Türkiye çok sayıda koalisyon denkleminden hükümet çıkarmaya çalışıyor. Sadece Meclis’te grubu bulunan 4 siyasi partinin erkânı değil; sermayenin tüm örgütlenmeleri; ABD-AB başta emperyalizmin bütün merkezleri; AKP’nin yandaşı veya düzenin yandaşı cümle medya ve de bilumum aklı evvel liberal-sol liberal kanaat önderi devrede. Herkes ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için üzerine düşen “sorumluluğun” gereğini yerine getirmeye hazır.

“Siyaset boşluk tanımaz” diye beylik bir söz vardır. Madem Meclis’te temsil edilen partilerden hiçbiri muhalefete talip değil, bu sorumluluk Haziran Hareketi’ne ve düzen dışı diğer güçlere düşüyor. Zaten AKP rejimi de en çok bundan korkuyor. Aksi olsaydı Haziran Hareketi’nin sıradan sayılabilecek bir basın açıklaması coplar, biber gazları, plastik mermiler eşliğinde böyle şiddetle dağıtılır mıydı? Çekindikleri, şimdilik büyük ölçüde sol yapılardan, sosyalist aydın ve aktivistlerden oluşan Haziran’ın gidişattan huzursuz sade yurttaşlarla buluşması. Yoksa Türkiye açıkça şeriat talep edenlere caddelerini açacak; köprüyü trafiğe kapatan Alperenler’in kılına dokunmayacak kadar “hoşgörülü”, karınca ezmez bir burjuva demokrasisi !

Tekrar pahasına Haziran Hareketi’nin taleplerini hatırlayalım:

-KaçAK Sarayı boşaltılmalı, Tayyip Erdoğan istifa etmelidir.

-Yolsuzluk dosyaları açılmalı, dört eski bakanla birlikte Erdoğan hakkındaki yolsuzları araştırmak için Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmalı, halkın paralarını sıfırlayanlar, ayakkabı kutularına dolduranlar Yüce Divan’da yargılanmalıdır.

-AKP’nin işlediği savaş suçları araştırılmalı, Suriye’ye yönelik uluslararası hukuka aykırı girişimlerin hesabı sorulmalı, başta Erdoğan, Davutoğlu ve Hakan Fidan olmak üzere MİT TIR’larıyla cihatçı çetelere yapılan silah yardımının sorumluları yargılanmalıdır.

-İç güvenlik yasası ve sansür yasaları başta olmak üzere AKP’nin tüm baskı yasaları iptal edilmelidir.

-Eğitimde gericileşmeyi derinleştiren 4+4+4 uygulamasına son verilmeli, laik ve bilimsel bir eğitim için gereken adımlar atılmalıdır.

-Haziran 2013 sürecinde uygulanan polis şiddeti soruşturulmalı, Gezi Direnişi’nde “Emri ben verdim” diyen, emri uygulayan tüm sorumlular yargılanmalı, Gezi ailelerinin ve davalarının üzerindeki baskılara son verilmelidir.

-Soma ve Ermenek başta olmak üzere, tüm iş cinayetlerinin sorumluları yargılanmalıdır.
-AKP gerici zihniyetinin beslediği kadın cinayetlerinin durdurulması için yasal düzenlemeler yapılmalı, “haksız tahrik” ve “iyi hal indirimi” kaldırılmalıdır.

-12 Eylül ürünü seçim barajı kaldırılmalı, seçim sistemindeki tüm antidemokratik düzenlemeler iptal edilmelidir.

İyi güzel de bu taleplerin hiçbiri “devrimci” filan değil, hatta reformist bile sayılmaz! Pekala bir burjuva demokrat rejimin tesisi talep ediliyor, diyenler aslında haklı. Hatta, “Gerçek restorasyon programı bu!” değerlendirmesini bile kabullenebiliriz. Demek demokrasinin standartları öylesine diplerde dolaşıyor ki, en temel talepler bile bazılarına “uçuk” görünebiliyor…

Haziran Hareketi bu çerçevede CHP’si, HDP’si koalisyon hesaplarının dışına düşen tüm güçlerle birlikte, “muhalefet koalisyonu”na hazır olmalıdır. Ama gerçek başarının mahallelerde, okullarda, işyerlerinde, sade yurttaşı bu mücadeleye seferber ederek, onun acil sorunlarına çare üreterek toplumsallaşmaktan geçtiğini unutmamalıdır.

Başkalarını bilemeyiz ama, gücümüz yeter yetmez bizim böyle bir hesaplaşmaya soyunmaktan başka çaremiz yok. Demokrasi güçleri için RTE ve şürekâsıyla helalleşmek, Ali İsmaillerin, Berkin Elvanların, kaybettiğimiz tüm gençlerin anılarıyla da vedalaşmak anlamına gelir. Buna da ne siyasi ne de insani açıdan hakkımız yok.