Kırsalda yaşayan ve tarımla uğraşmak zorunda olan kadınların hayatını salgın nasıl etkiledi? BirGün'e konuşan Melice Kaplan ve Selma Evbaşı, "Aç kalmamak için dışarı çıkmak, bahçeyle uğraşmak zorundayız" diyor

Kırsalda yaşayan kadınlar anlatıyor: Yaşamak için üretmek zorundayız

SEDA BALMUMCU

Yıllardır milyonlarca insan açlıkla mücadele ederken aralık ayı sonunda başlayan koronavirüs salgınıyla birlikte güvenli gıdaya erişim hakkının önemi tekrar anlaşıldı. 18 yıllık AKP iktidarı, tarımda da ülkeyi dışa bağımlı hale getirdi. Güvenli gıdaya erişim ihtiyacının daha da arttığı salgın günlerinde baharın da gelmesiyle birlikte kırsal yaşam hareketlendi. Halkın büyük bir bölümünün geçimini tarım ve hayvancılıktan sağladığı ancak AKP’nin şirketlere peşkeş çekerek talana açtığı Artvin’in köylerine şuan durum nasıl? Tarımla uğraşan kadınlarla görülmeyen emeklerini, salgından nasıl etkilendiklerini ve kaygılarını konuştuk.

Artvin’in Ardanuç ilçesinden Melice Kaplan, “Bizim için değişen bir şey olmadı, devlet salgından önce de yanımızda değildi, şimdi de değil” diye başlıyor sözlerine. Daha önce hayvancılıkla uğraşan ancak hayvanlarını satmak kirsalda-yasayan-kadinlar-anlatiyor-yasamak-icin-uretmek-zorundayiz-725447-1.zorunda kalan Kaplan, “Meyve sebze üretmek, yapalım demekle olmuyor; mazot, gübre, ilaç çok pahalı. Devletten herhangi bir destek de alamayınca sadece kendimize yetecek kadar üretmeye başladık. Bir gelirim ya da sağlık güvencem yok mecburen bahçeyle uğraşmak zorundayım” diyor.

Ne gibi önlemler aldığını sorduğum Kaplan, “Devletin dağıttığı maskeleri şehirlerde bile alamıyorlar, biz köylerde olanlar zaten yalnızız. Devlet halka yardım etmek yerine halktan toplamaya başladı. Evlere gidip oturmayı bıraktık, bahçeye bir gelecek olursa da ağzımıza çember bağlıyoruz” diyerek cevaplıyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Salgın nedeniyle aç kalkmaktan, kıtlıktan korktuğumuz için daha fazla üretmeye çalışıyoruz yani bahçede daha fazla emek veriyoruz. Aylığımız, yolluğumuz, maaşımız yok bu yüzden evden çıkmak, bir şeyler yapıp kendimizi idame ettirmek zorundayız.”

BİZİMLE BAHÇEYE GİRMEK ZORUNDA KALDILAR, EMEĞİMİZİN FARKINA VARDILAR

Şavşat’ın bir köyünde seracılık ile uğraşan Selma Evbaşı ile de kadın çiftçi olarak salgının günlük hayatında neleri değiştirdiğini konuştuk. “Devlet kaşıkla verip kepçeyle aldığı için kendi kirsalda-yasayan-kadinlar-anlatiyor-yasamak-icin-uretmek-zorundayiz-725448-1.başımızın çaresine bakıyoruz, kooperatif kültürüyle emeğimizin karşılığını almaya çalışıyoruz” diyor Evbaşı.

Selma Evbaşı, emekli maaşıyla geçinmek mümkün olmadığı için seracılık yapmaya başlamış, günün büyük bir kısmını serada geçiriyor. Kendisini aradığımda da çalışırken yakalıyorum ve biraz taşrada kadınların görülmeyen emeği üzerine konuşuyoruz.

“Hem aç kalmamaya hem sağlığımızı korumaya çalışıyoruz. Sabah erkenden seraya gidip, akşama kadar orada emek veriyoruz, akşam eve dönünce yemek ve temizlik derken gün bitiyor. Salgınla birlikte kahveler kapatılıp, sosyal mesafe kuralı gelince yapacak bir şey kalmadığı için erkekler de bizimle tarlaya girmek zorunda kaldı ve emeğimizin farkına vardılar” diyor Evbaşı ve ekliyor:

Salgından önce olmayan iş bölümü artık ister istemez oldu. Artık tarlada birlikte çalıştığımız için eve gelince de yemeği, temizliği ortaklaşa yapıyoruz”

Bu durumun her hanede aynı olmadığından yakınan Evbaşı sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Hala emeği görülmeyen ve salgın nedeniyle omuzlarındaki yükü artan çok fazla kadın var. Aç kalma korkusu daha fazla üretmeye dolayısıyla tarlada daha fazla yorulmaya, hastalık korkusu da daha fazla temizlik yapmaya itiyor ve kadınlar bunu tek başına yapıyor. Bir de çalışmak zorunda kalanlar var. Bu kadınlar hem ilçede hem köyde çalışıyorlar. Yükleri iki kat arttı. İkiye mi bölünsünler?”

Köydeki günlük ilişkilerden bahsederek sözlerini sonlandıran Evbaşı, “Komşularımızla mesafelerimiz artsa da dayanışmamız büyüdü. Devletin dağıtacağını söylediği maskelere köyde erişimimiz olmadığı için ben pamuklu kumaşlardan aileme, arkadaşlarıma diktim. Tarlada takıyoruz, her akşam yıkıyoruz” diyor.