Ada futbolunda 20 Ağustos 1971 tarihinin ayrı bir önemi vardır, yeni futbol nesillerinin asla bilemediği… Futbol tarihini yazan kitaplar, günümüzde 83 yaşında olan futbol adamı Frank O’Farrell’in o tarihte teknik direktörlüğünü yaptığı Manchester United takımını, Liverpool’un Anfield Stadı’nda Arsenal karşısında sahaya sürdüğünü ve maç öncesi konuşmasında şunları söylediğini anlatırlar: “İki maç ceza almış olmamız nedeniyle bugunkü maçı Anfield Stadı’nda oynuyoruz ve biliyorum bu size garip geliyor! Neticede burası düşmanın evi! Ancak bugün tribünleri dolduran taraflarlarımız bizden galibiyet bekliyor. Şunu kafanıza iyice kazıyın, bugünkü maçı Anfield'da oynuyoruz ama bugün düşman Liverpool değil Arsenal! Çıkın ve yenin onları!”
O gün, 27.649 taraftar önünde oynanan maçı United 3-1 kazandı ve kadrosunda George Best, Bobby Charlton, Brian Kidd gibi yıldız futbolcuları vardı. O maçta düşman Arsenal olsa da, Manchester United-Liverpool rekabeti ilerleyen senelerde giderek dozunu artırarak dünya futbolunda en ateşli derbilerden biri olarak yerini aldı. İki kulüp arasında gerçekleşen en son transferin, 1964 senesine kadar uzanması rekabetin boyutunu anlatmaya yeter herhalde. O sene sağ kanat oyuncusu Phil Chisnall “Kırmızı Şeytanlar”dan ayrılarak Liverpool’a transfer olmuş; Liverpool teknik direktörü Bill Shankly bu transferi gerçekleştirmek için United’a 25 bin Sterlin ödemişti.

O günleri ve rekabeti şöyle anlatır Chisnall: “O dönemlerde United şimdilerde olduğu kadar güçlü değildi ve haliyle iki takım arasındaki rekabet ‘düşmanlık’ boyutuna ulaşmamıştı. Zaten 80’li yıllar Liverpool’un Avrupa arenalarını kasıp kavurduğu zamanlardı ve Manchester United kimi zaman orta sıralarda yer alan, kimi zaman zirveyi zorlayan, ancak aradığı başarıyı bir türlü yakalayamayan bir takım görüntüsündeydi. 1980’li senelerde Liverpool adına sezonun maçı mutlaka Everton ile oynanacak ‘Merseyside’ derbisi olurdu. Haliyle iki takımın kıyasıya mücadelesine odaklanırdı tüm futbolseverler. İşin doğrusu United’in esamesi bile okunmazdı!”

***

Birbirlerine 20 kilometre mesafedeki kuzeybatı şehirlerinin arasıındaki düşmanlığın temelini yazan kitaplar, bu durumu 58 kilometre uzunluğundaki Manchester Kanalı’nın açılmasından sonra deniz taşımacılığının Manchester üzerinden yapılmasına bağlarlar. Haliyle Liverpool şehri bir liman kenti olarak zaman içinde önemini yitirir.

***

Premier Lig’in kuruluşundan sonra, iki takımın talihleri muhtemel hiçbir futbolseverin tahmin edemeyeceği şekilde değişti. 1992-93 sezonunda ilk Premier Lig şampiyonluğunu yakalayan Kırmızı Şeytanlar, ilerleyen yıllarda kupalara ambargo koyacaklar; geçtiğimiz sezon şampiyonluk kupasını bir kez daha kazanarak Ada futbolunda en çok şampiyon olmuş takım olarak tarihe geçeceklerdi. Tarihinde 18 şampiyonluğu bulunan Liverpool ise rakibinin bir gerisinde, hiç yaşayamadığı Premier Lig şampiyonluğunun özlemiyle her yeni sezona yeni umutlarla başlayacak ama her sezon da United’ın gölgesinde kalacaktı...

***

2005 senesinin o unutulmaz Şampiyonlar Ligi finalinden sonra, Manchester’da yayınlanan Manchester Evening News gazetesinin spor sayfalarında o maça dair “İnanılmaz!” başlığı göze çarpıyordu. Ancak kısa sürede binlerce United taraftarından gelen tepki üzerine, o maçın Liverpool’u öven yorumlarını kısa kesmek zorunda kaldı gazete. Neticede Liverpool’un başarısını, United taraftarları asla görmek istemezdi.
Sadece taraftarlarla da kısıtlı değildi düşmanlık. Yakın geçmişte evinin kapılarını bir televizyon kanalına açan Liverpool’un kaptanı Steve Gerrard, sahip olduğu geniş forma kolleksiyonunu gösterirken, neredeyse tüm takımların formalarına sahip olmasına rağmen, evinde asla bir Manchester United forması bulundurmayacağını söylüyordu!
2007 senesinde Anfield Stadı’nda oynanan maçta United’ın o dönemki orta saha futbolcusu O’shea, o son saniye golünü Liverpool kalesine atarken, gol sonrasında suskun Kop Tribünü’nün önünde formasındaki United armasını öperek zaferi kutluyordu. O kutlamaya sinirlenen Liverpool taraftarlarının sahaya inmesini güvenlik güçleri zorluklu önlemişti. Maçtan sonra bu kutlamayı soranlara takım kaptanı Gary Neville şöyle cevap vermişti:
“En büyük hayalimi takım arkadaşım O’Shea yaşadı! Bana nasip olmasını çok isterdim…”

***

Ada futbolunun en başarılı iki takımı toplamda 118 kupa kazanmıştır. Bunlardan 60’ı Kırmızı Şeytanlar’ın müzesini süslerken, 58’i Liverpool’a aittir. Son senelerde iki takım arasında oynanan maçların öğle saatlerinde oynanması da tesadüf değildir elbet. İngiltere Futbol Federasyonu ve polisin aldığı ortak kararla taraftarların alkollü maça gelmelerini önlemek için alınmış olan bu karar işe yaramıştır.

***

Ve geçtiğimiz günlerde bir kez daha tutuşturuldu iki kulüp arasındaki yangın. Bu sezon oynanan lig maçında, United’ın defans oyuncusu Patrice Evra’ya ırkçı hakarette bulunduğu iddia edilen Liverpool’un golcüsü Uruguaylı Suarez, Ada futbolunda daha önce hiç görülmemiş “8 maç” cezaya çarptırılırken, 2007 senesinden günümüze Anfield Stadı’nda maç kazanamayan United bir kez daha eli boş dönüyordu düşmanın evinden. 43.952 taraftarın önünde oynanan Federasyon Kupası maçında ev sahibi takım 88. dakikada oyuna giren Hollandalı Kuyt’un ayağından bulduğu golle rakibini kupa dışına itti.
Bu golün tribünlerde kutlandığı dakikalarda, ekranlara düşen o pankart iki kulüp arasındaki düşmanlığın boyutunu anlatıyordu bilmeyenlere:
“We are not racist, we only hate Mancs!” (Biz ırkçı değiliz, sadece Manchesterlılardan nefret ederiz!)