Kısa filmciler ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Film için yeterli desteği alamadıklarını belirten yönetmenler, “Bir yılda destek veren tüm kurumlardan ve festivallerden ödül alınsa dâhi bir kısa filmin bütçesi oluşturulamıyor” diyor.

Kısa filmcilerin uzun çığlıkları
Fotoğraf: AA

Gizem Ertürk

Ülkede hemen her alana sirayet eden ekonomik kriz sinema dünyasını da vurdu. Çocuğunuzun aklına ilk olarak uzun metraj filmler geldi değil mi? Ülkemizde çığlığını duyurmaya çalışan bir de kısa film dünyası da var. Kimi hayal ettiği filmi çekebilmek için kredi çekmiş, kimi de eşinden dostundan borç almış. Tabir-i caizse “piyasa” diye adlandırılan setlerde çalışıp oradan kazandıkları parayı filmlerine yatıranların sayısı da az değil. Yeterli maddi desteği alamadıklarından yakınan kısa film yönetmenlerinin bir diğer sıkıntısı da seyirciye ulaşamamak. Her biri gelecek için umut vaat eden genç sinemacılar yaşadıkları zorlukları ve beklentilerini paylaştı.

İYİ PROJELER HAYALDE KALIYOR

“Birlikte Yalnız” adlı kısa filmin yazarı ve yönetmeni Kasım Ördek, 23. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali'nin Ulusal Kurmaca kategorisinde En İyi 2’nci Film Ödülü’nün sahibi oldu. Başrollerinde Ecem Uzun ve Mert Doğan'ın yer aldığı film; İstanbul'un kenar mahallelerinde eski model arabaları çalarak yaşayan Sevgi ve Doğan’ın hikâyesini konu alıyor. Ciddi bir bütçe sıkıntısı yaşadıklarını belirten Ördek, “Eskiden uzun metraja para bulamayan kısa film çekiyordu ama şimdi kısa filme de para bulunamıyor. Bir yılda destek veren tüm kurumlardan ve festivallerden ödül alınsa dâhil bir kısa filmin bütçesi oluşturulamıyor ki bunları hepsini almak hayal zaten. Haliyle para olmayınca daha küçük ekip ekipman kuruluyor. İyi düşünülmüş şeyler yerini gerçekliğe bırakıyor ve hayalde kalıyor” siteminde bulunuyor. Kısa filmlerin yeni dünyaları keşfetme imkânı sağladığını ifade eden Ördek, “Bugün yapılan kısa filmler gelecekteki uzun metrajların da habercisidir. Bu yüzden bir toplum gelecekteki sinemasını keşfetmek istiyorsa hayalleri olan gençlere dönmeli ve desteklemeli” ifadelerini kullandı.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İSTİYORUZ

Aram Dildar, “Adres” filmi ile Uluslararası Kısa Film Festivali’nde En İyi Üçüncü Film Ödülü’yle döndü. Adres, bir köy öğretmenin kendi memleketindeki arayışını konu ediniyor. Kısa filmcilerin yaşadığı en büyük sorunun sürdürülebilir olmadığını belirten Dildar, yaşanan sıkıntıları şöyle aktardı: “Kısa filmde prodüksiyon kalitesi her geçen gün artıyor ve bu maliyetleri de artıyor. Artan maliyetler karşında destekler ve fonlar maalesef az. Kısa filmin festival dışında maddi bir geri dönüşü çok az. Şu an kısa film yapım süreci, maliyetleri kalitesi artık kısa filmin çok ciddiye alınması gereken bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bazı platformlar kısa filmleri alıyor fakat maliyetler karşısında verilen ücretler çok az. Şimdiki sıkıntımız sürdürülebilir olmak. Kısa filmlerin kendi kulvarında ilerlemesi güçlenmesi ve izleyici ile daha kolay buluşmasını diliyorum.”

DESTEKLER BİLE YETERSİZ KALIYOR

Gökçe Pekhamarat'ın yazıp yönettiği Kuşku, dünya prömiyerini İtalya’da, 19. Salento International Film Festival’inde yaptı. 23. İzmir Kısa Film Festival’inde finalist olarak yarışan filmiyle geçtiğimiz günlerde Amerika’da bu yıl 12’ncisi düzenlenen Arlington Uluslararası Film Festivali’nden (AIFF) Seyirci Ödülü ile döndü. İyi bir kısa film yapıldığında bile kapıların kolay kolay açılmadığını ifade eden Pekhamarat, “Kaldı ki son zamanlarda ülkemizde yapılan kısa filmler, çoğu uzun metrajdan bana göre çok daha cesur ve iyi. Fon bulma konusu da kısa metraj için büyük bir sorun teşkil ediyor. Destekleri alsanız bile filmi çekebilmeniz için mutlaka başka yerlerden de para bulmanız ya da cebinizden para koymanız gerekiyor. Bu da ister istemez sizin bazı şeylerden feragat etmenize neden oluyor. Filmi daha düşük bütçeyle çekmek adına kurduğunuz atmosferden, mekândan, bazı sahnelerden vazgeçmek zorunda kalabiliyorsunuz” diye konuştu.

KADIN YÖNETMENLER AZ

Aynı zaman da oyuncu olan ve bir kadın hikâyesini perdeye taşımaya hazırlanan Sema Güler; TRT 12 Punto, Kısa’dan Hisse Film Festivali ve İzmir Kısa Film Festivali’nde finalist olarak yer aldı. Sektördeki kadın sinemacıların azlığına dikkat çeken Güler, “Sektörde, özellikle festival süreçlerinde hoş olmayan durumlar da yaşanabiliyor. Mesela, onlarca projenin ve filmin seçildiği bazı platformlarda bir tane bile kadın yönetmenin projesine ya da filmine yer verilmediğini görebiliyoruz. İyi olan tarafı, bu anlamda farkındalığımızın ve söz söyleme refleksimizin gelişmiş olması. Bu tarz durumların artık normal kabul edilmeyip sinema çevresi tarafından açık ve yapıcı bir dille eleştirilmesi sevindirici elbette. Olumlu ya da olumsuz, her deneyim bizleri geliştiriyor ve üretmeye daha fazla teşvik ediyor” ifadelerini kullandı.

EN BÜYÜK SORUNUMUZ TELİF HAKLARI

Geleneksel tarım üreticilerinin çevre sorunlarına karşı verdiği mücadeleyi konu alan Ali Cabbar yönetmenliğindeki, 26.Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Umut Veren Erkek Oyuncu ödülüne değer görülen oyuncu Beran Soysal'ın başrolünde olduğu Bahçeler Put Kesildi; 23. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali'nde Başka Sinema Dağıtım Ödülü'nün sahibi oldu. Filmi doğup büyüdüğü Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde çeken Ali Cabbar, yaşanan sorunları şöyle anlattı: “Günümüzde sinema yapma araçları çok ucuzladı ama gerçek anlamda zamansız, izleyiciyi görsel, işitsel ve duyusal bir yolculuğa çıkaracak bir film yapabilmek için, hala iyi sinema araçlarına ve sektör profesyonellerine ihtiyacınız var. Avrupa'da ve dünyada çok etkili kısa film festivalleri yapılırken, bizim festivallerimiz maalesef o düzeyi yakalayamadı henüz. Aslında hepsinin dönüp dolaşıp tıkandığı yer market ve telif hakları problemi gibi geliyor bana. Türkiye'de telif hakları daha güçlü olsaydı, kısa filmin de en az uzun metraj gibi alanı olacağına inanıyorum. Gerçekten her yolu deneyen, iş üretmek için çabalayan, sinema açısından bereketli bir toprak burası. Filmin çekim sürecinde yaşadığım en olumlu şey yaptığımız dayanışma çağrısının karşılık bulmasaydı. Hem ekip arkadaşlarım hem AB Sivil Düşün Programının desteği, hem de çektiğimiz yerdeki köylülerin bu projeyi mümkün kılmak için gösterdikleri katkı, sanırım bu filmi, bu hikâyeyi mümkün kılan en önemli şeylerden birisi oldu.”

VERDİĞİMİZ MÜCADELE SİNİR BOZUCU

İzmir’de Ulusal Deneysel Kategori’de En İyi Film ödülü alan Larva’nın yönetmeni Volkan Güney Eker ise kısa film çekmenin zorluklarının yanı sıra niteliksiz festivallerin sinemaya verdiği zarardan söz etti. Eker, şöyle konuştu: “Uzun metrajın kısalara nazaran gösterim olanakları ve seyirciye ulaşma şansı çok daha yüksek. Pandemi öncesi Türkiye’de yılda 1200 civarı kısa film çekildiği söyleniyordu. Uzun metrajda bu sayı 100 civarında. Bir kısa filmcinin bir sürü film arasından sıyrılıp seyirciye ulaşması oldukça zor bence. Türkiye'de kısa film festivallerinin sayısı çok gibi gözükse de çoğu maalesef bana göre bir festival değil. Bir festivalin temel ve en önemli işlevi filmleri seyirci ile buluşturmak. Fakat birçok kısa film festivalinde filmler seyirci ile buluşmuyor. Jüri online olarak filmleri izleyip ödüllere karar veriyor. Sadece ödül töreninden ibaret adı "kısa film festivali" olan organizasyonlar var. Yönetmenler ile söyleşilerin olmadığı hatta ortamda sinemanın dahi hiç konuşulmadığı film festivallerine de şahit oldum. Ve bu organizasyonlar çoğu zaman bakanlık ve belediye destekli oluyor. Örneğin, YTÜ Kısa Film Günleri, Galatasaray Üniversitesi Sinepark Kısa Film Festivali ya da Bilgi Üniversitesi öğrencilerinin sıfır bütçe ile kendi imkânlarını kullanarak düzenlediği sinema organizasyonları, bakanlık ve belediyelerden destek alan, tecrübeli organizatörlerin başında olduğu birçok kısa film festivalinden çok daha kapsamlı ve nitelikli oluyor. Bence bakanlık, belediye gibi organizatörlere fon veren kurumların belli niteliksel kıstaslar getirmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü öbür türlü bazı organizatörler festival yaparak kısa filme destek değil daha büyük zarar veriyorlar. Kendi filmimi yaparken karşılaştığım en önemli olumsuzluk bütçesel engeller. Bütçesel engelleri aşmak için verdiğimiz mücadele bazen çok sinir bozucu bir hal alabiliyor.”

KISA FİLME DESTEK ÇOK AZ

Nazım Hikmet’in ilk kez hapishaneyle tanışmasına neden olan trajikomik yakalanma öyküsünü anlatacağı projesi 23. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali'nde İzmir Works Belgesel Pitching ödülünün sahibi olan Enes Yıldız ise sektörde gözlemlediği sıkıntıları“En göze çarpan farklılık kısa filmi özellikle proje halindeyken destekleyen festivallerin az olması ya da destek miktarlarının kısıtlı olması. Direkt olarak kısa film festivali olmayan festivallerde ise kısa filme az yer veriliyor. Çekim süreciyle ilgili ise olumlu şeyler daha önce festivallerde destek alan projeler; izin alınacak yerler konusunda avantaj sağlayabiliyor. Olumsuz şeyler ise proje destek alan projeler ancak proje hayata geçince o desteği alıyor. Böyle olunca haliyle süre uzadığı için ekonomik maliyetler artıyor” sözleriyle anlattı.