Birkaç kez ziyaret etmişliğim olan simitçide müşteri olarak kendinize hizmet edersiniz. Her şey selfservis; önce parayı verir sonra simidi alırsınız. Ne veresiye ne kaçak var, yani batak yok. Özel okullar da selfservis çalışır; öğrenim ücreti çocuk okula başlamadan kayıt aşamasında tahsil edilir. Taksitli ödemeler, okulun anlaşmalı olduğu bankadan kullanılan krediye aittir. Okul parayı kayıtla birlikte trink alır. Tahsilât iflasın nedeni olamaz.

Simidin fiyatını satıldığı semt belirler; bir simit, maliyetinin asgari 10 katına satılır. Özel okulun fiyatı da semte göre değişir; özel okul, Türkiye’nin öğrenci başına harcama ortalaması olan 9 bin 7 yüz 90 liranın asgari üç katını alır. Maliyet iflasın nedeni olamaz.

Simit tüketiminde azalma söz konusu değil, geçmiş yıllara göre arttığını iddia edebilecek gözlemlere sahibim. Özel okulu tercih edenlerin oranı on yıl önce yüzde 3 idi; bu oran bugün yüzde 16. Müşteri kaybı iflasın nedeni olamaz.

Peki, kar marjı yüksek, müşterisi bol, düşük maliyetli bir işletme neden iflas eder? Bizce bunun bir tek nedeni olabilir; soygun! Biri bu şirketlerin içini boşaltıyor olmalı. Doğa Kolejinde öğrencisi olan ebeveynler de öyle düşünüyor olmalı ki bugüne kadar verdikleri eğitim, yemek vb. ücretlerinin nasıl kullanıldığına ilişkin açıklama bekliyor. Özel okulda çocuğum yok diye kayıtsız kalmayın, siz de yemediğiniz simidin parasını ödeyeceksiniz!

Hadi simdin iflasını anladık, okulun simitle aynı nedenle iflas etmiş olmasını aklınız alıyor mu?

Biri size “Okul iflas etmiş!” dese, arkaik müfredatı, eğitim-öğretim yöntemini, öğretmeni ve eğitim yönetimini eleştirdiğini düşünürsünüz. Devlet gözetiminde ve güvencesinde kamu hizmeti yapan bir birimin çalışanlarının ücretini ödeyemediğini, hizmet veremez durumuna düştüğünü aklınıza getirmezsiniz. Oysa Türkiye bir aydır bir eğitim kurumunun mali iflasını konuşuyor. Simitçi gibi kurulan, simitçi gibi işletilen, simitçi gibi iflas eden, simitçi gibi kurtarılan bir yere eğitim öğretim kurumu denebilir mi?

Doğa Koleji iflası (öğrenci ve öğretmenlerin kaybettiği iflas), özel okulların birer işletme olduğunu anlatmış olmalı. Simitçi için simit neyse, işletme mantığı ile çalışan okul için eğitim-öğretim odur. İşletmenin amacı para kazanmak ve maksimum kar elde etmektir. Bu uğurda ahlaki kuralları, hukuku, yasaları ve her türlü insani değeri yok sayabilir. Bu nedenle insanı ahlaki ve hukuki bir değer olarak düşünen eğitimin ticaretin konusu olmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz.

Doğa Kolejinin ardında sıralanmış aynı büyüklükte birkaç eğitim yatırımcısı daha görüyorum. Her an ‘ben bu oyundan çıkıyorum’ diyerek çocukları ortada bırakabilirler. Bu işin şakası yok, simitçi iflas ederse börekçiye gideriz ama onlar da iflas ediyorum derse kimse kaçacak delik bulamaz. Türkiye, İngiltere gibi işletmeler eliyle eğitim ihraç eden ülke değil, biz ithalatçıyız. Türkiye’deki her özel okulun bir İngiltere okulunun temsilcisi olarak pazarlanıyor olması bir şey anlatmıyor mu? . 2023’e kadar özel öğretim okullarının payını yüzde 20’ye çıkarmayı kendine hedef olarak koyan Milli Eğitim Bakarı Ziya Selçuk’a bir kez daha düşünmesini salık veririm.

Özel sektörün payı arttıkça eğitimin niteliği düşer

OECD ülkelerinde kamu ve özel öğretim kurumlarının eğitimdeki ortalama payı/rolü yüzde 83'e yüzde 17. Özel sektörün üniversiteler, eğitim materyali pazarı dahil eğitimde en çok söz sahibi olduğu ülke eğitim ihracatçısı ABD, Avustralya, Japonya, İngiltere ve eğitim ithalatçısı Şili, Kolombiya, Kore ve Türkiye. Özel sektörün payı ABD’de yüzde 35, Türkiye’de yüzde 20.

Finlandiya, Lüksemburg, Norveç ve İsveç'te özel yatırımcının eğitimdeki söz hakkı yüzde 3. Fransa, Almanya, Hollanda’da yüzde 5 civarında. Almanya ve Fransa hariç bu ülkelerde zorunlu eğitim tamamen devlet tarafından finanse edilir. Özel sektör sadece zorunlu olmayan (Meslek eğitimi, yüksekokul ve üniversite) eğitim kademesinde yatırım yapabilir. Türkiye’de ise özel sektör, kamu gözetiminde yapılması gereken zorunlu eğitim kademesine çekilmiştir. Okulöncesi, ilk, orta ve lise düzeyindeki okulların yüzde 16’sı özelleştirilmiştir.

Eğitimi kamusal hizmet alanı olarak gören ülkelerin aynı zamanda istikrarlı bir toplum yapısına, siyasete ve ekonomiye sahip olduklarını inkar edemeyiz. Buna karşın piyasanın eğitimde önemli aktör olduğu (özel sektör kanalıyla eğitimi pazarlayan ABD, İngiltere, Avustralya dahil) diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyiz. Japonlar da piyasa kurbanı; son yıllarda onların eğitim sisteminden övgüyle söz eden tek kişi Erdoğan oldu. Türkiye’nin bu guruptan çıkması gerekiyor. Özelleştirmede ısrar etmesi Türkiye’yi ABD ve İngiltere’ye benzetmez, aksine onların Türkiye pazarındaki payını artırır.