Bizim yöneticiler bir gün 2023, diğer gün 2071 yıllarından bahsederken, uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin durumunun kötüye gittiğini açıklıyor.

Aslında onların dediğinden daha önemlisi yurttaşlarımız, yaşamlarının müthiş bir çıkmaza girdiğini artık çekinmeden seslendiriyor!...

Bir yandan borç içinde kıvranılıyor, açlık ve yoksullukla boğuşuluyor. Diğer yandan hukuk devleti olmaktan uzaklaşılan görüntü yargıya olan güveni yok ediyor. Hak, hukuk ve adaletin gerçekleşmeyeceği kanısı çoğalıyor.

Üstüne üstlük iktidarca oluşturulan yandaşlık kurumu ve kimlikler üzerinden yapılan ayrıştırıcı politikalar, can ve mal güvencesinin ortadan kalktığı tedirginliğini topluma yaşatıyor!

Hal böyle olunca, yurttaşların yaşama sevinci ve gelecek umudu kayboluyor… Mutlu ve huzurlu yarın beklentisi yok olunca, halklar gevşemeye, toplumlar arası çatışma alanları da genişlemeye başlıyor…

Bu gidişat çok tehlikeli sonuçlara gebedir!

•••

“The Fund for Peace” adlı düşünce kuruluşunun 2005’ten bu yana yaptığı Devletlerin Kırılganlık Endeksi’nde Türkiye, giderek kötüleşen bir eğri çiziyor!...

Kırılgan Devlet Endeksi;

♦ Bağlılık-Birlik Göstergeleri; Güvenlik Unsurları, Elitlerin Hizipleşmesi, Grup İhtilafları,

♦ Ekonomik Göstergeler; Ekonomik Çöküş ve Yoksulluk, Eşitsiz Kalkınma, İnsani Göç ve Beyin Göçü,

♦ Siyasal Göstergeler; Devlet Meşruiyeti, Kamu Hizmetleri, İnsan Hakları ve Hukukun Egemenliği,

♦ Sosyal Göstergeler; Demografik Baskılar, Mülteciler ve Yurtiçinde Yerinden edilmişler,

♦ Çapraz Göstergeler; Dış Müdahaleler gibi konuları içeren temelde beş ana göstergeden oluşuyor.

Tüm bu göstergeler, devletin vatandaşına sağladığı ekonomik, sosyal ve siyasal olanakların düzeyi hakkında bilgi veriyor...

Türkiye 2006 yılında dünyada 82. sırada iken, 2018 yılında 58. sıraya düşmüştür.

Bir ülkenin sıralamadaki yeri altlarda ise, devletin işleyişi daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha adaletli bir yönde ilerlemektedir.

•••

2000’li yılların başında ekonomik büyüme, sosyal kalkınma ve siyasal sistemin demokratikleşmesi konusunda aldığı yolu terk eden Türkiye, 1950’lerden beri sürdürdüğü baskıcı, montajcı ve tüketici yola geri dönmüş, plan ve programsız gelecek belirleme hırsına kapılmış, böylece ulusal ve uluslararası alanda endişe edilen ve giderek zayıflayan bir ülke konumuna gelmiştir.

•••

Türkiye bugün; varlık nedeni emperyalizme karşı verdiği “Kurtuluş Savaşı Misyonu” olan, halk adına, halkın temsilcileriyle, halkın Meclis’inde yönetilen ve de insana saygı temelli, emek sömürüsüne karşı amansız mücadele ilkesiyle hareket eden Cumhuriyet’ten vazgeçen bir ülke görünümündedir!..

Demokrasinin vazgeçilmezi olan laiklikten ve sosyal hukuk devleti sistemi terkedilmiştir...

Ülkedeki tüm farklılıklar dışlanmıştır ve yalnızca siyasallaşan dine yanaşan yandaşlara hizmet verilmektedir.

İnkârcı politika yurttaşı kul, halkı ümmet yapmak için çaba göstermektedir.

•••

Oluşturulan ayrımcı devlet yapısı sonrasında Türkiye; kanser ilaçları bulunmayan, gölleri kuruyan, yerli tohumu yasaklayan, yolsuzluğu önceleyen, meraları yok eden, GDO’lu yiyecekleri topluma yediren, her şeye rant açısından bakan ve devleti soyan bir anlayışın yerleştiği bir ülke haline gelmiştir.

Kısaca AKP iktidarı, Türkiye’ye 16 yılını kaybettirmiştir…