Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Bu haftaki yazımız, daha çok konuya yer verebilmek için kısa değiniler biçiminde olacak.

“Mesabe” ve “mesafe”
Sürekli okurlarımızdan Recep Işıklı, Hürriyet gazetesinin internet sayfasından bir haber göndermiş. Gönderirken de haber metnindeki bir sözcüğü maviye boyayarak dikkatimi çekmek istemiş.

Haberde altı çizilen bölüm şöyle:

“ABD yanında sadece İsrail’i bulmuştur ve yalnız kalmıştır. Diğer 6-7 tane, ki onlara ülke demek bile zor, adeta Türkiye’nin birer ilçesi mesafesinde olan ama adı ülke olan toplamda 8 ülke diye kabul edelim. Ama karşısında çok ciddi bir katılım oldu ve bu katılımla da bu yaklaşıma ‘Hayır’ denildi.” (www.hurriyet.com.tr, 4 Şubat 2018)
Bu sözleri Recep Tayyip Erdoğan, Vatikan ziyareti öncesinde, Atatürk Havaalanı’nda yaptığı açıklamanın bir yerinde söylemiş...

Okurumuz diyor ki: “Aslında ‘mesabe’ olması gerekiyor ama ‘mesafe’ diye yazmışlar. Bu sözcük velev ki siyasetçi tarafından yanlış kullanıldı (konuşan kişiye bakınca buna hiç şaşırmıyorum), peki gazete de mi bilmiyor sözcüğün doğrusunu?‘Türk basınının amiral gemisi’ de böyle yaparsa…”

Çok ilginç değil mi? Okurun gördüğü yanlışı, profesyonel editörler görmüyor!

Biz daha önce yine RTE’nin bir konuşmasından alıntı yaparak, “mesabe” ile “mesafe” sözcüklerini karıştırdığını yazmıştık bu sütunlarda.

•••

“Bilboard” nasıl asılır?
Ülkede, “Bayram değil, seyran değil, eniştem ablamı neden öptü?” dedirten türden bir kampanya yürütülüyor. İl ve ilçelerdeki reklam panolarını, “Sivil Dayanışma Platformu” adlı kerameti kendinden menkul bir “sivil girişim”in dev afişleri kaplıyor. Tayyip Erdoğan’ın büyük boy fotoğrafının süslediği afişlerde ise şu cafcaflı sloganlar yer alıyor:

“Boyun Eğdiremeyeceksiniz,
Diz Çöktüremeyeceksiniz,
BAŞARAMAYACAKSINIZ!”

Kime sesleniliyor, kime meydan okunuyor, belli değil!
5 Ocak 2018 günü Cumhuriyet gazetesinin 13. sayfasında haklı olarak, “Bu afişler niye…” diye soruluyor. Haberin girişi şöyle:

“Ülkenin dört bir yanında birkaç gündür yoğun bir şekilde asılmış billboard’lar, afişler dikkat çekiyor.”
Başlıkta soru sorulmuş ama sayfa sekreteri soru imini koymayı unutmuş!
Hadi bunu geçelim. Ama o “asılmış billbord’lar” sözünü anlayamadık! Haberi yazan arkadaş, “billbord”u da acaba afiş gibi asılabilir bir şey mi sanıyor?

•••

“Haz etmek” değil “hazzetmek”
Cüneyt Cebenoyan arkadaşımız, “Sıkılmak ya da sıkılmamak” başlıklı yazısında (BirGün, 16 Aralık 2017) şöyle demiş:
“Metafizikten hoşlanmam. Haz etmem, nihayetinde saçma bulurum. (…) Lanthimos’un, bizim dışımızda tanrısal güçlerin seçenekleri dayattığı dünyasının çıkışsızlığından haz etmem.

“Haz etmek” yazımı yanlıştır. Çünkü Türkçe dilbilgisinde “bileşik eylemler” için şöyle bir kural var: Tek seslemli (heceli) kimi yabancı sözcükler “etmek, eylemek, olmak,” yardımcı eylemleriyle kullanıldığında sözcüğe yeni bir ses ekleniyorsa bunlar bitişik yazılır: Affetmek, hissetmek, hazzetmek, zanneylemek, hallolunmak… gibi.

•••

Başlıkta bu kadar yabancı sözcük!

“Melankoliyi art rock, indie ve dream pop’la buluşturan Amerikalı grup 20 Şubat’ta IF Performance Hall Beşiktaş’ta sevenleriyle buluşacak”.

18 Şubat 2018 tarihli BirGün’ün Kültür Sanat sayfasında Burak Abatay imzalı bir haberin başlığı bu! İlk okuyuşumda, “Türkçe bir gazetenin başlığında bu kadar yabancı sözcük olur mu?” diye sormadan edemedim.
Bu başlık, yabancı dil bilmeyenlerin de anlayabileceği biçimde yazılamaz mıydı?
Sonuçta toplumun tümüne seslenen günlük bir gazete BirGün…

•••

Sıradışı
19 Şubat 2018 günlü Cumhuriyet’in arka sayfasında üç sütun üzerine bir başlık:
“Sıra dışı dünya turu”.
Neyin ayrı, neyin bitişik yazılacağına karar veremedik bir türlü!
“Sıradışı” bitişik yazılır. Nokta.

•••

Virgül ile “ve” bağlacı bir arada olur mu?
“Selam olsun sana, ve elbette arkadaşlarına, ve düşünceleri nedeniyle içeride olan tüm insanlara.” (Habib Bektaş, “İçeriye Mektuplar / ‘Beni Yakın’ ”, Cumhuriyet, 27 Mart 2017)

“Ve” bağlacıyla ayrılmış söz öbeklerinin arasına bir de virgül konulduğunu ilk kez görüyorum. Yakınlarda “Beşir Göğüş Türk Dilini ve Çocuk Edebiyatını Geliştirme Ödülü” de alan sevgili Habib Bektaş’ın güzel Türkçesiyle bağdaşmayan bir yazım biçimi bu! Umarım dalgınlıkla yapılmıştır.

•••

Doğrusunu bilen var mı?
-Menbic, Menbiç, Menbij, Menbıç, Mınbıç, Mümbiç, Münbiç…
Gazetelerde her gün bir başka türlü yazılıyor bu sözcük!
Hatta aynı gazetenin değişik sayılarında bile farklı yazıldığını görüyoruz.
Vikipedi’ye göre, Arapçası şöyle yazılıyormuş:
Suriye’nin Halep ilinde (Fırat’ın 30 km batısında) yer alan bu yerleşim yerinin Türkçe seslendirilişi nasıldır?
Bilen varsa söylesin de bu yazım karmaşası sona ersin?