Kızı, erkekler tarafından katledilen annelerden biri Semra Bağdemir. Üç yıldır olduğu gibi bu Anneler Günü de zor geçecek onun için. Kızı 3 yıldır yok. Birkaç gün önce gelen haberle daha da yıkılmış: “Katil cezaevinden haber göndermiş. ‘Kapalıda üç yılım doluyor’ demiş. Kızımın bedeli 3 yıl mı?”

Kızım olmadan geçen en uzun gün

Semra KARDEŞOĞLU

İki çocuk annesi Semra Bağdemir. Tek kızı ondan alınalı 3 yıl oluyor. O, kızı erkekler tarafından katledilen binlerce kadından biri. Bugün Anneler Günü ama o evlatsız, 3 torunu ise annesiz.

Bu ülkede çok az sevinçli ve umutlu Anneler Günü haberi yazabilmiştir gazeteciler. İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu ülkede aksi mümkün mü? Trafik kazasında, iş cinayetinde, selde, depremde, bombalı saldırıda, çatışmada ve karakolda, cezaevinde, darağacında, sınırın ötesinde, garda, otobanda, durmadan, bıkmadan, usanmadan, evlatların birer birer, biner biner annelerinden zorla alındığı bir ülkedeyiz biz. Sadece evlatların mı? Annelerin de hayattan vahşice koparıldığı bir ülke. Ama en zoru her adım başı, ‘annelerin kutsallığından’ söz edip annelerin erkek katliamlarında yok edilmesine göz yumanlar ve anneleri evlatsız, evlatları annesiz bırakanlara bir türlü gereken şamarı indirmeyenlerle aynı yerde durmak.

ÖZLEMİM HİÇ DİNMEYECEK

Anneler Günü öncesi erkekler tarafından katledilen kadınlardan biri olan Ayşe Özlem Bağdemir’in annesi Semra Bağdemir’e verdim sözü. Çünkü kızını katleden Tuncay Tezcan’ın, tutuklu olduğu cezaevinden gönderdiği haber bir kez daha yıkmış onu. “Bu ay cezaevinde 3 yılım doluyor. Sonra açık cezaevine geçiyorum” demiş. “Bu mümkün mü” diyor anne Bağdemir: “Anneler Günü’nde biricik kızım yanımda yok. Özlem’im yok, özlemim hiç dinmeyecek. Onu boğan adam 3 yıl sonra açık cezaevine geçecek öyle mi? Bu mu adalet?”

Sonra Özlem’i anlatıyor: “Kızım 15-16 yaşlarında tanıdı, Tuncay Tezcan’ı. Yaşı çok küçük ama evlenmek istedi. Uzun süre karşı çıktık, vazgeçmedi. 19 yaşında evlendi. Üç çocukları oldu. Çoğu ekonomik temelli sorunlar yaşadılar. Hep aşırı bir kıskançlık durumu vardı. Kavga, gürültü eksik olmuyordu. Kızıma şiddet uyguluyormuş. 18 yıl sürdü evlilikleri. Boşandılar. Çocuklar babada kaldı. Kızım çalışıyordu. Çocuklarıyla görüşüyordu. Olaydan bir yıl önce çocuklarının yanında olmak için döndü Tuncay’ın yanına. Ben de gözüm üzerinde olsun diye yakınına taşındım. Kavga sürüyordu. Torunum bir gün şöyle dedi: ‘Babam durmadan annemi öldüreceğini söylüyor. Annem ölürse ne yaparız?’ Kızıma ‘Yanıma gel’ dedim, dinlemedi. Cinayet işleyebileceğini düşünemedi.”

Kızını kaybettiği günü güçlükle anlatıyor Bağdemir: “Yeğenim aradı, ‘Özlem’e ulaşamıyorum’ dedi. Koşarak gittim. Baktım ki apartmanın önü, polis arabaları, kalabalık... Polisler ‘Teyze merak etme, bir şey yok’ dediler ama anladım ben. Bir akşam önce ‘Gitme bu akşam kal’ dedim, dinletemedim. Keşke göndermeseydim. Kapının önüne koysaydı kızımı. Niye öldürüyorsun?”

Mahkeme sürecinde kızının katiliyle karşılaşmanın ağırlığı katlanılmaz olmuş onun için: “Mahkemede katil, ‘İntihar etmek için çok ilaç aldım o gün. Olay anını hatırlamıyorum. Karım beni aldatıyordu’ dedi. Az ceza almak için bahaneler… Hâkim, o zaman ‘Sen evli değilsin, 7 yıl önce boşanmışsın’ dedi. ‘Ama çocuklarımın annesi’ diyor, utanmadan. Kızımı planlayarak öldürdü. Evde çocukların olmadığı akşamı ayarlıyor. İşkence etmiş, vücudunda morluklar vardı. Dokunmaya kıyamadığım kızımı yatağında uyurken öldürüldü.”

KIZIM NEFES ALAMIYOR AMA

Semra Bağdemir adalete olan inancını yitirmiş. Yitirmesin de ne yapsın. Bugün Anneler Günü. Yaşasa bugün elini öpmeye gelecekti kızı: “15 yıl cezayı duyduğumda avukatımız da ben de yıkıldık. Nasıl indirim yapılır? Daha önce suç işlememiş diye indirdiler, bir de tahrik edilmiş diye. Cezaevinden haber gönderdi. 24 Mayıs’ta Özlem’in benden alınmasının 3 yılı doluyor. Toruna demiş ki katili: ‘3 yılı doldurdum. Şimdi açık cezaevine çıkıyorum. İzinli gelirim arada.’ Kızıma onca yıl baktım, büyüttüm. Öldüren 3 yılda açık cezaevine çıkıp, hava mı alacak. Özlem nefes alamazken yattığı yerde. Bu muydu hayatının bedeli?"

KADIN CİNAYETLERİNDE ETKİN CEZALANDIRMA ŞART

Avukat Tuba Torun: Bizim savunduğumuz kadına yönelik suçlarda herhangi bir indirim uygulanmaması. Ancak ağırlaştırılmış müebbet yerine müebbet verilince her türlü indirim uygulanıyor. Ben şu an açık cezaevine geçebileceğini düşünmüyorum. Ancak mevcut durumda da 15 yıl alan sanık, üçte ikisini yatıyor. Yani 10 yıl. Bunun son iki yılını açık cezaevinde geçirebiliyor. Dolayısıyla ortaya çıkan süre bir cinayette çok az bir ceza. İstanbul Sözleşmesi bu nedenle gerekli.

Çalınan bir hayattan geriye kalanlar…

Ayşe Özlem Bağdemir, 24 Mayıs 2019’da katledildiğinde 45 yaşındaydı. Evlenip 7 yıl önce boşandığı daha sonra tekrar bir araya geldiği, üç çocuğunun babası tarafından öldürüldü. ‘Canavarca hisle, eziyet ederek öldürme’ suçlarından hakkında dava açıldı. Katil bildik savunmayı yaptı: Telefonda erkeklerle konuşuyordu, geziyordu. Yargılama sonunda sanık kasten öldürme suçundan müebbet hapse mahkûm oldu. Ne var ki ‘haksız tahrik’ nedeniyle bu ceza 18 yıla indirildi. Sanık Tuncay Tezcan iyi hal indirimi de alınca ceza 15 yıla indi. Yargıtay’ca onandı. Özlem’den geriye kalanları görün istedim. Öldürülen her kadın, sadece bir isim değil. Uzağımızda değil, çok yakınımızda. Aynı okula gittiğimiz, aynı kafede yan yana masalarda çay içtiğimiz, komşumuz, vapurda karşımızda, otobüste bir arka sırada oturandır. Hiç tanışmamış olsak da aynı göğün altında yürüdük o kadınlarla. Unutmayın.

7 Nisan 1974’te doğmuş Beşiktaş’ta. Bir ağabeyi var. Albümdeki ilk fotoğraf kendisinden 6 yaş büyük ağabeyinin kucağında, bir yaşında var yok. Renkli fotoğraf henüz kullanıma girmemiş. Özlem her şeyden habersiz bakıyor. 60’lar 70’lerde doğanların böyle fotoğrafları vardır mutlaka.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012490-1.

4-5 yaşlarında, 1979 olmalı. Kareli askılı bir etek üzerinde, dize kadar uzanan beyaz çoraplar. Babası yaşıyor henüz. Muzipçe gülümsüyor hayata Özlem.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012491-1.

Folklor kıyafetiyle gülümsediği fotoğraf 9-10 yaşlarında. Ülkenin üzerine karabasanın çöktüğü 80’li yıllara inat fotoğraflar renkli artık. Barbaros İlkokulu bahçesinde. 23 Nisan Çocuk Bayramı olmalı.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012492-1.

Bir sonraki, boynunda bir yılbaşı süsü. Bildiğimiz dekor; kocaman kahverengi vitrin dediğimiz devasa salon mobilyası. Üçgen biçimde raflarından sarkıtılan danteller. İrili ufaklı bardak vs. Duvar, 80’li yılların vazgeçilmezi duvar kâğıtlarıyla kaplı. Yanda bir vazonun kıyısından görünen kokinolar. Kokinoların üzerinde pamuk parçaları. Bizim dönemde suni kar böyle pamuktan yapılırdı. Hatırladınız mı?
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012493-1.

Deniz kıyısında bir kayanın üzerinde Özlem. 14-15 yaşlarında. Sene 1987. Perma modası almış başını gidiyor. Gülümsüyor kameraya. Önünde uzun bir hayat var.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012494-1.

Gelinlikle… 19 yaşında. Yanındaki damat kesilip çıkarılmış. Hemen bütün boşanmış akraba albümlerinde olduğu gibi.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012495-1.

Özlem anne. İki erkekten sonra bir de kız çocuğu olmuş. Gururla taşıyor kucağında kızını. Saçlar 2000’lı yıllar modası balyaj, kırık fön.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012600-1.

Sondan bir önceki fotoğraf, annesi, Özlem ve kızı. Küçük kıza bakıyorum. Sevgili B. lütfen kendine hep dikkat et ve koru.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012599-1.

Son fotoğraf: Özlem yine gelinlikle belinde kırmızı kurdele. Ama 8 -9 yaşında. Bir şeyleri değiştireceksek kim bilir önce kız çocuklarına gelinlik, bele kurdele, erkek çocuklara asker kıyafeti giydirmekten vazgeçerek başlamalıyız işe.
kizim-olmadan-gecen-en-uzun-gun-1012498-1.