MacCarthy bu kez yönetmenin yeni filmi Spy’da başrolde yer alarak ideal bir komedi starı olduğunu nihayet kanıtlamış oldu

Komedinin yeni kraliçesi

Spy (Ajan) filmi, Bridesmaid (Nedimeler), The Heat (Ateşli Aynasızlar) filmlerinden sonra, yönetmen-senarist Paul Feig ve oyuncu Melissa McCarthy’nin üçüncü birlikteliği. Paul Feig’in The Office dizisinin pek çok bölümünde yapımcılık ve yönetmenlik yapmış olduğunu da hatırlamak gerekir. Melissa McCarthy, Paul Feig’in başarılı filmi Bridesmaid’de yönetmenin komedisinden biraz yararlanabilmiş ve kendisini bir nebze olsun gösterebilmişti. İkinci birliktelikleri polisiye komedi The Heat’te ise Sandra Bullock’un yanında yer aldı. Her iki filmde de Feig MacCarthy’nin potansiyelini seyirciyle paylaşmak için ona özel sahneler yazmış ve yıldızını parlatmıştı. MacCarthy bu kez yönetmenin yeni filmi Spy’da başrolde yer alarak ideal bir komedi starı olduğunu nihayet kanıtlamış oldu ve hak ettiği alanda komedisini paylaşma olanağı buldu. Onu komedinin yeni kraliçesi ilan etmek gayet yerinde olur. Yönetmenin kaleme aldığı aksiyon komedi türündeki Spy filmi, bu yeni yıldızla, komedinin sadece zamanlama, komik kostümler, zıt karakter birliktelikleri, hesaplı espriler olmadığını kanıtlamış ve MacCarthy’nin başı çektiği bir seri filminin de sinyallerini vermiş oldu.

CASUSLUK PARODİSİ
James Bond parodisini andıran filmin konusu son derece basit ve casus filmi temalarından oluşuyor. ‘Susan Cooper/Melissa McCarthy’ masa başı CIA ajanlarından biridir. Bir yandan gizliden aşk beslediği süper havalı ve yakışıklı saha ajanı “Fine’ı/Jude Law” istihbarat ve teknoloji ile ofisten yönlendirendir. Henüz hiç saha görevine çıkmamıştır. Bir şey olur ve dünya gene tehlike altındadır. İş tabiiki de! Amerikalı ajanlar ordusu CIA’ya düşer. Ancak tüm CIA ajanları kötü adamlar tarafından deşifre olduğundan, 10 yıl boyunca sadece masa başında görev almış Susan Cooper saha görevine atanır. Ve komedi tam gaz ilerler. CIA’nın bulunduğu tüm filmler arasında, CIA merkez bürosu hiç bu kadar saçma sapan, yetersiz ve sönük işlenmemişti. Kumanda merkezinin fareler ve yarasalarca istila edilmesi, çalışanların doğum günü kutlamalarıyla daha ilgili oluşları, ajanların ya yozlaşmış ya da süper acemi oluşu gibi garipliklerle, CIA ile epey dalga geçilmiş. Filmde bir silah tüccarının bile şaşırarak “CIA’da neler oluyor? İyi işleri dronelar mı kaptı?” demesi de tüm bunları doğruluyor.

Melissa McCarthy, rolünde bir harika. Oyun alanını çok geniş tutabilen bir yapısı ve becerisi var. Oyuncunun kendiliğinden, zorlamadan kendisiyle dalga geçebilme hamleleri çok özel. Bu daha ziyade Bette Midler gibi büyük liglerde karşılaşabileceğimiz bir özellik. Bunun dışında herkese lütfedilmeyen bir özelliği de var; henüz sahnede hiçbir şey yapmamış olsa bile, kendisi gördüğü anda seyirciyi gülmeye başlatması. Spy’da Susan Cooper bir karikatürden ibaret olmasına karşın her yönüyle tam donanımlı tastamam bir karakter olmayı başarmış. Filmin onun fiziksel haliyle basmakalıp ve kaba bir şekilde dalga geçmeye yeltenmeden, tam aksine ideal kahraman olmanın tanımını boşa çıkaran bir hali var. Farklı kimliklerle saha görevine çıkan Susan’ın kılık değişimleri bir harika. Roma’da kontes kıyafetiyle McCarthy’nin aslında kendi olarak göründüğü anlar ise oyuncunun kendini asıl gösterdiği sahneler. Hem kadın, hem oynadığı karakter bir de komedyen.

HARİKA AHMAK
Film sadece McCarthy şovu değil elbette. Özellikle yan rollerdeki birlikteliklerle ortaya çıkan zıtlıklar, uyumlar şahane. Miranda Hart ve Peter Serafinowicz gibi kendilerini kanıtlamış iki İngiliz komedyenle beraber, kaba bir tasvir de olsa, komediyi çok iyi paslaşıyorlar diyebilirim. Nancy’nin (Miranda Hart) 50 Cent ile kısa yan hikâye yolculuğu da bulunuyor. Ama her şeyden öte Jason Statham komediye çok yakışmış. Kendisini gördüğümüzde üzerine yerleşmiş olan maço, becerikli, iyi yumruk, sıkı tekme ve mükemmel İngiliz sokak aksanıyla ortalıkta salınacağını düşünüyorsunuz. Ancak film Statham’ı tam ters köşe kullanarak çok iyi bir hamle yapıyor. Ahmaklıkları ile sürekli kaos yaratan ve sorun çıkaran bir karakter olarak neredeyse Dedektif Clouseau’yla yarışıyor. Kısacası Statham bu filmde harika bir ahmak oluyor… Komedi filmlerinde kendime koyduğum ölçüleme tekniği kaç kez güldüğümde ilgili. İnanın Paul Feig’in Spy filminde bunu saymayı unuttum daha doğrusu sayıyı kaçırdım. Gülmek, yüz kaslarını, omuzları, diyaframı ve karın kaslarının, kahkaha ise bunlara ek olarak kol ve bacak kaslarını da çalıştırır derler, siz de bence bu film sayesinde bu sıkı egzersize katılın derim…