Kimseye boyun eğmem
Müzisyen Nejat Yavaşoğulları, karantina sırasında ‘Okaliptus’ isimli single çalışması ile dinleyiciyle buluştu. “Herkes gibi değilim, kimseye boyun eğmem” diyen müzisyen, Rock’n Roll kültürünün bir parçasının da bireysel ve toplumsal özgürlüğü savunmak olduğunu söylüyor
Güneş maviyle buluşmuş, dağlarda turunç kokusu… Okaliptus ağacının gölgesinde hangi kuvvet baltalayabilir ki dostluğun büyüsünü? Bulutsuzluk Özlemi ile tanıdığımız Nejat Yavaşoğulları, karantina günlerinde özlemlerini notalarla buluşturarak ‘Okaliptus’u çıkardı. Hakan Kurşun’un müzik atölyesinde kaydedilen, gitarları çalan Yavaşoğulları’na davulda Mert Alkaya, piyanoda ise Hakan Kurşun’un eşlik ettiği şarkı, Yavaşoğulları’nın hikâye anlatıcılığıyla karşılıyor dinleyiciyi.
“Böyle gitmez” diyen Yavaşoğulları, “Bugünkü gençler kendilerini çaresiz hissetmemeliler. Tüm dünyada dayatılan acımasız sisteme bir karşı koyuş var. Bugünkü gibi devam edilemeyeceği ortada” diyor.
Daha yaşanabilir bir dünya düşlediğini ifade eden Yavaşoğulları ile ‘Okaliptus’tan girdik Rock’n Roll’dan çıktık. Haydi yola koyulalım…
■ Okaliptus karantina sürecindeki doğa özlemiyle mi ortaya çıktı?
Bunun da rolü olduğunu düşünüyorum. Karantinadan önce Bulutsuzluk Özlemi’nin Şeyh Bedreddin rock orotoryosunun Hakan Kurşun ile masteringini yapıyorduk. Sıkıldığımız bir anda ben bu şarkıyı gitarla çaldım o da piyanoda eşlik etti. Güzel şeyler ortaya çıktı fakat devam etmedik. Masteringi bitirmemiz gerektiği için tekrar Bedreddin işine döndük ve onu bitirdik. Karantina sırasında boş duramadık. Hadi çalışalım Okaliptus’a dedik ve bu şarkı ortaya çıktı. Son ana kadar sözlerde düzeltmeler yaptım.
GENÇLER ÇARESİZ HİSSETMEMELİ
■ Şarkıda bir arkadaşlık özlemi de var. Nerede o eski arkadaşlıklar dediğiniz bir dönem mi bu? Günümüz ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Bizim parasız pulsuz otostopla ülkeyi ve insanları tanımak amacıyla dolaşarak yaşadığımız ve aklımda kalan güzellikler vardı. Bu günlerde de hem korona hem de bu iyice vahşileşen kapitalist ilişkiler ve dünya bana o günlerin insana ve doğaya uygunluğunu düşündürdü. Bugünkü ortamda uluslararası tröstler ve yerli ortaklarının egemenliğinin insanı ezdiği ve sürdürülebilir olmadığını tekrar en derinde hissettim. Evet arada büyük farklar vardı. İnsana uygun ve doğru yaşamıyorduk artık. Aslında bugüne taşımak istedim o günlerde yaşayabildiğimizi yine yaşayabilmeliyiz. Okaliptus orda dursun demem bu yüzden. Şarkıda doğru yaşamanın, “çok yaşamanın” sadece parayla ilişkili olmadığı fikri de var. Bütün bunların farkında olup da arayış içinde olan bir kitle var tabii bugün de ama bunu sürdürülebilir kılmamız için toplumsal değişimleri zorlamalıyız. Biz dünyanın daha yaşanabilir olmasını düşledik hep. Bugünkü gençler çaresiz hissetmemeliler kendilerini. Tüm dünyada dayatılan acımasız sisteme bir karşı koyuş var. Bugünkü gibi devam edilemeyeceği ortada.
■ Şarkının klibinde İstanbul’dan çekilen boş görüntüler var. Klip ile tarihe bir not düştünüz aynı zamanda. Doğanın kendisiyle baş başa kaldığı bu dönemi nasıl yorumluyorsunuz?
O görüntüler yasaklı günlerde sokağa çıkmanın bir yolunu bulan ve Leman Dergisi’nden tanıdığımız Mehmet Çağçağ tarafından çekildi. Görüntüleri Instagram’dan gördüğümde çok ilginç buldum. İstanbul’da her zaman rastlanmayacak bu terk edilmiş şehir görüntülerini çelişkiye dikkat çekmek için kullandık. İnsanlar kabuğuna çekilince doğa kendine geldi. Bunu hepimiz gözlemledik.
■ Bu şarkıyı solo çıkardınız. Bulutsuzluk Özlemi ile üretimleriniz sürüyor değil mi?
Mecburen öyle oldu. Bulutsuzluk üyeleriyle bir araya gelmemiz çok zordu. Tabii ki Bulutsuzluk aynen devam. Birbirimizi, konserlerimizi, dinleyicilerimizi seyahatlerimizi, maceralarımızı çok fena özlemiş vaziyetteyiz. Tüm grup olarak normal günlere dönmeyi büyük bir özlemle bekliyoruz.
BULUTSUZLUK ÖZLEMİ HER ŞEYDİR
■ Bulutsuzluk Özlemi’siz Nejat Yavaşoğulları nasıl hissediyor?
Kendimi eksik hissediyorum. Bulutsuzluk Özlemi her şeydir benim için.
Bulutsuzluk Özlemi bir yanıyla politik bir grup. Acil Demokrasi çağrısında bulunup Şili’ye Özgürlük diyorsunuz.
Aslında bütün o şarkılar benim için, politik olma düşüncesiyle yazılmadı. Beni etkileyen şeyler olduğu için ortaya çıktılar. Bu yüzden sahiciler ve kalıcı oldular. Hâlâ ilk günkü gibi tazeliğini koruyor ve insanlar tarafından talep ediliyorlar.
MESAJ VERMESİNİ İSTEMEM
■ Şarkıların mesaj vermesi sizin için önemli mi?
Şarkıların mesaj vermesini istemem. Buna dikkat ederek yazmışımdır hep. İnsanlar dinlediklerinde etkilenirler ve kendine göre bir çıkarım yapabilirler. Bu normal bir şey. Hepimiz bir filmden bir tiyatro oyunundan bir şiirden etkileniriz belki. Bu etkiyle kendimize yeni düşünsel alanlar açar bazı değişimler yaşarız. Bunun gibi bir şey.
■ Yeni dünya düzeni nasıl olacak? Umut var mı sizce?
Umudun yitirilmemesi gerekiyor bizler tarafından. Yoksa yeni bir dünya kuramayız.
■ Rock’n roll kültürünü hâlâ yaşatıyor musunuz?
Bilmem... (Gülüyor). Herkes gibi değilim kimseye boyun eğmem ve yaşadığımıza geriye dönüp baktığımızda Rock’n Roll’dur belki de bu. Özgür olmaya çalışmak, toplumu özgürleştirmeye çalışmak...
■ Günümüzün popüler müziği hakkında neler söylersiniz?
Bizim ülkedeki popüler müzik ve bilhassa egemenler tarafından pohpohlananlar yerlerde sürünüyor kesin yani bu ve asla dinleyemiyorum ben. Anlamsız tekrarlar klişe ve basit işler. Daha önceki yıllarda yine de güzel ürünler çıktı popüler müzikte. Günümüzde de bazı iyi örnekler az da olsa var diyelim hadi.
Yine ne varsa Rock ve türevlerinde var. Hiç değilse günümüzde bu alanda ürün veren müzisyenlerde bir özgürlük arayışı, bir farklılık çabası var. Rock’n Roll tarihinde muhteşem müzik örnekleri verilmiştir. Onlar gibi değil bugün yapılanlar. Anladığım kadarıyla bugün dinleyici de bunu talep edecek kapasitede değil. Tabii bu konu daha genişleyebilir ayrı bir söyleşi olacak kadar konu var.
MİLLİYETÇİLİK VE DİNCİLİK MASALLARI SON BULMALI
■ Yaşamak istediğiniz dünyayı nasıl anlatırsınız?
Nasıl anlatayım bilmiyorum da... İnsanlar teknolojiyi kullanarak her şeyi (sağlık barınma beslenme, kullanacağı enerjiyi vb. kolay yoldan elde edebilmesi sayesinde) daha az çalışarak, daha çok ve güzel yaşamalı, eğitimli saygılı kibar olmalı. Sanata vakit ayırmalı. Tüm canlıların yaşamına saygılı olmalı insanlar. Bunlar dizginlerini koparmış vahşi kapitalist egemenlerin hegemonyasında zor tabii. Kitlelerin milliyetçilik ve dincilik masallarıyla kapitalizm çıkarlarına adapte edilip kendini kullananlara dur demesi lazım.
Karantina sırasında Ortaçağ dizileri izledim. Egemenler kendi çıkarları uğruna köylüleri savaşa götürebilmek için “Kâfirlere karşı savaşıyoruz” diyorlardı. Yoksa köylüleri savaştıramıyorlardı…