Konuştuğumu reklam olarak görüyorum

Tolga Mırmırık

Bir ay kadar önce arkadaşım ile yemek yer ve İtalya gezi planı üzerine konuşurken hayat pahalılığından, kurdaki yükselişten, eskiden benzer bir tatilin bugüne göre neredeyse dörtte bir maliyette olduğundan bahsettik. İtalya’daki bir asgari ücretlinin ya da bir lise öğretmeninin Türkiye’ye gelse ne kadar rahat bir hafta geçirebileceğini, bizlerin ise Venedik’i geçtik, Roma’ya yakın bir kasabada bile kalamayacak kadar az gelir elde ettiğimizi konuştuk.

Yemek sonrası, telefonumda Twitter’ı açtığımda önüme Roma seyahati kampanyası, Garda Gölü çevresi bağ turları reklamları düştü. Gezi tanrıları beni kutsasın, kesinlikle Twitter beni dinliyor olmalıydı…


Önüne geçilemez bir güvensizlik

Öncelikle birkaç konuyu netleştirmekte fayda var. Hayır, reklam verenler sizi dinlemiyor. Evet, teknoloji sayesinde cep telefonlarınız sizin bilginiz dışında dinlenebilir. Evet, siz fark etmeden, sizin telefonunuza zararlı bir yazılım yüklenmiş ve ortam dinlemesi yapılıyor olabilir. Evet, telefonlarınıza sızılmış, WhatsApp ya da benzeri mesajlaşma uygulamalarında yazdıklarınız başkalarına anlık olarak aktarılıyor da olabilir. Günümüz teknolojisi sayesinde tüm bunlar mümkün ve konu uzmanları için görece olarak da basit sayılır.

Ancak, tüm bunlara erişim imkânı olanlar, şimdiye kadar ortaya çıkarılanlar gibi ya otoriter devletlerin ilgili kurumları ya da karanlık ilişkiler içindeki kötü niyetli kişilerdir. Reklam şirketlerinin (ya da işte Facebook ile Google’ın) benzer bir şekilde sizden habersiz ve izinsiz olarak ortam dinlemesi yapıp da bunu paraya çevirmesine ilişkin, dedikodu, komplo teorisi ve varsayımlar dışında herhangi bir delil, bilgi ya da belge yoktur. Çünkü bu şirketler, zaten, her birimiz hakkında, bu devasa yatırıma gerek bile duymayacak kadar fazla bilgi sahibi.

Ama arkadaşımın da başına geldi

Gizlice ortam dinlemesi yapıp, etrafta konuşulanları anında (ya da belli sürelerde) bir sunucuya gönderen, farklı dilleri konuşan milyonlarca kişiden gelen seslerin her birisini anlayıp, anlamlı bir kelime yakalayan, bu kelimeleri ilgili bağlam içinde çözebilip de size, sizin ilginizi çekecek reklamı gösterecek ve bunu yaparken de asla ne yaptığı fark edilmeyecek bir altyapıya yatırım yapmak, maliyeti yüzünden çok da mantıklı değil. Ses çözümlemesini sunucularda değil, telefonlarda yapıp ilgili kelimeler şirketlere gönderilse bile bu böyle. Hatta, 2025’te global olarak dijital reklam harcamaları tahmini 643Milyar Amerikan dolar olsa bile (Statistica, 2021, Digital Advertising Research), bu kadar paraya rağmen, bu tür hedefli reklam göstermenin çok daha kolay ve risksiz bir yolu var. Bu da şimdiye kadar üzerinde birçok yazı yazılmış olan, bizlerin sosyal medya ve internetteki davranış biçimlerimizin kaydedilip, algoritmalar sayesinde hedeflenmemiz ile mümkün.

2014 yılında Stanford ve Cambridge üniversiteleri ortak çalışması ile yapılan ve bilgisayar destekli kişilik tahminlemelerinin insanlara kıyasla çok daha isabetli olduğunu gösteren araştırmada ortaya çıkanlar ürkütücü. Bu araştırma sonucuna göre sizlerin bilgisayara verdiğiniz sadece on bilgi, bilgisayarın sizi, çalışma arkadaşınızdan, yetmiş bilgi arkadaşlarınızdan, yüz elli bilgi ailenizden, üç yüz bilgi ise eşinizden çok daha iyi tanımlayabileceğini göstermiş. Burada bahsi geçen “bilgi” ise Facebook’taki fotoğraf, yazı vb. paylaşım beğenileriniz ve benzer küçük davranışlarınız. Bu benzer davranışlarınızın sadece Facebook’ta değil, Instagram’da, Google’da, Twitter’da, gezdiğiniz gazete ya da çevrimiçi TV yayın sitelerinde de takip edildiğini ve hepsinin toplu bir şekilde birkaç firma tarafından değerlendirildiğini ve bu bilgilerin reklam firmaları ile de bir ölçüde paylaşıldığını düşünürseniz, bir reklam şirketinin benim tam sonbahar geldiğinde İtalya’yı gezmeyi seveceğimi bilmesi çok da şaşırtıcı olmuyor. Hele ki araştırmanın 2014 yılında yapıldığını, aradan geçen 7 yılda teknolojinin çok daha gelişmiş durumda olduğunu düşünürsek…

İtalya gezisini nasıl bildiler?

O gün yemekte İtalya’daki asgari ücreti öğrenmek için Google’da arama yapmış ve aslında İtalya’da kanuni olarak bir asgari ücret uygulaması olmadığını öğrenmiştim. Bu yüzden öğretmen maaşlarına bakmıştım (bu arada, öğretmenin aylık ortalama maaşı 2.800 € kadarmış). Daha sonra, zamanında yaptığım benzer bir gezi ne kadar tutmuştu diye, eposta hesabımda duran ve ilgili rezervasyon ile fiyat bilgilerinin olduğu epostamı bulup okumuştum. Bu iki yeni bilgiyi alan ve daha önceden de beni çok iyi tanıyan reklam firması, şarap sevgimi de daha önceki benzer hareketlerimden bildiği için, Twitter’a girdiğimde bana, büyük bir doğrulukla Garda Gölü etrafındaki turu önerebilmişti.

Occam’ın (ya da Ockham’ın) Usturası’nı çoğu kişi bilir. Hedefli reklam konusunda ise Occam’ın Usturası fikri, bize en basit gelen çözümün ortam dinlemesi olacağını söylese bile, bizi bu sefer yarı yolda bırakıyor. Sosyal medya devleri ve reklam verenler bizleri çok iyi duyuyor ama ilk anda aklımıza geldiği anlamda dinlemiyorlar. Bizler çok daha karmaşık bir yerde duran basit veri yığınlarıyız sadece. İyi haftalar.

Detaylı okuma

2014 yılı Stanford ve Cambridge Üniversiteleri ortak çalışması (ücretsiz):
https://www.pnas.org/content/112/4/1036
Digital Reklam Raporu
https://www.statista.com/outlook/dmo/digital-advertising/worldwide
Occam’ın Usturası
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ockham%27%C4%B1n_usturas%C4%B1