Bir Paris kahvesinde Bob Dylan’la konuşurlarken, Dylan çok beğendiği (ve daha sonra konserlerinde söyleyeceği) “Hallelujah”yı ne kadar zamanda yazdığını sorar. Bu şarkı Cohen’i tam beş sene uğraştırmıştır, fakat utanan Cohen “iki sene sürdü” diye yalan söyler

Kırık ruhların şairi Cohen (II)

GÜVEN GÜZELDERE

Geçen hafta Leonard Cohen’in Montreal’den Londra’ya, oradan da Hydra adasına uzanan yazarlık ve şairlik serüvenini konu etmiştim. 1966’da Montreal’e geri dönen Cohen, sonradan bir şarkısına da konu olacak ünlü Chelsea Hotel’de konakladığı bir New York ziyaretinde Judy Collins’le tanışır ve ona, o zamana kadar kimselerin bilmediği bir kaç şarkısını gitarıyla çalarak söyler. Collins o akşamı, “bu genç adamın müziğinde elle tutulamaz özel bir şey vardı” diye anlatıyor. Aynı yıl Collins’in doldurduğu “Suzanne” ve “Dress Rehersal Rag” parçalarından oluşan 45’lik plağın çok beğenilmesi üzerine, Cohen’in ismi müzik dünyasında ilk kez duyulmuş olur.

Collins ertesi yıl Cohen’i Vietnam savaşını protesto için düzenlenen bir konserde sahneye çıkmaya ikna eder. “Bir siyam kedisi kadar tedirgin” adımlarla sahneye çıkan Cohen, “Suzanne”e yanlış akorla girer, ilk satırı bitiremeden yarıda bırakıp sahne arkasına kaçar. Seyirciler alkışlarla Cohen’i geri çağırırken, kuliste Collins “on yaşında ağlamak üzere olan bir oğlan çocuğu gibi” boynu bükük duran Cohen’i yeniden sahneye dönmesi için cesaretlendirir. İkinci kez sahneye çıkan Cohen şarkısını söyleyip bitirdiğinde, neredeyse 50 yıl sürecek müzik kariyerine ilk adımı atmıştır.

1967’de yayınlanan ve bir ilk albümden beklenmeyecek olağanüstü olgunlukta şarkılarla bezeli “Songs of Leonard Cohen”den, 14. ve son stüdyo albümü “You Want it Darker”a kadar Cohen bizlere, kimselere benzemeyen özgün bir çizgide, ama kendi içinde evrilerek gelişen, birbirinden güzel şarkılar armağan eder. İlk beş albümünün ardından gelen, ve 8. albümü “I am Your Man”la başlayacak synthesizer’lı dönemine geçiş niteliğinde olan “Recent Songs” (1979) ve “Various Positions” (1984), Cohen’in özgün sedasına keman ve ud eklediği, Doğu Akdeniz esintileri ve Meksika’nın Mariaçi ezgilerini kullandığı en ilginç şarkılarını içerir.

Ne var ki, CBS şirketi aynı görüşte değildir. “Leonard, senin bir dahi olduğunu biliyoruz ama bizim için yeterince iyi misin, emin değiliz” diyerek içinde Cohen’in başyapıtı olan “Hallelujah”nın da olduğu “Various Positions”ı satmayacağı gerekçesiyle ABD’de yayınlamazlar. Yıllar sonra Cohen, bir ödül töreni sırasında, CBS şirketine her zamanki ironik zerafetiyle “eserlerime gösterdikleri ilginin alçakgönüllülüğü hep kalbime dokunmuştur” diyerek teşekkür edecektir.

Cohen’in şarkılarında, dinleyenlere sanki kendileri için özel olarak yazılmış olduğu hissini veren, ama bu hissi dünyanın dört bucağında bambaşka hayatlar yaşayan insanlarda uyandırmayı beceren bir taraf var. 2017 Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Japon yazar Kazuo Ishiguro, “Beni gençliğimde en çok etkileyen, yazarlığa yönelten, Cohen’in şarkıları olmuştur” diyor. Judy Collins’e göre Cohen’in şarkıları, “Ölmekte olan insanlara sunulan bir yudum su” gibidir. Cohen severlerin onun şarkılarına ateşe çekilen pervaneler gibi yönelmesi, flamenko müzisyenlerinden hard rock’çılara kadar birbirlerinden çok farklı tarzlarda müzisyenlerin Cohen şarkılarını kendilerininmişçesine söylemeleri, boşuna olmasa gerek.

~/~

“Bazen yazdığım şiirlerin bir kısmı şiir olarak okunmayı hak ederken, bir kısmı şarkı olarak söylenmek istiyor. Ama güftenin içindeki sözcüklerin, satırların içinde, şiirin aksine, ‘açık hava’ olması gerekir ki, müzisyenden dinleyiciye hızla ulaşabilsin” der, Cohen. Melodileri hep aldatıcı bir yalınlıkla ve büyük bir doğallıkla su gibi aksa da, Cohen’in her şarkısının ancak uzun uğraşlar sonucu, pek çok taslağın ardından ortaya çıkabildiğini biliyoruz.

Bir Paris kahvesinde Bob Dylan’la konuşurlarken, Dylan çok beğendiği (ve daha sonra konserlerinde söyleyeceği) “Hallelujah”yı ne kadar zamanda yazdığını sorar. Bu şarkı Cohen’i tam beş sene uğraştırmıştır, fakat utanan Cohen “iki sene sürdü” diye yalan söyler. Aynı zamanlarda Dylan’ın yeni albümü “Infidels” çıkmıştır; Cohen de Dylan’a o albümdeki “I and I”a ne kadar zaman harcadığını sorar. “On beş dakika filan” der, Dylan. Rivayet o ki, sonraları bu anekdotu aktarırken Cohen, “Sanıyorum Dylan da bana ayıp olmasın diye yalan söylemiş olabilir, tahminen o şarkıyı yazması on dakikasını bile almamıştır” diyecektir.

Cohen’in 1970li yıllarda birlikte yaşadığı Suzanne Elrod’dan Adam isminde bir oğlu ve Lorca isminde bir kızı olur. (Bu, ünlü “Suzanne” şarkısına konu olan Montreal’li Suzanne Verdal’den farklı bir kişidir.) 1992 başı itibarıyla Cohen büyük ölçüde edebiyattan müziğe kaymış, 8 stüdyo albümü yayınlamıştır. Tiananmen Meydanı’ndan Hiroshima’ya, savaşa, demokrasiye, ve geleceğe dair göndermelerle dolu albümü “The Future”ın 1992’de piyasaya çıkmasından iki yıl sonra Cohen herkesi şaşırtarak Los Angeles yakınlarındaki Mount Baldy Zen Manastırı’na çekilir. Burada “sükut” anlamına gelen “Jikan” adını alarak, Hydra’dakinden de küçük odasında sıfır numara traşlanmış başıyla beş yıl boyunca disiplinli bir Budist rahibi yaşantısı sürer; sabahları üçte kalkıp tuvaletleri temizler, hocası Sasaki Roshi’nin asistanlığını yapar. Cohen’in “artık dönüşü yok” denilen bu yerden yeniden müziğe rücu ederek bir sonraki albümünü yayınlaması, 2001 yılını bulacaktır.

Bu dönemde, Cohen’in hayatını değiştirecek bir başka gelişme olmaktadır. Bütün mal varlığını emanet ettiği menajerinin onun yokluğunda parasını zimmetine geçirmiş olduğu, Cohen’in kızı Lorca’nın şüphesi üzerine ortaya çıkar. Mahkemelik olurlar. İşin kötüsü, Cohen mahkemeyi kazansa da, menajerinin elinde ödeme yapacak bir varlığı kalmamıştır.

~/~

2008 yılında, son konserinin onbeş yıl ardından, 74 yaşındaki beş parasız Cohen yeni bir turneye çıkmaya karar verir. İstanbul da dahil pek çok şehri kapsayacak ve beş yıl sürecek bu büyük dünya turnesinin hikayesini ve Cohen’in son yıllarını, haftaya, bu tefrikanın üçüncü bölümünde anlatacağım.

Kırık Ruhların Şairi Leonard Cohen (I): https://www.birgun.net/haber-detay/kirik-ruhlarin-sairi-cohen-i-188504.html

***

Editörün Notu: Güven Güzeldere, 2015’den bu yana Pazar geceleri Açık Radyo’da Altuğ Güzeldere ve Mahir Ilgaz’la birlikte “Zamanlar Değişirken: Bob Dylan Şarkılarıyla Yarım Yüzyıl” programını sunuyor. Twitter: @Dylan_AcikRadyo