Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımızın yüzde 99 hayatından memnun değildir...

İktidarın uyguladığı halkı kaile almayan yönetim anlayışı, tüm sıkıntıların tek kaynağıdır!

Yeni rejim halkın sorunlarını daha da derinleştirmiştir...

Toplumun ve ülkenin gerçek taleplerini görmek istemeyen sistem, sorunlara çare olmamaktadır.

Her sorun başka bir sorun yaratarak çözümsüzlüğün geometrik artışına neden olmaktadır.

***

Ekonomi çökmüştür.

Ailelerin ¾ borç içindedir.

Borçsuz emekli, çiftçi, esnaf, memur ve de işçi yoktur.

İktidar gelir arttırmak yerine kişileri borçlandırma yoluyla daha da baskı altında tutma politikasını uygulamaktadır...

Amaç baskılanın toplumun biat etmesini sağlamaktır!

***

Bu hedefe ulaşmak kolaydır.

Çünkü; Yargı tam bağımlı ve taraflı hale gelmiştir.

Tek bir ağızdan çıkan söz şimdi, yasa hükmüne dönüşmektedir...

Bu nedenle hiç kimsenin can ve mal güvencesi kalmamıştır!

***

Ayrıca; TBMM işlevini yitirmiştir.

Meclis’te bulunan milletvekilleri parti başkanları listesinden seçilmektedir.

Halk tanımadığı kişilere sadece oy vermektedir.

Asil ile vekil arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Dolayısıyla vekil, temsil ettiğine halka değil onu seçen parti başkanına hizmet etmeyi görev bilmektedir.

Bu nedenle milletvekili unvanını alanlar, ülke yönetimine katkı sunamadıkları gibi yurttaşın derdine de çare olamamaktadırlar.

***

Nedeni belli!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün, devlet yönetimlerinde var olan Kurumsal Yönetim İlkeleri ile yönetilmemektedir.

***

Anayasa; Temel ilkeleri belirler, yasalar ne yapılacağını tanımlar, yönetmelikler ise nasıl yapılacağını tarif eder.

Kurumsallaşmış devletlerde Anayasa’ya uygun yasalar ve bu yasalara ilişkin mevzuatlar oluşur…

AKP bugün bu evrensel düzeni değiştirmiş yerine “ucube” bir sistem getirmiştir.

Oysa rejim değiştiren tartışmalı 16 Nisan Referandum’u sırasında AKP, “Anayasa değişikliğinin hemen sonrasında demokratik geleneklere uygun devlet yapısının hazırlanacağını” ifade etmişti.

Fakat halen Anayasa’ya uygun yasalar ve bu yasalara ilişkin mevzuatlar oluşturulmamıştır.

Dolayısıyla Türkiye’de neyin nasıl yapılacağı konusu hala belli değildir.

Önemli kararların birçoğu KHK’ler ile halledilmeye çalışılmaktadır.

Devletin kurum ve kuruluşları kendi görev alanlarını uygulayamaz konumdadırlar. Sarayın onlara verdiği talimat doğrultusunda kuruluş yasalarına aykırı da olsa görev yapmaktadır.

Yani Kurumsal Yönetim ilkeleri çerçevesinde yönetilen bir ülke durumunda değiliz…

Neyin nasıl yapılacağı hala tanımlanmamıştır.

Bu nedenle Sayıştay’ın bulduğu birçok yolsuzluk ve usulsüzlük dosyaları ortalıkta dolaşmaktadır.

Devlet keyfince ve denetimsiz yönetildiği için kamu kaynakları yağmalanmaktadır.

Ekonomik çöküşün başta gelen nedeni de budur!

***

Güçler (Yasama, Yürütme ve Yargı) arasındaki ilişkiler net biçimde ayrılmamış, aksine tek bir elde toplanmıştır.

‘Tek adam’da toplanan tüm güç, denge ve denetlemenin de o tek adama verilmesi sonucunu getirmiştir.

Oluşturulan bugünkü düzende halk dahi bu tek adamın üzerinde değildir!

Tek adamın elindeki devlet, tüm toplumsal katmanları esir edebilecek güçtedir.

***

Demokrasinin en önemli bileşenlerinden birisi “Sivil Toplumdur”.

Bugün Türkiye’de tanımı bile sağlıklı bir biçimde yapılamadığı “Sivil Toplum” olgusuyla oluşturulan yapay demokrasiyi bile korumak mümkün değildir.

Barolar Birliği’nin bölünmesi sonrası Türk Tabipler (TTB) ve Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları (TMMOB) Birlikleri’ne karşı takınılan sindirme tavrı bilinmelidir ki, Kamu görevi yapan sivil toplum örgütlerini dağıtma stratejisidir.

Bu durum hak arama, çıkarları koruma kısaca toplumsal talepleri iktidara duyurma ve iktidarı denetleme görevini yapan STK’ları baskı altında tutmanın yoludur...

İktidar sindirme ve korkutma politikasını yandaş sendika ve STK’lar için uygulamayarak asıl yüzünü göstermektedir.

Demokrasi, iktidarı denetleyen muhalefet olmadan oluşamaz!

Oysa bugün uygulanan BOP’a göre muhalefet iktidarın kontrolündedir!

***

Demokrasi, hak ve özgürlüklerden vazgeçen, hukukun üstünlüğüne inanmayan, toplumsal dayanışmayı engelleyen ve farklılıkları yok sayan bir iktidar anlayışıyla ekonominin çöküşünü durdurulamaz!

***

Peki böyle bir durumdan nasıl kurtuluruz?

Perşembe günü bu konuda devam edelim…