Değişim Liderleri Derneği’nin (DLD) Kıvılcımlar Programı yaratıcısı Sema Başol, programın kahramanlarının hikâyelerini bir kitapta topladı. ‘Kıvılcımlar’ kitabı kapsamında kendisine sorularımızı yönelttik

‘Kıvılcım’ kadınların öyküleri


Deniz BİBER

Değişim Liderleri Derneği’nin (DLD) Kıvılcımlar Programı’nın artık bir kitabı var, arşiv niyetine yahut belleği zayıf olan bir coğrafya olarak ‘bugün ya da geleceğe’ fener olsun diye!

DLD tarafından hazırlanan ‘Kıvılcımlar’ adıyla ve ‘daha iyi bir dünya hayal eden genç kadınların değişim öyküleri’ alt başlığıyla Doğan Kitap’tan çıkan kitapta; “Bizim köydeki kızlardan ya öğretmen olmaları ya da evlenmeleri beklenirdi” diyen; şimdi biyomühendislik okuyan, projeleriyle ödüller kazanan ve 70 kişilik köyünde keçilere çobanlık yapan, “Üniversite için İzmir’e gittiğimde otobüse bile binmeyi bilmiyordum” diyen; şimdiyse İstanbul’da çocukken özendiği, köyüne gelen ‘sağlıkçı ablalar’ gibi hemşirelik yapan ve daha pek çok ‘kıvılcım’ın öyküsüne şahit oluyoruz. Ayrıca kitapta bir araştırmadan bahsediliyor: Türkiye’de çoğunluğun, kadınları lider rolüne yakıştıramadığından…

Yaklaşık 100 ülkede, yıllardır düzenli yapılan Dünya Değerler Araştırması’nın sonucunda, Türkiye’de halkın yüzde 75 - 80 gibi yüksek bir oranın, kadınları sadece ev kadını veya anne olarak gördüğünden… Ve Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018’deki raporuna göre, Türkiye, 149 ülkede 130’uncu sırada, diğer deyişle alttan 20’nci olduğundan...

Türkiye’de gayet çarpıcı bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşandığının altını çiziyor… DLD’nin kurucusu, Kıvılcımlar Programı’nın yaratıcısı Sema Başol ve gazeteci Aslı Çakır’ın yazdığı kitap kapsamında, Başol’la röportaj gerçekleştirdik.

Gelin, daha fazlasını Başol’un kendisinden dinleyelim.

2011’de kurulan DLD ve Kıvılcımlar Programı serüvenizden ve dert edindiğiniz mevzuları konuşalım?

Boğaziçi Üniversitesi ve UCLA Anderson School gibi okullardan mezun olmama rağmen, Amerika’da iş hayatına atıldığımda birçok eksiğim olduğunu gördüm. Ülkemizdeki eğitimlerin çoğunluğu kısa süreli, tek yönlü ve teorik öğretme üzerine kurulmuş; karakterini, ilgi alanlarını, öğrenme şeklini vs düşünmeden yapılan eğitimler bunlar.

Gerçek şu ki, biz de kadınlar, çocukluğundan itibaren daha korunaklı yetiştiriliyor, üstüne ilham alınacak rol modelleri de bulunmuyor. Üniversiteden mezun olan genç kadınların, sadece yüzde 50’si çalışıyor (TUIK 2017). Ne yazık ki kapasitelerinin altındaki görevlerde…

Kadınlar ve erkekler Türkiye ekonomisine eşit derecede katkıda bulunsa, ekonomi yüzde 30 daha büyük olacak. Dünya Ekonomik Forum’un 2019 Cinsiyet Eşitsizliği İndeksine göre, 149 ülkede, Türkiye 130’uncu sırada. Bunlar bir araya gelince ve Silikon Vadisi’nde gördüğüm bir modelden de ilham alarak Kıvılcımlar Programı’nı ortaya çıkardım.

Kıvılcımlar Programı’nın içeriği nedir?

6-8 kişilik takımlar olarak, eğlenceli ve güvenli bir ortamda, yaparak öğrenmeye dayalı, rol modelleriyle tanışarak mesleklerinde kendileri için bir vizyon geliştirdikleri, doğru değerleri keşfettikleri, 8 ay gibi uzun süreli bir program bu. Programın en önemli özelliği; gerekli fonları kendilerinin bulması ve çevrelerindeki bir soruna çözüm getirecek bir sosyal değişim projesi üretebilmeleri. Çünkü en çok bu projeyi yaparken gelişiyorlar.

Dernekle birlikte bugüne kadar ne tür çalışmalar yürüttünüz?

Derneğin yaptığı en önemli şey ‘Kıvılcımlar Programı’. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Eskişehir, Bursa, Ankara, Bolu ve Düzce’de bu programı hayata geçirdik. Şimdiye kadar 400’e yakın mezun verdik. Kıvılcımlar yarattıkları sosyal değişim projeleriyle binlerce kişiye dokunan işler yaptılar. Yarışmalara girdiler, dereceler aldılar, konferanslarda konuşmalar yaptılar. Erasmus ile başka ülkelere gitme cesareti buldular. Staj veya iş bulmalarına, hatta birkaçının Amerika’da staja gitmesine yardımcı olduk.

’Kıvılcımlar’ı yazıya dökme hali nasıl oluştu. Eminim çok fazla ‘Kıvılcım’ hikâyesi vardı; kitabı oluştururken bu hikâyeleri neye göre seçtiniz?

Dernek ve Kıvılcımlar Programı çok büyük bir emek ve özveriyle ortaya çıktı ve öyle devam ediyor. Bu işin zor ama mümkün olduğunu paylaşmak istedim. Programın etkisini ancak bu hikâyelerle tam olarak anlatabileceğimizi biliyordum. Bir görüşmede, tanıdığım, gazeteci Aslı Çakır’a Kıvılcımlar ile söyleşiler yapmasını teklif ettim. Onun da ilgi alanına girdiği için teklifi kabul etti.

Derneğe bireysel olarak insanların ne gibi yardımı olabilir?

Bizim gibi küçük derneklerin yaşaması için gönüllülere ihtiyaç var. Şahıslar genellikle yakın çevrelerine destek veriyor. İnandıkları bir konuda çalışan bir kuruluşa destek verme fikri daha pek gelişmemiş. Güvenebileceğimiz gönüllülere ihtiyacımız var. İnternet sitemizi güncel tutmaktan etkinlik düzenlemeye kadar birçok konuda yardıma ihtiyacımız var.

Sizce de bir ‘kıvılcım’ yeterli mi? Ve bu coğrafyada ‘kadın’ olmak ne demek

Türkiye’de kadın olmak zor, kitapta da yazdığım gibi “kadınlarını sevmeyen bir millet miyiz?!” diye de düşündüğüm oldu. O yüzden, kadınların erkeklerden daha güçlü, daha donanımlı olmamız, birbirimizi desteklememiz çok önemli. Kıvılcımlar Programı gibi programlar, o nedenle son derece gerekli. Tüm zorlu şartlara rağmen programın yarattığı değişimi gördükçe evet, bir ‘kıvılcım’ yeterli!