“Bağdat demiryolunun inşası sırasında ‘Bağdat Demiryolu Şirket-i Sahane-i Osmaniyesi’nin Ayn el-Arap’ın yakınına kurduğu demiryolu istasyonuna verdiği ‘kompany (Company)’ adının bozuk teleffuzla ‘Kobane’ halini aldığı şehir çok eski tarihlerden beri Ayn el-Arap; ‘Arapların baharı’ veya Osmanlının ‘Arap Pınarı’ dediği bir yer.” Bu bilgiyi, takip edebildiğim kadarıyla yandaş medyada önce (10 Ekim) AKP’nin Atatürk Cumhuriyeti’ni İslam Cumhuriyetine dönüştürmesini MİLAT sayıp adını öyle koyan gazetenin bir yazarı kullandı. Aynı gün Beşir Atalay “Kobani değil Ayn-El Arabtır bizim için orası” dedi. “Çözüm Süreci”nin mimarı ile onun bültenlerinde Kobane’nin bir Kürt kenti olduğunun isim üzerinden inkârı, Bilal’in babası T. Erdoğan’ın İslahiye konuşmasının (7 Ekim) ardından geldi. Erdoğan, sığınmacılara müjde vermek için gittiği İslahiye’deki konuşmasında “Şu anda Ayn- El Arap’ta, diğer adıyla Kobane de düştü düşüyor” demişti.

Hükümet ve onun medyası, İŞİD’e verdiği desteği gizleme gereği duydukları sırada Kobane’ye, Kobane halkının vermediği ada sığınmaları normal. Normal olmayan bu bilgiyi, aynı amaçla kanlı bıçaklı olduklarını sandığımız muhaliflerinin üretip kullanması. İzleyebildiğim kadarıyla ismin kökeni hakkında ilk yazı, 1 Ekim’de Soner Yalçın imzasıyla Sözcü’de çıktı. Kaynağı bildirilmeyen yukarıdaki alıntı bire bir Soner Yalçın’dan alınmıştır. Bu bilgi, AKP tarafından kullanıldı; mesaj ilgili yerlere iletilip işlevi bitince fazla tekrarın yararı olmayacağı anlaşıldı ve kullanmaktan vazgeçildi.

Gariptir, Kobene’nin bir şirket (Company) adı olmasından hareketle “Aydınlık” ve “Çağdaş” çevreler bir tutum belirlemeye ya da tutumlarına tutanak bulmaya devam ediyor. Aynı bilgiyi, 18 Ekim’de İslamcı dönüşümü durduracağını söyleyen Aydınlık’ın bir yazarı; derken Çağdaş Avukatlar Grubu’nun lideri İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal aynı manada kullandı. Aydınlık ve Kocasakal’a göre de Kobane “Kobani değil, Ayn-El Arap”tı.

Erdoğan, partisi ve medyasına göre Kobane, Ayn-El Arap; İŞİD’e göre Ayn-El İslam… Bu, “Çağdaş”, “Aydınlık” geleceğimizin “Sözcü”leri için değerlendirmeye tabi tutulması gereken bir çelişki değil mi?

Kobane, artık bir isim olmasının ötesinde sol literatüre girmeyi hak etmiş politik bir kavramdır. Kürt siyasi hareketinin Kobane deneyimine, özerkliğini korusa bile muhtemeldir ki orada hayata geçirilen yönetim biçimine yaşam hakkı tanınmayacaktır. Fakat bir buçuk asır önce hepi topu iki ay ayakta kalan Paris Komünü gibi tarihe iz bırakacağı kesindir. Oradaki yönetim deneyimi hakkında az buçuk bilgisi olanlar bunun bir abartı olmadığını bilirler ve bu tespitime hak verirler. Kobane’yi Ayn-El Arap yapmaya çalışan “solcular”ın solculara yönelerek “Dün Telafer’e sessiz kalanlar bugün ‘Kobane’ diye neden feryat ediyor?” sorduğu sorunun yanıtı burada gizli. Solcular Telafer’e sessiz kalmadılar (2007’de Türkmenlere yönelik saldırıları -L.Doğan Tılıç imzasıyla- ilk kez gündeme getiren sol gazete BirGün’dü), ama kendi tarihlerine not düşen gelişmelere daha duyarlı tepki verdiler hepsi o kadar.

• • •

NOT: Geçen hafta sonu konuşmacı olarak katıldığım Hatay ve İskenderun panellerinin duyurusunu buradan yapmamıştım. ‘Duysam gelirdim’ diyen iki dinleyiciye yanıtım ‘ayakta kalırdınız’ oldu! Bu gün ODTÜ Eğitim Fakültesinde (13.30); 29 Eylül’de İzmir, 1 Kasım’da İstanbul’da olacağım. Yer ve zamanı twettr@unalozmen ve Eleştirel Pedagoji facebook sayfasından duyuracağım. Duymadık demeyin!