Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Geride bıraktığımız yılın sonlarına doğru Ankara’daki bir etkinlikte, hepsi de yayınevi editörü olan birkaç konuşmacının öykü yazımı üstüne söyleşisini dinlemiştim. Editörlerden biri, son dönemde kendilerine gelen öykü dosyalarında genellikle kısa tümce kullanıldığını söylemiş, bu durumu “yaratıcı yazarlık kursları”nın artmasına bağlamıştı. Sözü edilen kurslara katılan yazar adaylarına hep böyle yazmaları öğütleniyormuş. İzleyicilerden de bu görüşe destek verenler oldu…

Kendi gözlemlerime göre, dil yanlışları uzun tümcelerde daha çok yapılıyor. Sözgelimi Orhan Pamuk’un ve Ahmet Altan’ın romanları bu tür tümcelerle doludur. Başka yazarlarda da uzun tümce alışkanlığından kaynaklanan Türkçe yanlışları olduğunu biliyoruz. Genç yazarların, öykülerini kısa tümcelerle yazmaya yönelmeleri biraz da dil yanlışlarını en aza indirme isteğine bağlanabilir.

* * *

Yazınımızda kısa tümceyle yazılmış etkileyici yapıtlar da vardır. Örneğin TKP’nin tepe yöneticilerinden S. Üstüngel’in (İsmail Bilen) “Savaş Yolu” adlı kitabı buna iyi bir örnektir. Bu kitapta komünist işçilerin, emekçilerin portreleri kısa ama vurucu tümcelerle çok canlı biçimde çizilmiştir. Nitekim Nâzım Hikmet de şöyle övmüştür bu kitabı:

Üstüngel'in kitabı, Türkiye Komünist Partisi Tarihi’nden çeşitli merhaleleri büyük bir sadakatle aksettirmektedir. Fakat bu kitap, sadece bir tarih vesikası değildir. Tarih vesikası olarak değeri çok büyüktür; ama Türkiye halkının Amerikan emperyalizmine ve onun yerli bezirgânlarına karşı, milli bağımsızlık ve barış için bugünkü savaşını da aksettirdiği için değeri bir kat daha artmaktadır. Dahası var: Bu kitap, gerçek ileri Türk edebiyatının, Türk nesrinin yer yer destanlaşan en kusursuz örneklerinden biridir. Ben Üstüngel'in bu kitabıyla, Türkiye Komünist Partisi'nin bir üyesi, bir Türk yurtseveri, bir proleter enternasyonalist ve sosyalist bir yazar olarak övünürüm.”

Yaşar Kemal’in anlatımındaki betimlemeler de böyle değil midir?

* * *

İyi bir metin oluşturmak için ille de kısa tümce kurmak gerekmiyor kuşkusuz. Kendine güvenip söz sanatında ustalık sergilemek isteyenler elbette uzun anlatımları da deneyebilir. Ama buna yeltenenlerin dile gerçekten egemen olmaları gerekir.

Ünlü eleştirmen ve dil ustası Nurullah Ataç, bir yazısında uzun tümce meraklılarını şöyle uyarıyor:

“Bilirim uzun tümcelerin tadını, güzelliğini. Ama birtakım uzun tümcelerin sahte olduğunu da bilirim. Yazar, parça parça düşündüklerini, birbiriyle pek de ilintisi olmayan sözleri bir araya getirir, salt uzun bir tümce kurmağa özendiği için.”

Uzun tümcelerdeki anlatım bozukluğuna sayısız örnek verilebilir. Hoşgörüsüne sığınarak bugünkü örneği Prof. Dr. Emre Kongar’ın bir köşeyazısından aktarıyorum:

“AYM yargıçlarının temel hak ve özgürlükler hakkındaki tutum ve davranışları hakkında, gelecek için pek de umut vermeyen, sekize sekiz eşit bir bölünmeyle, Başkan’ın da hak ihlali kararına katılmasıyla, Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlerin cezalandırılmalarının hak ihlali olduğuna ve kendilerine dokuzar bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.” (Emre Kongar, “Üniversite mi? Medrese mi?”, Cumhuriyet, 30 Temmuz 2019)

Başı sonu olmayan upuzun bir tümce! Sözü böyle dolandırırsanız, işin içinden çıkamaz, tümcenin öğeleri arasında yitip gidersiniz!

Her gün karşılaştığımız örneklerden biliyoruz ki genç kalemler arasında uzun tümceyi ustalıkla kullananların sayısı çok azdır. Yazmaya yeni başlayanlar için o yüzden ben de kısa tümceden yanayım.

DÜZELTME: Geçen haftaki yazımızda Arhavi ilçesinin Rize'ye bağlı gösterildiği kitap, “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” diye yazılmıştır. Doğrusu, Ayfer Tunç’un "Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi" olacaktır. Düzeltiriz.