Ekvador ve Peru’da yarın yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinde solcu adaylar öne çıkıyor. Eski bakan Andres Arauz’un zaferine kesin gözle bakılıyor. Peru’nun sol adayı Veronika Mendoza ise neoliberal politikalara karşı anayasa referandumunu savunuyor. Mendoza yolsuzluğu sonlandırma sözü veriyor.

Kıtada sol rüzgâr

Dış Haberler Servisi

Güney Amerika ülkesi Ekvador’da 13 milyon seçmen yarın devlet başkanlığı seçiminin ikinci turu için sandığa gidecek.

IMF borcundan beli bükülen halkın geleceğini tayin etme açısından kritik önem taşıyan seçimlerde kamucu politikaları savunan solcu eski bakan Andres Arauz ile Peru solunun adayı Yeni Peru Hareketi Partisi lideri Veronika Mendoza öne çıkıyor.

IMF’DEN KURTULUŞ SOLDA

Ekvador’da Umut için Birlik (UNES) ittifakı adayı Andres Arauz, 2017’den beri devlet başkanı Lenin Moreno’nun Uluslararası Para Fonu (IMF) politikalarıyla çöküşe götürdüğü ülkeyi neoliberalizm bataklığından kurtarmayı vaat ediyor. Serbest piyasa kurallarını savunan sağcı Hristiyan Sosyal Partisi ve Politik Parti’nin (CREO-PSC) adayı Lasso ise ilk tur seçimlerdeki “IMF’yle anlaşmalara devam edilmesi” söylemi yerine bu kez “Asgari ücret 500 dolar olacak” sloganını öne çıkarıyor. Ancak Ekvador’da IMF borcunu halka ödeten söz konusu kemer sıkma politikaları sonucu sağlık hizmetlerine ayrılan devlet bütçesi büyük ölçüde daraltıldı. Pandemi sürecinde ülkedeki işletmelerin yüzde 70’i borçlu hale geldi, işsizlik oranı yüzde 68’e fırladı. Dünyanın en büyük ikinci bakır üreticisi olan ülkede şirketlerin daralma politikaları sonucu pandemi döneminde 7 milyona yakın kişinin işsiz kaldığı raporlarla ortaya konuldu.

Solcu aday Arauz ise IMF’yle yapılan anlaşmalardan uzaklaşmayı ve Ekvadorluların yurtdışında sahip olduğu mevduatların ülkelerine geri gönderilmesini zorlayacak yasal mekanizmalar bulmayı öneriyor. İlk tur seçimlerde yüzde 19,74 oy alan Lasso’ya karşı yüzde 32,72 oy alarak ezici fark elde eden Arauz’un yarınki ikinci tur seçimin sonunda galibiyetini ilan etmesi bekleniyor. Kıtanın 32 milyon nüfuslu ülkesi Peru ise çoğu yerlilerden 18 adayın katıldığı bir seçim sürecine giriyor. Yarın yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinde adayların ilk turda çoğunluğu elde edemeyeceği ve seçimlerin ikinci tura kalacağı görüşü ülke kamuoyunda dile getiriliyor. Ülkede sağcı hükümet üyelerinin yolsuzlukları ülkede yaygın olduğu için adayların ilk vaadi yolsuzlukla mücadele sözü oluyor. Seçim anketlerine göre, aşırı sağcı Popüler Eylem Partisi’nin adayı Yonhy Lescano, yüzde 15’lik bir desteğe sahip. Lescano’yla birlikte merkez sağdan George Forsyth, muhafazakar Rafael López Aliaga ve eski devlet başkanı Alberto Fujimori’nin kızı Keiko Fujimori sağın adayları olarak öne çıkıyor. Perulular ise sağcılara karşı alternatifsiz değil. Yeni Peru Hareketi Partisi lideri Veronika Mendoza seçimlerin sol umut adayı. Fujimori dönemi ülkeye dayatılan neoliberal anayasadan da bir an önce kurtulmak için göreve geldiğinde ülkeyi referanduma götüreceğini savunan Mendoza, yolsuzluk yapan hükümet yetkililerinin de adil bir şekilde yargılanacağını vurguluyor. Koronavirüs nedeniyle 53 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiği ülkede Sağlık Bakanı Pilar Mazzetti, Vizcarra’nın ülkeye Covid-19 aşıları gelmeden aşı yaptırdığının ortaya çıkması üzerine şubat ayında istifa etmişti.

YOLSUZLUK YAPAN SAĞCILARDAN KURTULMA ZAMANI

Eski devlet başkanı Rafael Correa dönemi farklı bakanlık görevleri yürüten Umut için Birlik (UNES) ittifakı adayı Andres Arauz’un temel vaatleri, yolsuzlukla mücadele etmek ve IMF’yle 4,2 milyar dolarlık anlaşma sonucu ortaya çıkan kemer sıkma politikalarından hızlıca kurtulmak. Bunu da zenginlerden daha fazla verginin alındığı ve “sosyal koruma modeli” adını verdiği kamucu adımlarla hayata geçirmeyi planlıyor. Arauz aynı zamanda Bernie Sanders, Noam Chomsky, Yanis Varufakis gibi isimlerin öncülüğünde kurulan İlerici Enternasyonal’in bir üyesi olarak çalışmalar yürütüyor. Peru’nun solcu adayı Veronika Mendoza ise geçen yıl aralık ayında hükümet karşıtı kitlesel protestolara öncülük eden isimlerden biri. Mendoza, yerel basına verdiği demeçte amaçlarını şöyle dile getiriyor:

“1992’de Alberto Fujimori, sağlık ve eğitim gibi hakları özelleştiren, Peruluları emeklilik sisteminden yoksun bırakan, siyaseti ve demokrasiyi ekonomik güç gruplarının ellerine bırakan darbe ile ülkeye neoliberal bir anayasa dayattı. Anayasayı ve ülkeyi artık suç örgütlerinden, yozlaşmışlardan kurtarmalıyız. Demokrasi yalnızca seçim değil, yurttaşların insanca yaşam talebinin korunmasıdır.”