KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, “Türkiye Toplumunda İnsan Hakları Algısı ve Farkındalığı” araştırması sonuçlarını basınla paylaştı. Buna göre toplumun genelinde mevcut sorunları hiçbir partinin çözemeyeceği fikri hâkim. KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, artan ekonomik sorunlarla birlikte sınıfsal gerilimin yükselmeye başladığını vurguladı.

KONDA Araştırma: Yurttaş nizamı değiştirmeye kararlı, yapacak olanı seçmiş değil

FİLİZ GAZİ

KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, Civil Rights Defenders için yaptığı, “Türkiye Toplumunda İnsan Hakları Algısı ve Farkındalığı” araştırması sonuçlarını 9 Aralık’ta (bugün) düzenlediği toplantıyla basınla paylaştı.

Araştırmanın saha araştırması 25- 26 Eylül 2021 tarihlerinde gerçekleştirildi. Anketler örneklem hesabına göre seçilen mahalle ve köylerde rastlantısal olarak belirlenen hanelerle yüz yüze görüşülerek yapıldı. Araştırma kapsamında, 31 ilin merkez dahil 85 ilçesine bağlı 120 mahalle ve köyünde 2 bin 402 kişi ile konuşuldu.

RAPORDAN ÖNE ÇIKAN BULGULAR:

Her 10 kişiden 4’ü Türkiye’de insanların en çok din veya mezhebinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Her 100 kişiden 36’sı Türkiye’de insanların cinsiyetinden dolayı, 33’ü siyasi tercihinden dolayı, 282’i etnik kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğradığını belirtiyor.

Toplumun yüzde 50’si kendini LGBTİ+’lara uzak hissediyor. Bu her iki kişiden biri demek. Toplumun yüzde 36’sı mültecilere, yüzde 26’sı azınlık halklarına kendi uzak hissettiğini beyan ediyor.

Araştırmanın sonuçlarına göre insan hakları kavramı yurttaşlar tarafından ilk olarak "eşitlik" ile ilişkilendiriliyor. İnsan haklarını tanımlamak için en fazla başvurulan diğer iki kavramın ise sırayla "yaşam hakkı" ve "özgürlük" olduğu görülüyor.

Araştırmada insan hakları alanındaki sorunları mevcut hiçbir partinin çözemeyeceği algısının toplumun geneline hâkim olduğu görülürken, yurttaşların yalnızca yüzde 15’i AKP’nin, yüzde 9’u CHP’nin yüzde 7’si İYİ Parti’nin bu sorunları çözebileceği konusunda ümitli.

Toplumda en fazla haksızlığa uğradığı düşünülen gruplar arasında kadınları, yoksullar, Kürtler ve gençler takip ediyor. En fazla LGBTİ+’ların haksızlığa uğradığını düşünenlerin oranı ise yüzde 14.

konda-arastirma-yurttas-nizami-degistirmeye-kararli-yapacak-olani-secmis-degil-953374-1.

SINIFSAL GERİLİM YÜKSELMEYE BAŞLADI

Raporun açıklanmasından sonra KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Buna göre öne çıkan başlıklar şunlar:

*Biz yakın tarihteki seçimlerde, sandığa siyasi tercihlerimiz ve o günkü tartıştığımız konunun çözümü üzerinde gidip oy vermedik. Kimliklerimizden oy verdik.

*2019’dan beri KONDA’daki bütün araştırmalarımız şunu gösteriyor. Reel sorunlar çoğalmaya başladıkça; işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı gibi insanların bireysel hayatlarına değen sorunların ağırlığı artmaya başladıkça o kültürel kimliklerin, siyasi tercihlerin ürettiği soyut şehvet erimeye başlıyor.

*Yeniden, eski bildiğimiz geleneksel sınıfsal gerilim yükselmeye başladı. Yoksulluk; artık Kürt, Türk, muhafazakar, seküler ayrımından daha kıymetli hale geldi. Türkiye’ye özgün olan şey ise hem kültürel olanın bir biçimde diri olması hem de sınıfsal çelişkilerin aynı anda yükseliyor olması. İki farklı dinamik aynı anda çalışıyor. Bu siyasetçilerin ve sivil toplumun meselesi artık.”

VATANDAŞ, NİZAMI DEĞİŞTİRECEK PARTİYİ SEÇMİŞ DEĞİL

“Vatandaşın oldum bittim nizamla derdi var ve nizamı değiştireceğine oy veriyor. Aynı şey 12 Eylül darbesinden sonra oldu. 2012’deki kırılma nizama karşılıktan çok, var olan nizamla güven ilişkisinin tamamen sıfırlanmasıyla alakalıydı. 28 Şubat yaşanmış, siyasi sonuçları var. Marmara depremi olmuş, insanlar devlet diye gözünde büyüttüğü mekanizmanın olmadığını görüyor. Şimdi de nizamı bitirmek konusunda bir kararlılık var ama bunu yapacak olanı seçmiş değil. Bakıyor, vaat edilene bakıyor. Bundan sonrası siyasetçilerin işi.”

TOPLUM DEVİNİM İÇİNDE, DAĞLARDA ÇOBAN ATEŞLERİ YANIYOR

“Türkiye insanı birey olma konusunda çok gayretli ama yurttaş olmak konusunda çok temkinli. Hala haklarını savunma konusunda sokağa çıkma konusunda ikircikli. Sevgili Hrant Dink’in dediği gibi insan hakları, toplumda karın gurultusu gibidir. Örgüt dediğinizde ne anlar İngilizler, bizim zihnimize ne geliyor? Ahilik, imecilik, vakıf gibi örgütlemeleri başaran bir toplum niye hak temelli örgütlenmeyi bilmiyor olsun ki? Biliyor. Biz insan hakları diyoruz ama Kayseri’deki bir kadın adalet diyor. Yurttaş olma konusunda Türkiye toplumunun kısıtları var. Gündelik hayata değen bir dille yaklaşmak gerekiyor diye düşünüyorun. Türkiye toplumu müthiş bir devinim içinde. Bilhassa gençler… Dağlarda birçok çoban ateşi yanıyor.”

“Türkiye’de devlet düzenleyici kurum olarak değil, denetleyici kurum olarak görülüyor. Buna en iyi örnek imar affı. 1948’den bu tarafa 17 imar affı yapmışız, 17’nci afta bile 8,5 milyon insan başvurdu diye hükümet övündü. İnsanlar o kaçak katı yaparken ne yaptığını biliyor. Nizama güvenmediği için devleti ofsayta düşürmeyi doğal görüyor. Bunda çaresizlik de var, devleti şavullamak da var… Toplum riyakar mı? Böyle diyemeyiz. İşte şu kadar zaman birlikte mücadele ettik, seçimde bir baktık, yine o partiye oy vermişler deniliyor. Ben bunun bir efsane olduğunu düşünüyorum. Vatandaş, sokaktaki gerilimin ne olduğunu biliyor.”