korusaydı, işçinin cebine girecek para artmış olsaydı şimdiye kadar kurulmaz mıydı? Onca kritik seçim oldu. Neden kıdem tazminatı fonu kurulmadı? Eğer işçi böyle bir fonu destekleseydi bu fon kurulmaz mıydı? Demek ki kıdem tazminatı fonunun işçiye faydası yok. Demek ki kıdem tazminatı fonu işçinin cebine girecek parayı artırmıyor.

Kıdem tazminatının fona devri kapanmış bir tartışmadır. Ne işçi sendikaları ne de işveren örgütleri fona evet diyor. Türk-İş ve DİSK kıdem tazminatını kırmızı çizgi olarak ilan etti. Hak-İş de kıdem tazminatında mevcut hakların korunması gerektiğini söylüyor.

İşverenler de fona karşı çıkıyor. Çünkü fon işverenlerin aylık yüzde 8 civarında ek prim ödemesi demek. Burada bir orta yol yok. Ya kıdem tazminatı hakkı korunacak ya da tırpanlanacak.

Kıdem tazminatı fonu büyük tehlike

İşçi ve işverenler taraflarının karşı çıktığı fonun ısrarla gündeme getirilmesinin nedeni işçilerin yararı değil ucuz kaynak ve fon ihtiyacıdır. Geçmişte kıdem tazminatı fonu girişimleri “işçiler kıdem tazminatına erişemiyor” gerekçesiyle yapılırdı. Şimdi buna gerek bile görülmüyor. Fon krizdeki ekonominin ucuz kaynak ihtiyacı için gündeme getiriliyor. Zaten konunun asıl muhatabı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı iken, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından gündeme getirilmesi manidar değil mi?

Kıdem tazminatı fonu kıdem tazminatını adım adım ortadan kaldırmanın diğer adıdır. Kıdem tazminatı şu anda işverenin sorumluluğunda ve hak eden işçiye her yıl için 30 gün üzerinden ödeniyor. Kıdem tazminatı işveren tarafından ödendiği için dolaylı bir iş güvencesi işlevi de görüyor. Fon ise işveren tarafından her ay düzenli prim ödenecek bir mekanizma. İşveren fona prim ödeyecek işçi de hak ettiğinde kıdem tazminatını bu fondan alacak. Böylece tazminat ile işverenin bağı kopuyor.  Kıdem tazminatının iş güvencesi işlevi yok oluyor.

Fon kıdem tazminatının yarı yarıya düşmesi demek

İşçilerin şu an aldığı 30 günlük kıdem tazminatını alabilmesi için işverenlerin her ay fona yüzde 8’den fazla prim ödemesi gerekiyor. İşverenler bunu istemiyor. Bunun yerine kıdem tazminatının 12-15 güne düşürülmesini istiyorlar. Bugüne kadar gündeme gelen bütün fon modelleri bu hesaba dayalı.  Kısaca hem aylık yüzde 8 kesinti hem fon formülünü işverenler kabul etmiyor. İşçiler ve sendikalar da 12-15 güne düşecek bir modele evet demiyor. O yüzden de kıdem tazminatı fonu kurulamıyor. Yıllardır nice denklemler, modeller gündeme geldi. Hepsinde sonuç aynı. Kıdem tazminatı düşüyor ve iş güvencesi azalıyor. İşverenler kıdem tazminatını yük, işçiler ise hak olarak görüyor.

Kıdem tazminatı fona devredilirse tıpkı Zorunlu Tasarruf Fonu gibi, Konut Edindirme Fonu gibi ve son yıllardaki İşsizlik Sigortası Fonu gibi olur. İşverenler asla yüzde 8 gibi bir prime razı olmayacağı için kıdem tazminatı önce yarı yarıya düşer. Ardından işverenler fona prim yatırmaktan kaçınacakları için fon gelirleri düşer, fon hükümete bağlı olacağı için daha önceki fonlar gibi zarar eder.

BES ile entegrasyon felaket olur

Kıdem tazminatının BES ile entegrasyonu ise tam bir felaket olur.  Henüz ayrıntıları belli olmasa da niyetin kıdem tazminatı ve BES’i tek hesapta veya tek kalemde toplamak olduğu anlaşılıyor. Bunun sonuçlarından biri kıdem tazminatının işten çıkarılma durumunda ödenmesine son verilmesi ve emekliliğe bağlı bir ödeme haline getirilmesidir. Diğer risk ise BES’in zorunlu hale getirilmesi ve BES primi ile kıdem tazminatı fonuna yapılacak ödemenin birleştirilmesi ve böylece kıdem tazminatı fonuna yatırılacak primin işçilerin ücretinden kesilmesi demektir.

İşçiler ve sendikalar kıdem tazminatının fona devrine karşı çıkarken, şimdi çok daha tehlikeli bir formül gündemde. Bu formül ile fon ve zorunlu BES için işçiden yeni kesinti yapılacak. Kıdem tazminatı fonunu da işçiler finanse edecek. İnanması zor ama yapılmak istenenin başka izahı yok.