Halk büyük bir ekonomik yıkım içinde. Siyasal ve ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Yurttaşın, iktidarın bu sorunları çözebileceğine dair umudu yok ve halk arayış içerisinde. Muhalefet ise bu arayışa yanıt vermekten çok uzak

Koltuklar sarsılıyor

Yaşar AYDIN

AKP-MHP-Perinçek-Feyzioğlu’nun içinde yer aldığı Cumhur İttifakı yaşadıkları fikir ayrılıklarını bir kenara bırakarak birbirlerine sarıldı. Kuşkusuz bu bir olma halinin nedeni “ülke bekası” değil kendi gelecekleri.

Sosyal medya yasağından barolara, Libya’dan emeğin haklarına kadar her konuda ayrılıklar bir kenara bırakılarak Erdoğan’ın etrafında kenetlendiler. Daha baskıcı, daha otoriter hatta daha İslamcı bir yönetim taleplerini açıkça ifade ediyorlar.
İktidar tarafında fotoğraf bu kadar netken muhalefet cephesinden yeterli tepki gelmediği çok açık. Bunun bir nedeni iktidarın doğal ölümünün gerçekleşmesini beklemek ise diğer nedeni de toplumdaki değişim talebinden en az iktidar kadar korkmuş olmalarıdır.

BAŞKA ŞANSLARI KALMADI

Cumhur İttifakı bir cephe olma özelliğini kaybedip tek bir parti olarak yolunda hızla ilerliyor. Birbirlerini sevmeseler de mantık evliliğini ‘Katolik Nikâhı’na dönüştürmüş durumdalar. Artık birbirlerinden ayrılamayacak kadar karmaşık çıkar ilişkileriyle bağlanmış durumdalar. Bir arada durmaları kısa vadede yenilgiyi geciktirse de çöküşün daha büyük ve sarsıcı olmasından başka bir sonuç üretmez. Son anketler de gösteriyor ki oy geçişleri bile birbirlerinden oluyor. Karşı bloktan bir çizi bile sökemiyorlar.

ERKEN SEÇİM NEDEN İSTENMEZ?

İktidar cephesinde işler iyi gitmiyor. AKP içinden çıkan partiler hızla güçleniyor. Yüzde birle başladıkları yarışta yüzde 4’lere çıktılar. İlk kez iktidar cephesi geriye, hem de 10 puanlık bir farkla geriye düştü. Muhalefet partileri her gün memleketin ne kadar kötü yönetildiğinden bahsediyor. AKP iktidarının halka yaptığı kötülüklerden bahsediliyor. Tüm bunlara rağmen muhalefet partilerinin bir kez olsun yüksek sesle erken seçim talebini dile getirmemiş olması siyasetin yerleşik kurallarıyla çok uyuşmuyor. Her muhalefetin arayıp da bulamayacağı koşullar varken günler iktidara akıl vermekle geçiyor. İktidarın asla yapmayacağı öneriler ısrarla dile getiriliyor. Hak talebiyle sokağa çıkmak “provokasyona gelmeyeceğiz” denilerek iktidar ağzıyla eleştiriliyor. Milyonların değişim talebini karşılamak yerine kendi dünyalarıyla sınırlı bir muhalefet etme yöntemine çağrı yapıyorlar. Yani “bekleyelim gidecekler.”

ÜLKEYİ KAYBEDİYORUZ

Halkın geçmişten gelen birikmiş sorunları pandemiyle daha derinleşti. Sorunlar, eski ve bildik yöntemlerle çözülemez noktada. Çözümü, sorunları üreten sistemin içinde arama çabası çok açık ki duvara toslamaya mahkûm. Saray iktidarının çizdiği pembe tabloya kendi yandaşları dahil kimse inanmıyor. Çıkar birliği etrafında devam eden ilişkinin mutlak yenilgiye kadar biçim değiştirse de süreceği ortada. Görünen o ki Millet İttifakı içinde yer alan ya da bir süre sonra yer alacak partiler de yerinden çok sallanmayacak. O yüzden muhalefet stratejileri de düşük yoğunluklu seyrediyor.

Saray ve TBMM arasında bunlar yaşanırken memleket yangın yerine dönmüş durumda. Haziran ayı enflasyonu son 16 yılın en yüksek ikinci rakamı oldu. İşsizlik, yoksulluk yandaş kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı anketlerde bile birinci sorun olarak çıkıyor. Ekonomi yıllarca toparlayamayacağı büyük darbeler yedi. Eğitimden sağlığa tüm devlet kurumları tel tel dökülüyor. Bu koşullarda durup beklemek, hadi haksızlık yapmayalım sadece savunmada kalmak muhalefet partilerinin bu ülke insanına yaptığı kötülük olarak hatırlanacak.

CÜRET VE CESARET

Yoksul milyonların arayışı sorunları açıkça ifade eden, bu sorunların yaratıcılarıyla mücadeleyi göze alabilen toplumsal ve siyasal örgütlerin ortaya çıkmasıyla sonlanacak. Y Kuşağı’nın, Z Kuşağı’nın özgürlük düşlerini iki sosyal medya paylaşımıyla selamlamak yetmeyeceği gibi ezilenlerin eşitlik ve adalet talebi de küçük restorasyonlarla giderilemez. Toplum geniş tabakalar halinde hareketlendi ve sarsıcı sonuçları olacak. Bununun durmasını beklemek ham hayal olur.