Başlangıçta kafamda bu giriş için kendi Kobane’mi ve belgesel izlenimlerimi yazmak vardı. Sonra şu cümle aklımdan çıkmadı; Bir geleneğin devamı olarak “Biz, yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyoruz.”

“Kobane. Bir kadın direnişi”

EZGİ ÇELİK - e.ezgicelik@gmail.com

Veysi Altay. Kendisi ile ‘Nû Jîn – Yeni Yaşam’ belgeseli için bir araya geldik. Hiç aklında yokken, sadece gazetecilik yapmak, doğru haberi tüm dünyaya duyurmak için, günlerden bir gün Kobane’ ye doğru yola çıkmış. Evet, kendisi belgesel yönetmeni ve daha önce çektiği belgeselleri var. Ama burada onun için öncelikli olan, gerçekten kobane deki direnişe katılarak haber yapmak olmuş. Yaptığı röportajlar, çektiği görüntüler hep bir yerlerde yayınlanır, ya da kendisi yazar umuduyla arşivinde birikmiş tek tek. Onun da deyimiyle ‘Kobane bir kadın direnişi’ olduğundan, genç yaşlı bir sürü güçlü, direniş kadınlarını kayıt altına alma şansı yakalamış. Şansı diyorum çünkü belgeseli izlediğinizde hissettiğiniz duygu bu oluyor. Bu kadınlar, bu yaşsız ruhlar, tüm derinlikleriyle, hikâyeleri ile karşınızda duruyor. Etki alanları, uğruna durdukları yer o kadar kudretli ve etkileyici gözüküyor ki, hissiniz sadece bu oluyor; ‘ne şanlıyım ki, izleyerek te olsa onlara değebildim, dokunabildim’. Vefat edenler yakından tanıdığı, direnişine eşlik etmiş, saatlerce kamerasına konuşmuş kadınlar olunca, Veysi Altay’ın da bunu bir belgesel haline getirmesi adeta bir zorunluluk olmuş. Vicdani zorunluluk. İyi ki de olmuş. Şimdi yüz ila yüz elli gösterim için çalışma halindeler. Her yerde de gösterime hazırlar. Sinemalar, sokaklar, sivil toplum örgütleri, sendikalar… Önemli olan insana ulaşması.

Başlangıçta kafamda bu giriş için kendi Kobane’mi ve belgesel izlenimlerimi yazmak vardı. Sonra şu cümle aklımdan çıkmadı; Bir geleneğin devamı olarak“Biz, yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyoruz.” Bu, onların cümlesi. Bu tüm direnişçilerin cümlesi. Ve biz bunu anlayacak kadar yüksek bir direnişe ve bilince sahip değiliz. O yüzden anladığım yerde kalmaya, belgeseli izlemeye ve bildiğim yerlerden yazmaya, sormaya karar verdim. Sen de izle! Bildiklerine bunu da ekle!

>>Kobane nedir?

Kobane, direniştir. Bir kadın direnişidir. Ortadoğu da başlayan yeni bir yaşamdır, Kobane.

>>Kobane ve daha nice şehirde, bir çok insan, yaşlarının, insan haklarının getirdiği yaşam koşullarını yaşamak yerine, bir direniş içerisindeler. Sizce bu onlar için bir ‘gurur’ sebebi mi, yoksa bir ‘acı’ sebebi mi?

Her ikisini de içinde barındırmakta. Ama Ortadoğu’yu ele aldığımızda insanlar normal yaşaması gereken hiç bir şeyi yaşamıyor. Aslında özgür iradeleriyle yaşamıyor. Demokratik yapılar içinde, insanların yapabileceği şeyler, oralar da bunlar mevcut değil. Onun yerine, kan var, gözyaşı var, acı var. Yılların getirdiği bir mücadele var. Biz, son yıllara baktığımız zaman gururun ağar bastığını görüyoruz. İnsani değerlerin tamamının yok sayıldığı bir barbarlar ordusuna karşı, sadece insani değerlerini savunan bir grup halk, kazandı. Böyle bir güce karşı direniş söz konusuydu. Bu duruş insanları ciddi anlamda gururlandırdı tabi. Bu acıları yok saymak değil. Hayatını kaybedenler, göç edenler… Ama bunlara rağmen bir direnişte bulunmak, yeni bir yaşam kurmaya çalışmak ve kazanmak, gurur vesilesi oldu oradaki insanlar için. Ve güçlendiler.

>>Bütün bunlar bir gurur vesilesi olduysa, oradaki insanların ölüme bakışı da bir başka mı oluyor?

Bir başka? Ölüme bakışı bir başkanın anlamını bilmiyorum. Yani kime göre bir başka? Şimdi şöyle bir durum var, insanlar ölmek istemedikleri için mücadele ediyorlar. Ve öldürmek istemedikleri için. Ama karşılarındaki düşmanın tamamıyla her şeyi yok etmeye çalışan bir yapı olduğunu da biliyorlar. Böyle bir güçle, mantıkla ve direnişle savaştıkları için, ölümünde kaçınılmaz olduğunu biliyorlar. Buna onları ne kadar etkileyecek bir şey olsa da, yine de ona göre mücadele ediyorlar. Mesela ben orada olduğum dönemde günde en az yirmi kişi yaşamını yitiriyordu. Bunların bir çoğu da çok genç insanlardı. Bu onları ne kadar sarssa da, bunun bir direniş olduğunu biliyorlardı. Şunu çok net söyleyebiliriz ki, Kobane tüm bu acılara, ölümlere rağmen, yediden yetmişe herkesin bu direnişe katıldığı bir yer oldu. Arkadaşlarının canını kurtarmak için, kendini tankın önüne atan genç bir kadın Arîn Mirkan, tankın namlusuna el bombası bıraktı. Ki başkaları da ölmesin diye. Buna benzer yüzlerce örnek sayabiliriz. Canlar ölmesin diye canlarını feda eden insanlar vardı. Ve bunların çoğu kadın. Ve hiçbirinin yüzünde en ufak bir korku, şüphe göremezdiniz. Bu kazanılması gereken bir başarıydı. Ve devam edilmeliydi. Bu yüzdendir ki, tekrar söylemek gerekirse, bu bir kadın direnişi ve devrimidir.

kobane-bir-kadin-direnisi-77105-1.

>>Bizim durduğumuz konuların üzerinde onların durma şansı yok. Ölümde bunlardan biri aslında öyle değil mi?

Bakın, karşınızda, insani değerlerin hepsini yok sayan bir güç var. Bu güç seni de yok etmek istiyor. Ve bu durum bazen senin ölümünü de kaçınılmaz kılıyor. Burada hangi konunun üzerinde durulduğundan bahsedilemez. Burada bir fedakarlıktan bahsedilebilir. Benim arkadaşım, yoldaşım hayatını kaybetmesin ben edeyim fedakarlığı bu. Bu ölümü kutsallaştırmak filan da değil. Bu tamamıyla durduğun noktayı, kurmaya çalıştığın sistemi ya da yok etmeye çalıştığın düşmanı, ölümünle başka insanlara duyurmaya çalışmak. Başka tartışacak bir şey yok orada. Buna zaman yok. Devamlı bir çatışma içindesin. Koşullar, sana yaşama şansı vermezken bunu düşünme şansı hiç vermiyor.

>>Kobane şuan ne durumda?

Şu an yapım aşamasında. Kobane küçük bir şehir. Ekonomik olarakta zengin olmayan bir şehir. Ama çok büyük bir direniş gösterdi, kazandı. Ve tüm bunlardan sonra dünyanın ve koalisyonun dikkatini çekti. Ortadoğu için bir simge haline de geldi. Evet evler yıkıldı, kent savaş alanı oldu ama bu kazanılan direniş toparlanma için bir güç sağladı. Zaferiyle herkese bir umut oldu. Bu direngen yanı eminim ki şehrin inşaası için de başarı sağlayacaktır.

>>Bu insanlar ne istiyor?

Bu insanlar kendileri gibi yaşamak istiyorlar. Kendi kimliğiyle, kültürüyle, diliyle yaşamak istiyor. Kürt olmasından kaynaklı, her hangi bir baskı görmeden yaşamak istiyor. Kendisi gibi olmak istiyor. Ne bir yeri işgal etmek istiyor, ne başkasının dinine müdahale etmek, ne de toprağına. ‘Ben neysem öyle yaşamak istiyorum’ diyor. Herkes, özgürlük ve demokrasi içinde yaşasın istiyor.

>>Sizce tüm insanlık ne istiyor?

Herkes başka bir noktadan hayata bakıyor. Sonuçta sistemlerin ya da ülkelerin kalıplara soktuğu, kendi eğitim ve yaşam biçimiyle yaşamak isteyen insanlar var. Bir takım örgütler mesela buna örnek. Devletler den daha vahşi, daha geri. Ve onlar da insan. Onlar mesela, bu şekilde yaşamak istiyor. İnandıkları gibi. İnandıkları şey ise, yok etmek. Biz de demokrasilerden ve haklardan yana bir dünyada yaşamak istiyoruz mesela. Birbirimize saygı gösterelim, özgürce yaşayalım. Devlette buna karışmasın. Çünkü, devlet insanlar için bir kolaylaştırma aracı olabilir, müdahale aracı değil.

>>Savaşların sebebi dünya politikalarıysa, politika da bitmeyecek bir şey olduğuna göre, savaşlar nasıl bitecek?

Ben Ortadoğu da kısa sürede biteceğine inananlardan değilim. Bu savaş uzun süre devam edecek. Bugün yaşadığımız durum, devletlerin yanlış politikasının sonucu yaşanan, bir patlama sürecidir. Bizzat devletlerin oluşturduğu bir sistemdir aslında. Böl, parçala.

>>Sizin için sırada neresi var? Tanıklık edip, belgesel olarak bize sunacağınız?

Kobane ve Rojava ile ilgili daha büyük bir belgesel yapmak istiyorum. Bunlara tanıklık ettim ve belgelemek istiyorum. Ama öncelikle sırada başka bir konu var; Türkiye’ de ölüm kuyuları. 1995 yılında, Mardin Dargeçit’te gözaltına alınıp, sonrasında kaybedilen yedi kişinin hikâyesi. Dört çocuk, üç yetişkin. Beşi bulundu, iki kişi hala kayıp. Bu kayıpların nasıl olduğu, ailelerin verdiği mücadeleyi anlatan bir belgesel çalışması var. Üç yıldır çekiyorum. Bitmek üzere. Ben çalışmalarımın eksenini biraz devlet suçları ve mezarsızlık üzerinden yaptım. Bundan önce yaptığım dört belgesel de mezarsızlık üzerine. ‘Kobane’ dışında. Cumartesi Anneleri’ nin bir aktivistiyim, bu sebeple de.

kobane-bir-kadin-direnisi-77106-1.

>>‘Nû Jîn - Yeni Yaşam’ , Kobane belgeselinin yolcuğu ne olacak bundan sonra?

Biz bu belgeseli Türkiye de hiçbir festivale yollamak istemiyoruz. Festivallerin bir çoğunun, sürece ilişkin tavrı, sansürcü oluşu sebebiyle katılmak istemedik. Ama onun dışında Mezopotamya Sinema ve Ortadoğu Sinema Derneği olarak her yerde göstermeye çalışacağız. Alternatif festivaller, köyler, ilçeler, okullar, sokaklar, parklar… Yani illa sinema salonuna girmek durumunda değiliz.

>>İzlenildiği yerlerde belgesele tepkiler nasıl oldu?

İstanbul da bir galamız oldu. Şişli Kent Kültür Merkezi’nde. Yoğun bir kalabalık vardı. Herkes çok güzel tepkiler gösterdi. O kadar iyi bir belgesel mi oldu bilmiyorum ama, konunun Kobane olması, kadın olması, kadının gücünün, direnişinin işlenmiş olması etkilemiş olabilir.

>>Peki belgeseldeki insanların kendilerini izleme fırsatı oldu mu?

Hayır. İki kişi hayatını kaybetti, diğer iki kişiye de ulaşamadım. Ama mutlaka Kobane’ye gideceğiz. Orada, şehrin merkezinde hep beraber izlenecek belgesel.

Naçizane, saygıyla…