Konkordato ve çalışanların hakları

Ülkemizde yaşanmakta olan ekonomik kriz dalga dalga gelerek tüm sektörleri etkilemeye başladı. Tıpkı geçmişte yaşanılan ekonomik krizlerde olduğu gibi bugün de krizin faturası önce çalışanlara kesiliyor. Yani krizi en çok işçiler hissediyor ve yaşıyor. Geçen haftanın çalışma hayatı haberleri arasında 3 bin civarında kuruluşun konkordato ilan ettiği, kendi adına çalışan 13 milyon kişinin ise sigorta primini ödeyemediği haberleri yer aldı.

Görünen o ki bu haberleri artık sıkça duyacağız ve istemesek de yazılarımızda, programlarımızda duyuracağız.

Konkordato nedir?

Bu konu aslında son dönemde yasada yapılan değişiklikle sadece şirketlerin değil, ödeme güçlüğü içinde olan şahısların da konkordato ilan edebileceği tartışmaları ile gündeme gelmişti. Diğer yandan geçen hafta ana muhalefet partisi CHP, konkordato ilan eden şirketlerde çalışanların mağdur olmaması için Meclis’e bir yasa önergesi verdi.

Bu gelişmelerin ardından bizim de şu sıralar çalışanlardan sıkça soru aldığımız bu konuya değinmemiz gerekli oldu.

Konkordato özetle, ekonomik bakımdan güç duruma düşen şirketlerin alacaklıları ile anlaşarak borçlarını yapılandırmasıdır diyebiliriz. Bu düzenleme geçmişte sadece sermaye şirketlerini kapsıyor iken, yukarıda da belirttiğimiz gibi, yine bu yıl içinde yasada yapılan bir değişiklikle sadece şirketlerin değil, kişilerin de konkordato ilan edebilecekleri konusu hukuk çevrelerinde tartışmalar başlattı. İcra İflas Kanunu’nda konuya ilişkin maddenin ilk fıkrası aşağıdaki gibi;

Madde 285 – (Değişik: 28/2/2018-7101/13 Md.) Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.”

Konkordato ile ilgili bu kısa açıklamalardan sonra konunun çalışanları ilgilendiren diğer yönlerine bakalım dilerseniz.

İşçiler için haklı fesih nedeni değil

Öncelikle bir şirketin konkordato ilan etmesi bu şirkette çalışanlar bakımından haklı bir fesih nedeni oluşturmuyor. Yani bu nedenden dolayı işçi iş sözleşmesini sona erdirip kıdem tazminatı talep edemez. Ancak belirtmeliyiz ki işçiler ücretlerinin hiç ödenmemesi, eksik ödenmesi, düzensiz aralıklarla ödenmesi, işyerinde işin 1 haftadan fazla durması gibi sebeplerden dolayı iş sözleşmesini İş Kanunu 24/2 ve 24/3 maddeleri kapsamında haklı nedenle sona erdirip işyerinden kıdem tazminatı talep ederek ayrılabilirler.

*****

İşçiler icra takibi başlatabilirler, işçilik alacakları önceliklidir

Konkordato ilan etmiş bulunan işyerlerinin çalışanları, işçilikten kaynaklanan alacakları (ücret, fazla mesai, izin ücreti, kıdem, ihbar tazminatı vb) için icra takibi başlatabilirler. Bu arada işçilerin alacakları öncelikli alacaklar arasında yer almaktadır, yine konuyu düzenleyen İcra İflas Kanunu’nun 206’ncı maddesinin 4’üncü fıkrası şöyledir:

(Değişik dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/52 Md.) Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:

Birinci sıra: A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

Madde metninden de anlaşılabileceği gibi işçilik alacakları imtiyazlı alacaklardır. Ancak işçilik alacaklarının bu öncelikten yararlanabilmesi için mutlaka konkordato masasına yazdırılması, yani kayıt ettirilmesi gerekir. Aksi halde alacak sırasında öncelikli değil, normal alacaklar gibi işlem görecektir.

Yasal düzenlemeler bu yönde olmakla birlikte ne yazık ki işçilerin genellikle ödeme güçlüğü ile karşı karşıya olan kuruluşlar karşısında son derece çaresiz durumda kaldığını da belirtmeliyiz. Çünkü bu durumda olan kuruluşların içleri çoktan boşaltılmış, yani işverenin üzerinde hiçbir malvarlığı kalmamıştır. İşçinin ise bu durum karşısında yapabileceği çok fazla bir şey yoktur.

Ülkemizin yakın geçmişinde yaşanılan bazı ekonomik krizler sonrasında hükümetler bazı önlemler almaya çalıştı. Bu amaçla İş Kanunu ve işsizlik sigortası kanunlarımızda ücret garanti fonu, kısa çalışma ödeneği gibi bazı düzenlemeler yapıldı. Ancak bunlar işçilerin mağduriyetini önleme konusunda yetersiz uygulamalar olmaktan öteye gidemedi. Sorunun çözümü ise şüphesiz ki işçilik haklarının devlet güvencesinde olmasındadır.