Kırmızı Oda ile Tatlı Sert

Ne yazık ki biz film eleştirmenleri veya filmlerle ilgili fazla düşünenler, sanatsal olarak bir karşılığı olduğunu görmediğimizden olsa gerek Türk dizisini anlatım, dil, estetik açıdan önemsemeyi faydasız buluruz. Salt ticari amaçla üretildiğinden kaynaklı bir göz ardı ediş içinde kalırız. Ancak her sanat üretim platformu gibi televizyon da hem iyi hem kötü içerik üretebilir.

Daha da önemlisi toplumda karşılığı en yüksek kitle iletişim aracı hâlâ televizyondur. Akademisyen ve profesyonellerin Türk dizisine karşı bu yargılarının yıkılması gerektiğini ve topluma izledikleri şeyi profesyonelce eleştirerek aktarmanın dizilerin kalitesi için fayda sağlayacağını düşünüyorum. Ayrıca, sinema nasıl ideolojik aygıtlardan biriyse, özellikle Türkiye gibi her akşam saat 8’de televizyon karşısına dizi izlemeye milyonların geçtiği bir ülkede televizyon dizileri de benzer amaçla kullanılan aygıtlardan biri olabilir. Eleştirmenlerin bu anlamda da topluma karşı sorumlulukları olduğuna inanıyorum.

kirmizi-oda-ile-tatli-sert-782595-1.

ACILARA YÜRÜYORUZ

Televizyondaki tüm kurmaca içeriklere yani dramalara ‘dizi’ diyoruz. Yeni izleme platformlarıyla bu dizi ve seri formatları arasındaki fark gittikçe grileşmiş durumda. Hatta bir diğer üçüncü yeni format olan antoloji serisi de bunlara eklenince Türk dizi üreticilerinin kafası da format ve içerik üretme açısından karıştı tabi. Eylül itibariyle yeni Türk dizileri teker teker görücüye çıkmaya devam etmekte. Geçen gün sosyal medyada “Seneler sonra ilk kez bana TRT1’i açtıran dizi” diye bir paylaşımı ilginç buldum. “Masumlar Apartmanı” kastediliyordu. İlk meraktan mıdır bilinmez ama TV 8’in “Kırmızı Oda” isimli dizisinin ilk bölümü YouTube’ta 5 milyon izleyiciyi geçmişti ve 11 Eylül Cuma günü ekranlara gelen programların reyting sonuçlarında Total'de ve AB'de “Kırmızı Oda” dizisi birinci oldu. İlginç bir şey daha vardı bu listede, o da, Total’de hemen ikinci sırada “Müge Anlı ile Tatlı Sert” isimli programın yer almasıydı. “Kırmızı Oda ile Tatlı Sert” başlığını atmamın sebebi de aşağı yukarı belli olmuştur sanırım. Çünkü ben pek fark göremiyorum. TRT 1 ve TV 8’de birbirine çok benzeyen bu iki yeni dizi OMG Pictures isimli aynı yapım şirketinden çıkmış. Bu yapım şirketinin gene TV8’de ikinci sezonuna başlamak üzere olan “Doğduğun Ev Kaderindir” isimli bir işi daha bulunmakta. Kendisi lüks bir psikiyatri merkezinde psikiyatri uzmanı olan Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun çalışmalarından yola çıkarak üretilen bu üç dizinin isimlerinin üstünde ise ‘Gerçek Bir Hayat Hikâyesi’ yazıyor. Aslında çok akıllıca bir istinat duvarı bu ifade, biz abartmıyoruz, biz saçmalamıyoruz, aslında hayat abartıp saçmalamış demek istiyorlar.

BU UZUNLUK BİR LANET

Uyarlandıkları kaynak ve yapımcıları aynı olan Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı dizileri estetik olarak oldukça suni duruyor. Benzer bir sanat yönetimi anlayışıyla çekilmiş, tasarlanmış ve inşa edilmiş mekânlar otantik durmuyor daha ziyade tiyatro sahnesi havası veriyor. Stüdyo ortamında olduğu her halinden belli olan mekânlar, gün ışığı taklidi yapamayan parlak ışıklandırma, sahnelerin ruh haline uymadan tepelere çıkan kamera hareketleri ve yersiz yakın çekimler de eklenince iş özgün durmuyor. Bu denli diyalog ağırlıklı bir senaryo için de diyaloglar son derece yapay ve boyutsuz. Daha önemli bir sorun var, bu dizileri bitirmek mümkün değil. Konusu ve yapısı itibariyle hem dizi hem seri olabilecek yapıdaydı Kırmızı Oda. Bu tip bir dizi 2,5 saat olur mu arkadaşlar? Bir olay olduğunda sahnede bulunan her karakterin sırayla gösterilmesi, ağır çekimle verilmek istenen vurgular, susmayan yaylı sesler ile dizilerin bu kadar uzatılması bir lanet gibi. Ülkece kurtulamıyoruz bu lanetten. Üreten de tüketen de bu lanete hapsolmuş durumda. Hâlbuki bu laneti televizyonda kırması gereken dizilerden biri kesinlikle Kırmızı Oda idi. Hatta zamanında HBO yapımı olan “In Treatment” dizisini pür dikkat ve hayranlıkla izlemiş olan birisi olarak heyecanlanmıştım bile. Ancak ilk bölümünü bile zorlanarak bitirdim.

KİM, NEDEN ÇEKİYOR BU MUTSUZ DİZİLERİ?

Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı’nı izledikten sonra kabaca bir hesap yaptım. Pazar hariç her gün televizyonda 1 dizi izleyen kişi haftada ortalama 900 dakika (15 saat) yerli dizi izliyor. Yani Netflix’te 1 sezon, Türk dizisinde neredeyse 2 bölüme denk geliyor. Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı ve Doğduğun Ev Kaderindir izleyen kişinin haftada 450 dakikası akıl almaz trajik hikâyelerle geçiyor. Cuma günleri sabah Müge Anlı, akşam Kırmızı Oda izleyen birisi de günde 5,5 saat cinayet, şiddet, tecavüz, intihar, genelev, cinler ile kafa patlatıyor. Peki, neden üç koldan ve aynı kaynaktan beslenen mutsuzluk dizileri aynı anda televizyonlarda? Bu ülkede milyonlarca kişinin senelerdir sabah 3 saat boyunca Müge Anlı programını neden izlendiğini çok iyi bilen cingöz yapımcılar altın madeni bulduklarını düşünmüş olacaklar ki; seyirci Müge Anlı’yı akşam da izlemeye devam etsin ama biraz format değiştirelim ve bunu Türk dizisi formatında sunalım, demişler. Ülkenin sosyolojik, psikolojik ve ekonomik gerçeklerinin, çöküşünün farkında olan dizi yapımcıları ticari ‘zekâ’larını konuşturmuşlar. Veya onlara bu alanda bir şey yol açmış. Hâlihazırda ülkede milyonlarca kişi işsiz, umutsuz, mutsuz. İnsanlara kendilerinden daha mutsuzunu, daha kadersizini gösterip, kendilerini şanslı hissetmelerini sağlamanın ucuz bir yolu bu. Acun Ilıcalı’nın TV 8’i Kırmızı Oda ve İbrahim Eren’in başında bulunduğu TRT1 Masumlar Apartmanı ile ortak bir planı kurmuş sanki. Ama bu plan ters tepebilir, halkın içinde bulunduğu durumu kullanarak halkı bu kadar hor görmeyin derim.