Karısı İle kavga etmİş ve evden kovulmuştu. Dedemİn oğullarına karşı İçİnde besledİğİ ve benİm hİçbİr zaman anlayamadığım ağır kİn, ona da saplandı bİr gün.

Kirli bir şey

KADİR AYDEMİR www.kadiraydemir.com @yitikulke

Eskiden yaşadığımız evin penceresinden içeri bakıyorum. Gözüm, harabeye dönmüş ev içinde önce duvara sonra da elektrik düğmesine takıldı. Çok zaman oldu buraya gelmeyeli. Uzun yıllar bu evde yaşamıştık ailemle. Babam ölmeden bir yıl önce kaçmıştık buradan. Bu ev bizi yutuyordu sanki tek tek.

Elektrik düğmesinin çevresinde koyu bir karartı oluşmuştu kirden. Bakışlarım orada sabitlendi nedense. Uzak bir yazıyı çözmek istercesine zorluyorum kendimi. Binlerce kez açılıp kapanan lamba; düğmenin etrafında hepimize ait parmak izleri...
Evin kapısı kilitli, camlar kırık, üstelik kesif, ekşi bir koku yayılıyor dışarıya. Bu eve taşınmadan önce bir kömürlüktü burası, dedeme aitti. Babam dedemin yedi çocuğundan en büyük oğluydu. İşsiz kaldığı bir gün, gelip konuşmuştu babasıyla. Zar zor kabul etti yaşlı adam bu kömürlüğe yerleşmemizi.

Yaşlı adam, “Hiçbir şeyinize karışmam! Ne haliniz varsa görün!” diye bağırmıştı yüzümüze karşı.
Ondan nefret ediyorduk hepimiz, ama başka çaremiz yoktu... Elektrik ve su vermedi bize, biz de kaçak elektrik çektik balkondaki saksının altından. Büyükçe bir petrol varilini temizleyerek ön tarafına bir musluğu kaynak yaptırdı babam. Su depomuz hazırdı. Sarı bir musluktu, hiç unutmam. Bazen su depomuzun kapağını açıp içine bakardım. Yeşil garip şeyler yüzüp dururdu hep.
Babamın ölümünden sonra amcam da bu eve taşındı ve bu evde öldü. Günden güne eriyordu adam. Eskiden bir gardiyandı kendisi; uzun boylu, zayıf, sigara içmeyi ve kadınları ayartmayı seven bir adammış. Bunu sonradan öğrendim... Bir gün evlendiğinde, karısının ilk eşinden olma çocuğunu da kabul etmek zorunda kalmıştı.
Uzaktaydı çalıştığı cezaevi.
Yıllar sonra mahallemize kara bir haber düşmüştü aniden:
“Emin, bir mahkûmu elinden kaçırmış!”
Aynı anda, mahallenin evde kalmış, şişman ve artık yaşlanmaya yüz tutmuş, kimsenin yanaşmadığı kadınları da başladılar haberi yorumlamaya:
“Para için yapmıştır, ne olacak?”
“Allah belasını versin onun, aldı başına belayı zaten ya, neyse...”
“Acaba sonu ne olacak? Çok para almış mıdır kız?..”
Çok küçüktüm bu olay olduğunda, fakat iyi hatırlıyorum:
Dişim ağrıyor, garip bir zevk ve acı vererek sallanıyordu o kemik parçası. Küçük mavi bir bez mendille tutup çıkarmaya çalışıyordum sallanan dişimi. Mendilim kan lekeleriyle bezeniyordu, oysa garip bir oyundu bu benim için.
Emin Amcam iki yıla yakın cezaevinde yattı ve çıktı. Evine döndü, iş aradı. Bulduğu tek iş inşaatlarda çalışmak olmuştu. Sürekli içki ve sigara içiyordu. İşsiz kaldığı ve artık öksürük nöbetlerine yakalandığı günlerden birinde annemden borç para istediğini anımsıyorum. Parayı almıştı, ama asla ödeyemeyecekti bu borcu.
“Sigara alacağım, biraz da yemeklik...”
Karısı ile kavga etmiş ve evden kovulmuştu. Dedemin oğullarına karşı içinde beslediği ve benim hiçbir zaman anlayamadığım ağır kin, ona da saplandı bir gün. Evine almadı oğlunu, kovup dışarı attı. Yaşayabileceği tek yer bu kömürlük kalmıştı. Bizden sonra amcam oturdu bu nemli ve uğursuz evde. Ve ben şimdi evin demir parmaklıklarının ardında binlerce yüzüyle bana sırıtan kırık camlara bakıyorum. Görüntüler önce birleşiyor, sonra birbirine giriyor, anlamsız şekillere dönüşüyor. Tiksiniyorum bu evden.
Boyası dökülmüş gösterişsiz bir tavan, tahtakurularının hâlâ kemirdiği, yer yer şişmiş ahşap bir kapı, eski parlaklığını yitirmiş kadife koltuklar... Pencerenin bir yerine üç dört çiviyle tutuşturulmuş naylon parçacıkları var.
Cam kırılmıştı bir kış günü ve tek çaremiz bu muşamba ile kaplamaktı boşluğu. Şimdiyse güneş ışığı bu anlamsız nesnelere çarpıp evin solgun zemininde parçalanıyor... Küçük böcekler şuursuzca geziniyorlar evin kararmış köşelerinde... Onları ezerken çıkan ses ne garip bir haz verirdi o yaşta bana. Tek tek yakalayıp öldürürdüm.
Elektrik düğmesindeki kirli parmak izleri... Tüm geçmişi hatırlatmaya yetti bu ayrıntı. Bir anda her şeyin eski haline döndüğüne, muşambanın yırtıklarının gizli bir el tarafından onarıldığına, kırılan camların gerisingeri birleştiğine, duvardaki boyanın gerçek rengini aldığına, böceklerin yok olduğuna, kirlenmiş lamba düğmesinin etrafının beyaza kesildiğine ve odada babamın uyuduğuna inanasım geliyor. Garip bir korku kaplıyor içimi, kirli bir şey.