Knives Out–Kaçınılmaz Son

Anıl Boydağ

Rian Johnson’ın ilk filmi Brick’ten beri getirdiği, Looper ve The Last Jedi ile tamamlanan çeşitliliği, Knives Out ile de devam ediyor. Bir Agatha Christie romanı uyarlamasının bütün klişelerini taşıyan film olay örgüsü ile buradan çıkıp, kurduğu derinlikle beraber çok daha büyük bir resim ortaya koyuyor.
Zengin ve ünlü bir yazar olan Harlan Thrombey’nin doğum gününün gecesi öldürülmesinin ardından, polisle beraber olaya isimsiz bir kişi tarafından tutulan özel dedektif Benoit Blanc’ın dahil olmasıyla başlayan film, klasik Christie uyarlaması gibi o gece evde olan bütün aile üyelerinin sorgulanması ile başlıyor ve sonunda Thrombey’nin hemşiresi göçmen çocuğu Marta Cabrera’ya sıra geliyor. Marta Cabrera sıra dışı bir şekilde her yalan söylediğinde kusan bir karakter, bu yüzden Blanc için onu çözmek ve şüpheliler arasından çıkarması da kolay oluyor. Bu kısa giriş bölümü dışında film hakkında çok bilgi vermemeye çalışacağım, filmin tek derdi olmasa da, polisiye bir film olması ve bunun üzerinden ilerlemesi, bunu mümkün kılmıyor ama burada Marta karakterinin ve onun kimliğinin önemi çok büyük. Thrombey’nin yalancı ve arkasından iş çeviren akrabalarının, hepsini vasiyetinden çıkarıp bütün parasını hemşiresi Marta’ya bırakması kilit bir bilgi. Bunun üzerinden dönen hikâye, sonucunda bütün akrabaların, bir şekilde gerçek kimliğini de ortaya çıkarıyor, bu yüzden Marta üzerinden kurulan temsil oyunları ve vasiyet kısmı önemli.

Trump Amerika’sının ve onun yarattığı tahribatı ve kendisini bunun karşısında konumlandırma ihtiyacında olan kendini adil gören üst sınıfın, böyle kritik noktalarda gösterdikleri refleksi görmek açısından da değerli. Neredeyse her akraba, sınıflarından bağımsız Amerika’daki belirli stereotiplere denk düşüyor, Trump’ın doğru yaptığını düşünen ya da onun karşısında duran bu bütün akrabalar, bir göçmenin “onların” parasına hâkim olacağını öğrenince gösterdikleri refleks, Johnson’ın Trump’ı getirenin ne olduğuna cevabı ve onun politikalarına karşı olduğunu söyleyen sınıfın, tehlike anında konumlandıkları yeri de eğlenceli bir şekilde göstermeyi başarıyor. Kapitalizmin günümüz dünyasında yaşadığı krizi neredeyse hepimiz çıplak gözlerle gördüğümüzü düşünürsek, üst sınıfların kaçınılmazın geldiğini görürken gösterdikleri konsolidasyonun da önemli bir yansıması. Burada tabii ki filmin, sınıfsal parametrelerle okunması gerekmediğini de belirtmem gerekir, filmin bunu böyle anlatmak gibi bir derdi yok ancak filmin diyalektik bir şekilde ilerlerken aristokrasinin sonunu, Amerika’nın kıdemli sınıfının da beklediğine dair ya da en kötü filmin sonunu ele alırsak, bu toprakların sahibinin artık paylaşması gerektiğine dair bir okuma yapmak pek tabii mümkün. Yani tüm bu korkular, bu korkular arasında, denize düşen yılan misali Trump’a sarılan bir Amerikan sermayesinin ya da global olarak kapitalizmin, genel bağlamda Marta’ya; yalan söyleyince kusan, hiçbir şeyi unutmayan, hayatındaki her şeyi kendi elleriyle kazanmış ve geçmişten gelen hiçbir varlığı olmayan iyi bir hemşireyle paylaşmak zorunda olduğu gerçeğine mi çıkıyor? Hatta bardakla gelen alegori ile birlikte, yenilmesine…

Bu detaylı okumaların dışında, Johnson’ın türe ve iyi kavramına dair yaptığı belirli rötuşları da konuşmak gerekiyor. Haliyle görsel olarak ve sunduğu deneyim açısından da kaliteli bir iş Knives Out, Johnson’ın daha önce kahraman özelinde yaptığı sorgulamaların yerini, bu filmde DNA’sı ile oynanmış iyi ve bunun koşullar içerisindeki değişkenliğine yapılan vurgular alıyor. Yani aslında filmi iki katmanlı olarak ele almak en doğrusu. İlki türe yapılan saygı duruşuyla beraber gelen modern eklemeler ve gizemin çözülüşünün olay örgüsündeki değişimiyken, ikincisi güncel Amerikan siyasetine dair çözümlemeler. Rian Johnson, bu iki katmanı bütünlüklü bir işe de çeviriyor, Knives Out’u özel kılan ve yılın en iyi filmleri arasına sokan şey de bu. Bu asalak ailenin, kaçınılmaz sonunun temsil ettiği şeyler, belki Johnson’ın da tahmin ettiğinden fazladır ama kurduğu her hikâyede aldığı risklere, kendini tekrar etmeden, geçiş yaptığı her türe yenilik getiren Johnson kendi sesini de korumayı başarıyor, bunun kolay olmadığı açık, ters yüz ettiği bu “kim yaptı” hikâyesi de kesinlikle izlenmeye değer.

cukurda-defineci-avi-540867-1.