Anadolu’nun ezgilerine de, Cohen’in bilge şiirlerine ve şarkılarına da müptela olan müzikseverler, 2006...

Anadolu’nun ezgilerine de, Cohen’in bilge şiirlerine ve şarkılarına da müptela olan müzikseverler,
2006 yılında Burçe ile Leonard Cohen’in “I’m Your Man” adlı belgeselini izlemeye gitmiştik Emek Sineması’na. Teddy Thomson 'Tonight Will Be Fine'ı, Nick Cave de 'Suzanne'yı söylerken kendilerinden öyle geçiyorlardı ki festival kapsamında gelen bu belgeseli sinemada bir kez daha izlemek istemiş, ama bilet bulamayınca hayallerim suya düşmüştü.
‘Uzaklara Mektuplar’a başladığım ilk mektubumun sonunu bir Cohen şarkısıyla, 'Everybody Knows' ile bitirmiştim. Bu ilk yazıdan aylar önce Can Dündar’ın Londra’daki Cohen konseriyle ilgili izlenim yazısını okurken bir yer gözüme çarpmış, bu durum fena halde canımı sıkmıştı. Cohen’in 2008’deki turnesi için “15 yıldır beklenen büyük turne ('son tur?') için yola koyulmuştu” diyordu yazısında Dündar. Yani bu “son tur” kelâmı ise tatsızlaştırıyordu beni. O günden sonra bir gün İstanbul’a geleceği temennisi ile günler geçti. Taa ki bundan üç ay öncesinde Beyoğlu’nda bir yerlerde otururken Cohen’in konser için buralara geleceğini öğrenene dek.
Bilet fiyatlarının uçuklatıcı sıfırlarını görenler şaşıracaklar ama dünya gözüyle Leonard Cohen ile göğe bakıp ‘Hallelujah’ diyeceğim, sanırım tek şansım bu konser. Taksitlendirilmiş biletler bünyeye zarar verse de, asla ama asla “Chelsea Hotel”de bir gece Janis Joplin’in yüzünü gören adamı izlemeye değecektir. Evet, Woodstock’tan Zen tapınağındaki anılarına, sahnede okuyacağı şiirlerden şarkılarındaki güzelliğe, bilge adam 75’lik delikanlı yarın Açıkhava’da olacak. Daha şimdiden kendi kendime hangi şarkı ile konsere başlayacağına dair iddiaya bile girmiş bulunuyorum.
• • •
Konser demişken, temmuz ayında iki kez Moğollar’ı dinleme fırsatı bulduğumu söylemeliyim. Bu iki konser sonrasında Moğollar’a soracağım sorular çoğaldı. Kendime kendime konuşuyorum bunları tabii ki. Mesela ‘Emrah Karaca’nın gruba katılmasıyla tekrar repertuvara katılan ‘Namus Belası’ şarkısı töre cinayetlerine bir haklılık payı mı veriyor? Namus için yatılan zindanın reva olduğu bir şarkı mı bu, yoksa benim çözemediğim bir ironi mi gizli bu şarkıda? Ya da ne bileyim Cem Karaca bu şarkıyı yazdıktan yıllar sonra şarkının sözlerini kendisi de eleştirdi mi acaba?
Temmuz sonunda Altınoluk’ta Bulutsuzluk Özlemi’nin sonrasında, Erkin Koray’ın öncesinde çalan Moğollar, temmuz başında İstanbul’daki ‘Dağların Ezgileri Buluşuyor’ konser dizisi kapsamında söyledikleri şarkılardan biraz daha farklı bir repertuvar ile çıkmıştı Anfi Tiyatro’ya. Melodik anlamda, şarkı seçimlerinin genelinde, naçizane bana göre yine çok başarılıydılar. Yine duygusal ve eğlenceli dakikalar yaşattılar. Her konserin geleneği olan Taner Öngür konuşmasındaki kafama takılan birkaç cümle ise hâlâ takılmaya devam ediyor. Taner Öngür’ün “Konserden önce Erkin Baba’yla da konuştuk, ‘biz bu maçı galiba kaybettik’ dedim kendisine” sözleri adeta yığılıp kalmama neden oldu. Bunca yıl gerek Barışarock’larda, gerek küresel iklim değişikliği konularında, gerekse paylaştığı doğrular için gösterdiği umutlu tavır ile bizlere örnek olan Taner Abi bir yılgınlığa mı düştü merak içindeyim.
Cahit Berkay’ın çok önem verdiğimiz ‘Issızlığın Ortasında’nın sözlerini unutmasına takılıyor değilim. Taner Abi'nin bu sözlerini de bir anlık umut kaybı olarak görsem gençliğimdendir. Ama ya ‘Namus Belası’nın anlam veremediğim sevimsiz sözlerine, Emrah Karaca’nın 41 yıllık Anadolu müziğinin lokomotifi ‘Moğollar’da bir popçu gibi hareketlerle grubu popülerleştirmesine ne demeli? Bize kalan, yetinmemiz gereken, Engin Abi'sinin zafer işareti mi sadece?