Bartın Amasra’daki maden ‘kazası’nda 41 kişi öldü, 11 kişi yaralandı. Soma’da 301 madencinin öldüğü faciadan sekiz yıl sonra kömür madenlerinde bir büyük felakete daha tanıklık ettik. Hükümetin ‘kader’ bahanesi aklı başında olan kimseyi tatmin etmedi. Muhalefetten bazı isimler de kömüre toz kondurmadan ihmal olasılığını dile getirdi. Türkiye’nin ilerlemesinin önündeki en büyük eksikliğin siyasi cesaretsizlik olduğunu bir kez daha gördük. Sesi duyulan isimlerden hiçbiri çıkıp, “kömürsüz olur” diyemedi.

Türkiye’de kömür, başta elektrik üretimi olmak üzere sanayide ve ısınmada kullanılıyor. Linyit ve taş kömürü sektörlerinde 36 bin işçi çalışıyor. Elektrik üretiminin yüzde 30’u kömürlü termik santrallardan sağlanıyor. Kömürün payı az değil ama kömürsüz bir hayat mümkün. Bir günde değil ama 10-15 yıl içerisinde önce elektrik üretimi daha sonra sanayide kömür kullanımını sonlandırabilir, iklimi ve temiz havamızı koruyarak ölümlerin önüne geçebiliriz. Hesap yapalım.

ÖNCE VERİMLİLİK

332 milyar kilovatsaatlik elektrik talebinin 100 milyarı kömürle karşılanıyor. Kömürlü termik santrallardan vazgeçeceksek bizim bu üretimi başka bir kaynaktan yapmamız veya talebi azaltmamız gerekir. Doğrusu ise ikisini birden yapmak, enerjiyi verimli ve tasarruflu kullanarak talebi azaltmak, kalanı da tercihen yenilenebilir enerji dediğimiz güneş, rüzgâr gibi kaynaklardan sağlamak. Talebi ne kadar azaltabileceğimize dair ipuçlarını devletin farklı kurumlarının verilerinden görebiliyoruz. 2017-2023 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı, 2023’e kadar Türkiye’nin birincil enerji talebini yüzde 14 azaltma hedefiyle yola çıkmıştı. DPT, elektrik talebinin de enerjiyle aynı şekilde yüzde 20-25 oranında azaltılabileceğini söylemişti. Yalıtımlı ve akıllı binalarla, verimli motorlar, elektriği daha az harcayan aletler, ulaşım araçlarıyla bu mümkün. Talebi yüzde 20 düşürdüğümüzde Türkiye’nin elektrik ihtiyacı 330 milyar kilovatsaatten 270 milyar kilovatsaate (kWh) düşer. 60 milyar kilovatsaatlik bir üretime gerek kalmaz. İhtiyacımız olmayan elektrik üretimini kömür santrallarından kıstığımızı varsayalım. Geriye kaldı 40 milyar kWh’lik bir açık. Onu nereden bulacağız?

GÜNEŞ AÇIĞI KAPATIR

Türkiye, güneş, rüzgâr ve jeotermal enerjisinden hali hazırda 56 milyar kilovatsaat elektrik üretiyor. Bu kaynaklar rüştünü ispatladı. Mevcut güneş kurulu gücümüz ise potansiyelimizin çok ama çok altında, 9 bin megavat (MW) civarında. Yüzölçümü Türkiye’nin yarısından az olan İtalya’da güneş kurulu gücü 25 bin MW’a doğru gidiyor. Türkiye İtalya’yı yakalasa ve 15 bin megavat yeni güneş kurulu güç eklese yaklaşık 24 milyar kilovatsaat ek elektrik üretimi yapar. 40 milyar kWh’den kalan 16 milyar kilovatsaat de rüzgâr ve biyokütle gibi kaynaklardan sağlanabilir. Gündüz güneşten üretilen fazla elektrik gelişmiş batarya sistemlerinde depolanabilir, hibrit sistemler ve hidrojen enerjisiyle desteklenebilir veya mevcut barajlı hidroelektrik santrallarla eşleştirilebilir. Bu sayede daha az yeni güneş gücüyle de tüm gün elektrik üretimi yapılabilir. Kimse elektriksiz kalmaz, madenlerden ölüm haberi gelmez. Peki, çalışan 36 bin kişi işsiz mi kalır? Kalmaz.

MADENCİLER İŞSİZ KALMAZ

Yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimi kömür, nükleer ve doğalgaza göre daha çok istihdam sağlayan teknolojiler. Türkiye her yıl 2 bin MW’lık güneş paneli kurmayı hedeflese, panel üretimini de Türkiye’deki fabrikalarda yapsa, uluslararası verilere göre 22 ila 40 bin kişiye iş sahası açmış oluyor. Sorun istihdamsa, güneşe yaptığınız yatırım size büyük bir avantaj sunuyor. Fabrikalar öncelikle maden sahalarının olduğu bölgelere kurulabilir, işçiler yer altında değil, hayatlarının kadere terk edilmediği koşullarda çalışır. Madenlerde iş fırsatı bulamayan kadın işçilerin yenilenebilir enerjide daha fazla şansı olduğunun da altını çizelim.

Güneş enerjisi için otopark alanları, fabrika cepheleri, kamu binaları, benzin istasyonları gibi mevcut yapılar kullanılabilir. Güneşten elektrik üretmenin maliyetinin, Türkiye’deki son ihalelere bakarak kömürden üç, nükleerden altı kat ucuz olduğunu da hatırlatalım. Nükleerde tamamen, kömürde ise yarı yarıya dışa bağımlıyız, güneşin ise sahibi yok, bunu da unutmayalım.

Son söz. Kazadan hemen sonra maden işçilerine ödenecek tazminat rakamlarının açıklanmasını sinirlenerek ve üzülerek izledim. İşçilerinin hayatının bedelinin maddi karşılığı olduğu ve bizi bunu kabul etmeye zorlayan bu açıklama asıl itiraz noktamız olmalı. Hiçbir enerji kaynağı yaşam pahasına kullanılamaz. Teknik çözümler var ve bundan bahsedeceğiz ancak yaşamın değersizleştirilmesine, maddi karşılık biçilmesine de sonuna kadar itiraz edeceğiz. Bir canı feda etmektense elektriksiz kalırız.