ABD'nin 'Ukrayna kundakçılığının' bumerang gibi Avrupa'yı vurduğu bir ortamda, 'ıslak hayalleri' yıkmak Amerikan dış politikasının duayen ismi Henry Kissinger'a düştü. Tarihin ironisi! ABD'nin Vietnam, Laos ve Kamboçya faciaları ve savaş suçlarının önde gelen sorumlularından birisi olan Kissinger'in 'akil adam' olarak görülebileceği günlerden geçmekteyiz. Üstelik Kissinger'ın 'rasyonel sesi' geçen hafta Batılı elitlerin 'Büyük Sıfılama' projelerinin kalbi, Davos'taki Dünya Ekonomi Forumu 'kürsüsünden' yükseldi.

Tesadüf olmasa gerek. Batı bloğu, Ukrayna'yı 'meze eden' hibrit savaşlarında; Rusya Federasyonu'nun varlıklarını çalmalarına, koordineli devasa bir propaganda yürütmelerine ve Rusya'nın ordusuna bir yılda harcadığından fazla parayı Kiev'deki rejimin silahlandırmaya boca etmelerine rağmen, kaybediyorlar...

JEOPOLİTİK YANKILARI GÖZETEN 'TEK AKIL'

Kissinger, Kiev'in Biden yönetiminin hazırlaması ve teşvikiyle 16 Şubat'ta Donbass cephesinde saldırıya geçerek fitilini ateşlediği çatışmanın, jeopolitik yankılarını gözeten tek 'Batılı akıl'. 99 yaşındaki 'diplomasi gurusu', geçtiğimiz hafa Davos'taki Dünya Ekonomi Forumu'na gönderdiği video konuşmasında, Rusya'ya karşı bu çatışmanın iki ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, durumun kontrolden çıkacağı uyarısı yaptı. Çatışmanın Avrupa'ya olan şok dalgalarının önlenmesi için Batı'nın Kiev'e 'mevcut askeri hedeflerinden çok uzak şartlar üzerinden müzakereleri kabul ettirmesi gerektiğini' belirterek 'toprak tavizi verilmesine' bile işaret etti. Kissinger, '400 yıldır Avrupa'nın ana parçalarından birisi' dediği Rusya'yı 'ezici bir yenilgiye uğratmak peşinde koşulmasının feci etkilerine' dikkat çekti. Tabii en başta Rusya'nın Çin ile kalıcı ittifaka girişmesi riskine atıf yaptı. Diğer yandan Çin konusunda Biden yönetimine 'Tayvan'ı Çin ile ilişkilerin merkezine koymaktan vazgeçilmesi' ve 'doğrudan çatışmadan kaçınılması' tavsiyesi de önemliydi.

Kissinger, ABD'deki neocon'lar 2014'te Kiev'de organize ettikleri darbeyle bu krizi 'patlattıklarında' da kişisel blogunda önemli bir yazı kaleme almıştı. İşte Davos konuşmasında o yazısına da atıf yaptı. 2014 baharında Ukrayna'da çıkan iç savaşın sebebini ve Kırım'a mal olmasını 'tarafsız statünün yitirilmesi' ve 'NATO üyeliği peşinde koşulması' olduğunu belirtmiş, Rusya'nın bunu asla kabul etmeyeceğini vurgulamıştı. Kissinger'ın Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin için 'ciddi bir stratejist' diye vurgulamış ve 'Rusya liderinin ABD değerleri ve psikolojisini anlamaktaki güçlüğünün yanında, ABD'li politika yapıcıların da Rusya tarihi ve psikolojisini anlamakta güçlük çektiklerini' belirtmişti. Kissinger, özetle taa 2014'te 'Ukrayna'nın modern ulus devlet olarak ayakta kalabilmesinin köprü rolüne bağlı olduğunun' altını çizmiş ve 'Finlandiya formülünü' önermişti. Bugün Davos'taki konuşmasında bu formülüne atfen 'artık sekiz yıl önce teşvik ettiği fırsatın var olmadığını ama nihai hedef olarak akılda tutulması gerektiğini' vurgulaması manidardı.

Davos hitabı, Kissinger'ın Ukrayna liderliğinden gayet de sinkaflı bir küfür yemesine ve aşırı sağcı Mirotvorets sitesinde 'Ukrayna düşmanları' listesine eklenmesine yetti. Hegemonya hırsıyla gözleri dönmüş, 'Rusya'yı mutlaka mağlup etmeliyiz' söylemini dillerinden düşürmeyen Batı elitlerinin ise Amerika'nın bu önemli isminin mesajlarını anlayacağı şüpheli. BM onaylı Minsk anlaşmasını çöpe atmışların, bırakın 'Finlandiya formülüne' yönelmeyi, bu formülün bizatihi kendisini ortadan kaldırmak için Türkiye liderliğiyle pazarlığı da göze alarak kıvrandıkları düşünülürse... Üstelik, üç aylık çatışmada çizilen 'birlik görüntüsü' fena halde sarsılmaktayken.

'SOSYAL MEDYA SAVAŞÇILARINI GÜCENDİREN İŞLER'

Nihayet geçen hafta ABD Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) bir yetkili, medyayı toplayıp Rusya Federasyonu ordusu destekli Donetsk ve Lugansk birliklerinin Donbass'taki başarılarını aktarmak durumunda kaldı. Ukrayna safında organize edilmiş 'sosyal medya savaşçılarını' gücendirecek şekilde, Batı medyasında 'Ukrayna'nın kazanamayacağı' teması giderek mecburen görünür hale geliyor. ABD ve Britanya'nın talimatları uyarınca Moskova ile müzakereleri dondurmuş Kiev, Kırım dahil tüm toprakları ele geçireceğini söylerken, Dışişleri Bakanı Kuleba, 'NATO'nun hiçbir şey yapmadığından' yakınabiliyor. Böylesine acıklı.

'TRUMP 2.0'DAN SARSILAN AVRUYAYA'

Fakat artık mesele savaşın kendisi olmaktan çıktı, jeopolitiğe etkileri öne çıkıyor. Kilometrelerce ötede 'tuzu kuru kundakçı' ABD'de nispeten idare edilebilir ekonomik ortam, Ukrayna'ya 40 milyar dolar bastırılması yüzünden sarsılıyor. Daha bunun kasım ayındaki ara seçimleri ve 2024 başkanlık seçimi için 'Trump 2.0 senaryosu' var. Fakat kriz savaşın iyiden iyiye 'vasallaştırdığı' Avrupa'yı 'gömüyor', elitlerini asabileştiriyor. Avrupa'da artan enerji maliyetleri, gıda fiyatları ve rekorlar kıran enflasyon öngörülebilir bir gelecek için hakim hale geliyor. Fitch, eğer 'Rusya'dan doğalgaz tedariki durursa Avrupa'yı resesyon beklediği' tespiti yaptı. Geçen hafta Avusturya Sanayi Birliği Başkanı George Knil, Rusya gazının kesilmesi durumunda 300 bin insanını işini yitirebileceğini söyledi. Avusturya'da neredeyse tüm gıda endüstrisi ve çelik üretimi etkilenecek. OMV'nin Gazprombank'ta ruble hesabını açması şaşırtıcı değil.

Rusya'dan enerji tedarikini sonlandırma kararlılığını dile getirip durduktan sonra Macaristan'ın açık vetosuyla ve bir dizi ülkenin itirazlarıyla karşılaşan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, en son "Rusya'dan petrol almaya devam etmeliyiz ki, Putin başka yerlere satıp daha fazla kar etmesin" demeye getirmek zorunda kaldı. Şimdi 'aşamalı bağımsızlık' söylemi moda oldu. OPEC dahil petrol piyasası uzmanları, bu işin kısa ve orta vadede karşılığı olmadığını söylemekte. Uzun vadede kim öle kim kala.

Batılılar kutsal 'özel mülkiyet hakkı' filan umursamadan Rusya'nın dondurulan hesaplarına alene 'el koymayı' bile tartışıyorlar. Ne ki, kendi şirketleri daha yüklü miktarı Rusya piyasasına bırakmak durumunda kaldı. Moskova şimdilik bir adım da atmıyor ama işler daha ileri giderse kim bilebilir!

PAŞA PAŞA AÇILAN RUBLE HESAPLARI

Avrupalıların unuttuklar belki de Rusya Federasyonu'na 2014'ten beri ekonomik savaş yürütmekte oldukları. 24 Şubat 2022'de ABD'nin arkasında hizalanıp bunu hızla ağırlaştırdılar. Dolayısıyla karşılarında sekiz yıldır ülke ekonomisini 'bağımlılıktan kurtarmak' bağlamında yol kat etmiş; enerji, gıda güvenliği ve önemli değerli materyallere sahip bir ülke var. Üstelik dünyanın Batı bloğu dışında kalan önemli ülkeleriyle ekonomik ilişkileri de yürüten. Dolayısıyla Avrupalı enerji şirketleri paşa paşa Moskova'nın dediğini yapıp doğalgaz ödemeleri için ruble hesabın açarken, Rusya'da 'aşırı' değer kazanan Ruble'yi iç ekonomik koşullar karşısında durdurmak gereği hasıl oldu. En son Rusya Merkez Bankası faiz oranını yüzde 14'ten 11'e indirirken, neredeyse krizin başındaki yüzde 10'luk seviyeye gelindi. Yüzde 20'lerin üzerinde hissedilen bir enflasyon var, elbette çatışma koşulları ve ekonomik savaşın sıkıntıları da baki, ancak enflasyon beklentisi yüze 15'lere düşmüş görünüyor. Putin, 25 Mayıs'ta emeklilik maaşları ve asgari ücrete yüzde 10 zam talimatı verdi, krizin kısmen de olsa halk yığınlarına etkisini dizginleme çabalarına saymalı. Yani 'battı, bitti' denilen Rusya'da görünüm en azından bugün itibarıyla Batı'dakinin tam aksi.

Davos Ekonomi Forumu'ndaki konuşmasında Rusya'ya karşı yine sert bir 'birlik retoriği' tutturup "Putin barışı ciddi biçimde sadece Ukrayna savunmasını yıkamayacağını anlarsa müzakere edebilir" buyuran Almanya şansölyesi Olaf Scholz'un, perde arkasında Kissinger'ı yankılayan girişimleri fısıldanmakta. Scholz, Davos konuşmasında ABD'nin son olarak Biden'ın geçen haftaki Asya turunda ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın George Washington Üniversitesi'nde açtığı 'Çin'e karşı yeni cephe siyasetine' itirazıyla da dikkat çekti. Hesapsız-kitapsız işlerin nereden dönebileceğine işarettir belki de.

Bu koşullarda Putin, müzakere masasına oturmak için Rusya'yı hedef alan bütün yaptırımların kaldırılması şartı koşar mı acaba? ​