Gezegenimizi geri döndürülemez biçimde tahrip ettiğimiz için artık Antroposen Çağı olarak adlandırılmaya başlayan günümüzde, Lessing’in romanı insanlığa önemli bir uyarı niteliğini taşıyor, kulak asmayı hiçbir zaman öğrenemesek de

Kırılgan bir gezegenin öyküsü

DENİZ SUN

Doris Lessing’in beş ciltlik kült bilimkurgu serisi Argos’taki Kanopus Arşivleri’nin tamamı sonunda Türkçeye kazandırılıyor. Delidolu Yayınları’ndan çıkan serinin ilk kitabı, yeni çevirisiyle Şikeste. İran’da doğan ve Zimbabve’de büyüyen Lessing’in farklı kültürlerden edindiği deneyimlerin izlerini taşıyan roman, hem içeriği hem kalınlığıyla, epik bilimkurgu tanımının hakkını veriyor. Lessing’in evreninin merkezinde iyi ve kötünün mücadelesi, bu mücadelenin merkezinde de elbette insan var.

Kitabın daha başlarında dünyamızın bir alegorisi olduğu belli olan Şikeste, sayısız farklı canlı türünü barındıran verimli bir gezegen. Üstün bir uygarlık olan Kanopus, bu gezegeni kendi iyi amaçları için geliştirirken, onu aynı zamanda kötülüğün merkezi Şammat’tan korumaya çalışıyor. Her şey olması gerektiği gibi giderken, iyi ve kötü arasında seçim yapabilen irade sahibi insan türü ortaya çıkıyor. Böylece kötülük kendi varlığını çok daha güçlü bir şekilde hissettirirken, Şikeste’nin yozlaşma süreci başlıyor. Kanopus bu gidişe dur demek için elçiler yollarken, insanlık, kendi kaderini çizmeye çabalıyor. Bu çaba ise onu ya aşağıya düşüp telef olacağı ya da Kanopus gibi üstün bir uygarlığa doğru uçup gideceği uçurumun kenarına getiriyor. Kitabın temel felsefi sorusu da burada şekilleniyor: Kötülük, insan seçme ve düşünme özgürlüğüne sahip olduğu için mi var? Ya da daha basit: İnsan olmasaydı, dünya daha güzel bir yer mi olurdu?

Güçlü bir felsefi-politik arka plana sahip roman, aynı zamanda Tevrat ve İncil’den, hatta Kuran’dan esinler taşıyor. Kutsal kitaplardaki yaratılış, kurtuluş, kıyamet gibi temalar, romanda geniş bir zaman çizelgesi üzerinde işleniyor. Sufizmle yakından ilgilenen Lessing, bu öğretiden de sık sık yararlanmış. Örneğin Kanopus uygarlığının, Şikeste gezegeninin evrimini dengede tutmak için kullandığı kozmik akımın adı olan SUF, belli ki Sufizmden geliyor. Romanda bunun gibi farklı dini ve mistik öğretilerden pek çok öğe ve karakter bulmak mümkün.

Yine de Şikeste yalnızca kutsal ve mistik öğretilerden yola çıkan bir bilimkurgu olsa, yavan bir metin haline gelme tehlikesi taşıyabilirdi. Neyse ki roman, mistik-kozmik bir New Age fantezisine düşmekten kendini kurtarıyor. Her romanıyla insanlık durumunu tarihsel ve politik açılardan derinlemesine irdeleyen Lessing, burada da bilimkurguyla politik romanı birleştirmeyi başarıyor. Özellikle gezegenin son yüz yılının ve yakın geleceğinin anlatıldığı bölümler, Lessing’in edebi yeteneğini olağanüstü bir hayal gücüyle sunduğu yerler olarak dikkat çekiyor. Destansı bir kozmoloji olarak başlayan roman, Dünya savaşlarını, Çin’in yükselişini, dünyanın süper güçlerin gözetiminde bir hapishaneye dönüşünü ima eden sayfalarda, öngörü sahibi bir distopyaya dönüşüyor. Ancak Lessing’in asıl zirveye çıktığı yerler, gezegendeki insan tiplerini anlattığı sayfalar. Ursula K. Le Guin’in romanı yorumlarken ifade ettiği gibi[1], bu tiplerin her biri Dostoyevski karakterlerini andırıyor. Yalnızca epik bir bilimkurguda böyle karakterlerle tanışmak için bile bu romanı okumaya değer. Başka bir yazarın elinde içinden çıkılamaz bir bulamaca dönüşme ihtimali taşıyan bu iddialı metin, Lessing’in usta ellerinde, kozmik ölçekteki olay örgüsü bütünsellikten ödün vermiyor.

Roman Türkçede daha önce Şikasta adıyla yayımlansa da, sözcüğün kökeni düşünüldüğünde, yeni çeviride Şikeste başlığının kullanılması doğru. Farsça kırgın, kederli anlamlarına gelen şikeste, romandaki gezegenin halini de betimleyen şiirsel bir ifade. Kaldı ki Lessing, Tevfik Fikret’in Rübâb-ı Şikeste’sinden haberdar olduğunu, karakterlere koyduğu isimlerle açıkça belli ediyor. Kuşkusuz dikkatli okur için romanda bunun gibi pek çok sürpriz var, hepsini burada sıralamak ise haksızlık olur. Sonuç olarak Lessing’in Argos’taki Kanopus Arşivleri’yle yarattığı efsanevi evrene giriş niteliği taşıyan Şikeste, Türkçe bilimkurgu arşivine de önemli bir katkı. Bunun da ötesinde, gezegenimizi geri döndürülemez biçimde tahrip ettiğimiz için artık Antroposen Çağı olarak adlandırılmaya başlayan günümüzde, Lessing’in romanı insanlığa önemli bir uyarı niteliğini taşıyor, kulak asmayı hiçbir zaman öğrenemesek de.

[1] https://newrepublic.com/article/115631/doris-lessing-shikasta-reviewed-ursula-le-guin