Zamlara karşı eylemlerini sürdüren SOL Parti, yurttaşları bugün bulundukları illerde 15 dakikalık kamulaştırma nöbetine çağırdı. Çalışmalarını değerlendiren SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İşleyen, “Kamucu ve demokratik bir dönüşüm için mücadele zamanı” diyor.

Köklü dönüşüm için mücadeleye

POLİTİKA SERVİSİ

SOL Parti, ekonomik kriz ve elektrik başta olmak üzere yağmur gibi gelen fahiş zamlara karşı yeni yılın ilk günlerinden bu yana eylemlerini sürdürüyor. Ülkenin dört bir yanında stantlar açan imza kampanyaları başlatan SOL Parti, bugün de Ankara’da zamların geri çekilmesi ve enerji şirketlerinin kamulaştırılması için topladığı 100 bini aşkın imza ile basın toplantısı gerçekleştirecek. Basın toplantısının ardından zamların geri alınması için dava açacaklarını vurgulayan SOL Parti’nin konuya ilişkin açıklamasında, “Tüm yurttaşlarımızı zamları, faturayı reddetmek için faturalarıyla bulundukları yerlerdeki enerji şirketleri önlerine giderek 15 dakikalık kamulaştırma nöbetine çağırıyoruz” denildi. Yurttaşın sorun ve taleplerini dile getirmek için ‘Halk kürsüleri’ de kuracak olan partinin Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ile zamlara karşı devam eden çalışmalarını ve çözüm önerilerini konuştuk.

Halkın çağrısı var

Derinleşen yoksulluk ülkenin en can alıcı sorunu haline geldi. SOL Parti yeni yılın ilk günlerinden bu yana özellikle elektrik zamlarına karşı ülkenin dört bir yanında eylemler yaptı, imza kampanyaları başlattı. Bu süreçte nelere tanık oldunuz, nasıl tepkiler aldınız, yoksulluğun geldiği boyuta ilişkin gözlemleriniz neler?

Sadece elektrik ve doğalgaz değil; yeterli gıdaya, ekmeğe en temel insani ihtiyaçlara ulaşamıyor artık insanlar. İktidara karşı büyük bir öfke birikmiş durumda. Alım gücü düşen insanlar bu derin yoksullukla tek başlarına baş etmek zorunda kalıyorlar, bu da çok mümkün olamıyor. En önemlisi sorunlarının çözümüne ilişkin bir umutla bütünleşememiş bir öfkeden söz ediyoruz. Düzen muhalefetinin parlamenter sisteme dönmekle sınırlı olan yaklaşımı tek adam rejimine son vermek anlamında önemli olmakla birlikte bunun ötesinde düzeni aynı biçimde sürdürmekle sınırlı bir biçimde düzeni muhafaza etmeyi esas alan bir çizgi. Böylesine ağır sorunların bu politikalarla çözülemeyeceğinin herkes farkında.

Muhalefetin de dönmeye çalıştığı AKP’nin ilk dönemlerinde atılan özelleştirme adımlarının bir sonucu olarak bugün her şey pahalı. Öte yandan sadece özelleştirmeler değil eğitim ve sağlık başta tüm kamu hizmetleri de paralı hale getirildi. Yoksulluğun derinleşmesinin ve bir çaresizliğe dönüşmesinin en önemli nedeni bu sosyal güvencelerin tümüyle ortadan kaldırılması. Kapitalist sistemin neoliberal saldırısının sonucu olarak yaşanan bu ağır tablonun ortadan kaldırılması da böyle radikal (devrimci) bir dönüşümü gerekli kılıyor. İnsanların biriken öfkesinin altında da AKP ve rejimle sınırlı olmayan böyle bir talep olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Sosyalist solun IMF patentli özelleştirme ve ticarileştirme politikaları karşısında yıllardır savunduğu talepler bugün toplumsal talepler olarak yükseliyor. Sol bu taleplerin taşıyıcısı olduğu ölçüde iktidarın kutuplaştırma siyasetiyle oluşturduğu etnik ve mezhepsel duvarlar da aşılıyor.

SOL Parti olarak Kasım 2021’deki mitinglerle başlayan süreçle birlikte toplumsal taleplerin taşıyıcılığını üstlenmeye çalışıyoruz. AKP iktidarının sonuna getirecek olan da sonrasında halkın sorunlarının gerçek çözümlerinin bulunması da örgütlü bir toplumsal muhalefet hareketinin yaratılmasına bağlı olacak. SOL Parti olarak biz böyle bir devrimci dalganın yaratılmasına talibiz ve bunun gereklerini tüm ezilenlerle ve emekçilerle birleşerek bu sorumluluğumuzu daha büyük güçle yerine getirmeye çalışacağız. Son aylarda hakları için direnen işçilerin, zamlara karşı ayağa kalkan insanların çağrısı da bu.

koklu-donusum-icin-mucadeleye-984295-1.
SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen



SOL dalgayı büyütelim

SOL Parti olarak “Halk kürsüleri” kurma kararı aldınız. Bu kampanyanın ikinci ayağını mı oluşturuyor? Bu kampanyayı biraz açarsak neler yapacaksınız?

Zamlara karşı yürüttüğümüz sokak mücadelesinin bir parçası olarak halk kürsülerinde düzeni reddeden işçilerin, gençlerin, kadınların, emekçilerin sesini ortaklaştıracağız. Mahallelerde gerçekleştireceğimiz bu buluşmalar halk dayanışmasının da örgütlendiği zeminler olacak. Pahalılık ve işsizlik altında ezilen insanlar son dönemde siyasetin bir nesnesine dönüştürüldü. İnsanların acılarını, yaşadıkları yokluğu paylaşmaktan onu izlemekten ibaret bir muhalefet var. Ama o çığlığı atan insanlara kimse bir çözüm sunmuyor, sadece bekleyin deniliyor! Oysa biz gerçekten bu ezilmişliğe son vereceksek bu ülkenin yoksullarının güçsüz bırakılmasından değil tam aksine birleşerek, örgütlü bir dayanışma ve mücadele ile güçlenmesinden geçecek. Halk Kürsüleri’ni bu anlamda halk dayanışmasının bir zeminine dönüştürerek, halkın sorunlarının birbirinin eksiğini tamamlayan insanların birlikte çözme deneyimlerini çoğaltacağımız bir başlangıç noktasına dönüştüreceğiz. Bunun bir başka yönü de siyasetin artık siyaset ve medya profesyonellerinin birbirinin benzeri konuşmalarından ibaret bir yankı odasına dönüşmüş olmasıdır. Bu solu da içine hapseden burjuva siyaset labirentlerinin dışındaki siyaset alanını tıpkı Gezi’nin forumlarında olduğu gibi mahallelere kuracağımız Halk Kürsü’leriyle gerçekleştirmeye başlayacağız. Bu harami düzenini reddedenlerin buluşmaları yeni bir toplumun ve ülkenin de çağrısına dönüşecek. halk kürsülerini adım adım ülkenin dört bir yanına yayarak bunu da tıpkı mitinglerimizde olduğu üzere bir sol dalgaya dönüştüreceğiz.

Çözüm kamulaştırmak

Ankara’da elektrik dağıtım şirketlerine dava açacaksınız. Zamlara karşı çözüm önerileriniz ve acil yapılması gereken maddeler neler?

1 Ocak’tan bu yana 100’den fazla noktada eylem düzenledik, sayısız noktada imza kampanyamızı gerçekleştirdik. 24 Şubat’ta 100 binin üzerindeki imzayla birlikte zamların geri alınması için davamızı açacağız. Bu zamların arka planında enerji üretim ve dağıtımın özelleştirilmiş olması gerçeği var.

Bu özelleştirmeler bir yanıyla da AKP’nin yandaş çeteye sermaye aktarımı ve kendi havuz payını kesmeye yönelik soygunun da bir parçası olarak gerçekleştirildi. Gelinen aşamada Erdoğan’ın bizden önce gaz lambasıyla ısınıyorlar sözünden bir gün sonra Isparta bir haftayı bulacak elektrik kesintisiyle karşı karşıya kalıyordu. MHP’ye ise zamları protesto eden CHP’ye kandil göndermek düştü. İktidar tam da Isparta’nın elektrik telleri kadar eskimiş, yıpranmış ve artık toplumun yükünü taşıyamaz hale gelmiş durumda. Zamlar mutlaka geri alınarak insanlar nefes almalıdır ancak bu tek başına kalıcı bir çözüm de olmayacaktır. Kalıcı bir çözüm enerji üretim ve dağıtımının tümüyle kamulaştırılmasından geçiyor. Enerjiyle de sınırlı olmayan bir kamucu dönüşüm olmaksızın bu krizden halkın sorunlarına çözüm bulmak imkânsız.

Zamlar, ekonomik krizin de bir neticesi olarak sadece enerjide değil birçok başka alanda, özellikle de gıdada kendini gösteriyor. Hayatın her yanını saran bir zam yağmuru var diyebiliriz. Bu durum toplumun kamusal hizmetlere eşit erişimini engelliyor. Yoksul kesimler temel ihtiyaçlarından mahrum yaşam mücadelesi veriyor. Kamulaştırma mücadelemiz bu anlamda kamusal hizmetlerin üretimi gibi erişiminin de demokratikleşmesi mücadelesidir aynı zamanda.
Bugün özelleştirmelerin yıkıcı sonuçları ortadayken dahi iyi özelleştirmeden ya da şirketlerin kamu tarafından denetlenerek özelleştirmelerin verimli kılınmasından söz eden sermaye yanlısı eskimiş liberal görüşleri bir yana bırakarak kamucu ve demokratik bir dönüşüm için mücadele zamanıdır.