Kendimi Fikret Orman’ın yerine koymaya çalışıyorum. Hani kimseye haksızlık etmeyeyim diye.

Kendimi Fikret Orman’ın yerine koymaya çalışıyorum. Hani kimseye haksızlık etmeyeyim diye.

Başkanı olduğun takım galip gelmiş, gece maç çıkışı İstanbul’a dönmüşsün, takımını deniz otobüsünün çıkışında bir grup taraftar karşılıyor. Taraftarlar “Sabrımız taşıyor, adam gibi oynayın” diye tezahürat yapıyor.

Sen Bursaspor gibi bir deplasmandan galibiyetle döndüğün için seviniyorsun, taraftar seni protesto ediyor.
Evet, insan böyle bir durumda öfkelenebilir. Evet, takımın performansının ve moral durumunun bundan kötü etkilenebileceğini düşünerek olması gerekenden daha sert bir tepki verebilir.

Fakat Fikret Orman’ın verdiği tepkiye bakınca sadece öfkeli bir Beşiktaş Başkanı’ndan fazlasını görüyoruz.
Kendi taraftarına kafa tutmaya yeltenen ve bunun için kabadayı üslubuna meyleden birisini...

Ne diyor Orman? “Bunlar böyle 20-30 kişiler. Adamlıklarını ancak böyle toplu halde olduklarında gösterebiliyorlar. Bireysel olduklarında kız gibiler.”

Adamlığını göstermek veya kız gibi olmak. İşte Beşiktaş Başkanı’nın kafasında bir şeye tepki vermek istediğimizde tercih edebileceğimiz iki davranış biçimi.

Korkup, yanındaki arkadaşına güvenip, onun gücüyle takım aleyhinde tezahürat yapmaya çalışırsan ‘kız gibi’sin.
Takıma saldırsan, küfretsen bile eğer tek başına isen, ‘adamlığını’, cesaretini göstermiş oluyorsun.

Orman’ın sözlerinden benim anladığım bu.

Bitmedi. Devam edelim.

Orman, “İşte ben de onları bekliyorum, bireysel olarak bir gelsinler. Bir göreyim ben de yani” diye sürdürüyor sözlerini.
Hangi bir kavgada dayağı yiyen taraf, diğer grubu “Oğlum! Ben sizi teke tek yakalamaz mıyım!” diye bağırır ya. Aynen öyle.

Beşiktaş Başkanı, art niyetli olduklarını birkaç saniye önce dile getirdiği bir gruba ‘Delikanlıysanız teker teker gelin’ diyorsa, o grubun şiddet eğilimini eleştirmeye hiç mi hiç hakkı yok demektir.

Fikret Başkan, şiddeti bir başka şiddet gösterisiyle çözerken, bunu yaparken de insanları ‘kız gibi’ olmakla aşağılayıp aslında bütün kadın taraftarına hakaret ederken, aslında öfkelendiği tavrın tam da aynısını kendisi sergilemiş olmuyor mu?

Devam edelim.

Başkan’ın, taraftardan gelen ‘adam gibi oynama’ tezahüratına karşılık savunması da ilginç. Bütün zorluklara rağmen takımın averajla üçüncü sırada olduğunu söylüyor.

Taraftarın o gece yaptığı tezahüratı haksız bulan birisi olarak ben de Başkan’a soruyorum: Takımın oynadığı futboldan şikâyetçi olmak için ille de puan cetvelinin son sıralarında mı olmak lazım? Lider durumdaki bir takımın futbolundan rahatsız olunamaz mı? Futbolda güzel oyun her zaman galibiyet demek midir? Veya tam tersi, kötü futbolla galip gelen, hatta şampiyon olan takımlar yok mudur?

Beşiktaş’ın güzel oyunla dördüncü olduğu sezonlarda taraftar takımın arkasında durmadı mı? Demek ki, her şeyi sportif başarıya endekslemek en azından Beşiktaş taraftarı için yanlış bir değerlendirmeye yol açmaz mı?

Niye tek değil de, Aziz Yıldırım’la?

Son olarak... Fikret Orman, taraftarın bir bölümünü bireysel olduğunda ‘kız gibi’ korkak bulduğu bu açıklamasından birkaç gün sonra inşaatı süren Beşiktaş stadıyla ilgili bir başka açıklama daha yaptı.
Stadı kendilerinin yaptığını, buna karşın arazi sahipliği nedeniyle sponsorluk gelirinin dörtte birini Gençlik ve Spor

Müdürlüğü’ne vermek zorunda kaldıklarını söyledi ve ekledi: “Stat tamamlansın, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı da alıp Başbakan’a çıkacağız. Stadı bize satmalarını isteyeceğiz.”

Bu açıklamayı okuyunca aklıma tek bir şey geldi.

Fikret Orman niye tek başına değil de “Aziz Yıldırım’ı yanına alıp da” çıkıyor Başbakan’a?

Çünkü benzer dertlerden mustarip insanlar bir arada durup, isteklerini bir arada dile getirip, bazı şeyleri birbirinden güç alarak değiştirmek istiyor değil mi? Birlikten kuvvet doğuyor değil mi?

Yani öyle her bir arada duran ‘kız gibi’ korktuğundan yan yana olmayı tercih etmiyor.

Başkan bunu unutmamalı!