Bizimkilerin masadan birisi de masanın fotoğrafını çekip Facebook’ta paylaşmış. Tam o sırada Aylan’ın iç burkucu fotoğrafı yayılmış. Derken linç başlamış

Kıyamet koparken rakı içmek!

Bir güzel kardeşim var, daha taze. 25’inde filan. Bu güzel kardeşim, sığınmacılar için çalışıyor, Bodrum’da. Ama çok çalışıyor hakikaten. Para topluyor, yiyecek dağıtıyor… Bu yardım ettiği ailelerden birisi Kos’a kaçmayı becermiş. Ve orada lüks bir hayata kaptırmış.

Lüks derken, Bodrum’da pazar yerinde kolilerin üzerinde yatıyorlarken Kos’ta bir parkta bir çadıra kavuşmuşlar. Benim bu güzel kardeşime de teşekkür etmek için telefon etmişler. Bizimki de bir sevinmiş ve epeydir unuttuğu rakıyı hatırlamış. Arkadaşlarıyla oturup içmişler.
Bizimkilerin masadan birisi de masanın fotoğrafını çekip Facebook’ta paylaşmış. Tam o sırada Aylan’ın iç burkucu fotoğrafı yayılmış. Derken linç başlamış.

Vay efendim kıyılara çocuklar vururken nasıl olur da rakı içilirmiş, nasıl olur da eğlenilirmiş?
Bu güzel kardeşim, adını verip de hepten mahçup etmeyeyim, hüngür hüngür ağlıyordu. Sen bir konuya faydan olsun diye işlerini ihmal et, uykusuz kalarak çalış, sonra üç beş sanal zibidi seni “duyarsızlıkla” suçlasın. Ne desin bizimki, çok klişe gelmiş: “Sen ben bu rakıyı içmeden önce ne yapıyordum biliyor musun?” demek. Çok haklı olarak “Sana ne ulan” demiş geçmiş.

Ne kolay şey bu ucuz kahramanlık. Ne ucuzu, gülünç.

Gülünç kahramanlık
Bu ülkenin kötü alışkanlıklarından birisidir kahramanlık. Bir kahraman enflasyonu vardır. Herkes “En kahraman”dır ve Rıdvan’dır tabii (Hatırlayanlar yaşı yetmeyenlere anlatsın). Hangisiydi, şehit olası gelmişti, canı makarna çekmiş gibi söylemişti.

Şimdi bu nümayiş görünce koşturan, onun dışındaki dünyası televizyonunun piksellerinden ibaret olan ademoğlu ademler internete, akıllı telefonlara filan kavuştu ya, hepten yaşadı. Artık dolmuşta, otobüste, dizi seyrederken, kaka yaparken hep kahraman, en kahraman, çok kahraman…

Gülünç duyarlılık
Kahraman olmak kolay mı? O kadar hamaset paylaşımları yapmış, sürü parçası efelenmeler yapmış, yeter mi? Duyarlı da olacak. Duyarlı olup ne olacak? Sokağa çıkıp göçmen mi kurtaracak? Silopi’ye gidip canlı kalkan mı olacak? Ölümler dursun diye mitinge mi katılacak? Hayır. Bunları kaka yaparken yapamaz ki? Yumuşak poposunu kımıldatması, samimi olmasa da bir parça gerçek olması filan gerekir.

Onun yapacağı belli: Sağa sola bulaşacak. Rakı içene “yakışmadı”, profil fotosunu karartmayana “yakışmadı”, her lafını hamasete dönüştürmemiş olanlara “yakışmadı”. Sanırsın yakışma işleri bakanı. Ahlak kolluğu. Yok. Bildiğin vicdan pazarlamacısı.

Vicdan pazarlamacıları yüzünden
Bu pazarlamacılar yüzünden kötü giden herşey daha kötü gidiyor. Bunlar bütün paçozlukları sıradanlaştırıyorlar. Doğrudan direnmenin protesto etmenin haysiyetine oynuyorlar. Bunların oluşturduğu kum tepesine “kamuoyu” deniyor. Ve bunların yaygarası yüzünden silikleşen konuyu yine bunlarla yani kumla örtüyorlar.
Kobaneli Aylan kıyıya vurduğunda kıyıya vuran insanlık filan değildi. 3 yaşında bir çocuktu. Ve bu vicdan marketing faaliyetleri yüzünden ne oldu biliyor musunuz? Bütün Güney’deki göçmenlerin huzuru bozuldu. İyi kötü kaçıyorlardı Kos’a, en azından Türkiye sahil güvenliği karışmıyordu. Şimdi kuş uçurmuyorlar. Projektörlerle devriye geziyorlar. Bu kadar mı? Daha sık “toplayıp sağa sola götürmeye” başladılar. Sırf vicdan pazarlamacılarının akacak mecrası kalmasın diye. Sırf o vicdan pazarlamacıları konuya hislenirken yaygara koparmasınlar diye. Çocuklar ölmesin diye yapıyor olamazlar. O çocukları biraz merak ederlerdi öyle olsaydı. 1 aylık çocukları sokakta yatırmaz ve bir kap yemeğe muhtaç etmezdi

Sırf bu yüzden çocuklarını bir kartonun üzerinde yatıran insanların umutlarını örseleyip kendilerini biçare bıraktılar.

Zaten fena iken
Yeni Aylan’lar olmasını engellemenin yolu bu mu? Aynı devriye kurtarmak için gezilemez mi? Bu kadar ülke şu kadar insana bakamıyor mu? Şu anda Bodrum’da kaç tane yılda 10 gün kullanılan yahut hiç kullanılmayan ev var biliyor musunuz? Bu evlerin sahiplerinin içi sızlamıyor mu biraz?

9 yaşında çocukların soğumuş ve yağları donmuş makarnaya çikolata muamelesi yaptıkları bir ortamdan bahsediyoruz. Türkiye’nin zenginlerinin yığınağı Bodrum bakamıyor mu bunlara? Ne kadar az sayıdalar aslında. Toplasanız kaç yüz kişi var Bodrum’da. Şu anki nüfusu 1,5 milyon. Bahşiş paralarından arttırsalar lüks içinde yatar sığınmacılar.

Üstelik ben insanların içinde iyilik olduğuna inananlardanım. Biz örgütlenme alışkanlıkları olan insanlar olsak pazarlamacıları yarıp vicdanlara daha fazla ulaşabilirdik.

Bu kadar da umutsuz konuşmamalı. Hakiki vicdanlar zaten iş başında. http://www.suriyelilericinyardimpaketleri.com/ adresine gidin. Adres güvenilirdir. Ve elbette herkesin yapabileceği bir şeyler vardır.


Not: Lazlar yazımda Trabzonluları aşağıladığımı düşünmüş birileri. Bunu düşündürdüysem dahi kabahat işlemişimdir. Sümme haşa Trabzonlularla muhabbetten başka bir işim olmaz. Atapark’ta gezmişliğim, geceleri Trabzon farelerinden korkmuşluğum, Yomra’da rakı içmişliğim vardır. Çok severim.