Kooperatifin sınırlarını ancak üretenler belirler

Hazırlayan: BirGün Kolektif

Devletlerin kooperatif yasalarını değiştirerek sermaye şirketlerine benzetmeye çalıştığını belirten Prof. Dr. Tayfun Özkaya, “Devletten bağımsızlık esastır. Devletin öngördüğü sınırların içerisinde çalışan kooperatif olmaz” diyor.

► Kooperatifler çiftçi, köylü ve tüketicilerin sorunları için bir çözüm sağlayabilir mi?
Kooperatif modeli dünyada çıkışı ve yayılması başta işçiler olmak üzere geçim sorunu içinde olan kişilerin çabaları olmuştur. Ülkemizde de özellikle 1960 sonrası kırsal alanda kooperatifler köylülerin eşitlik, kalkınma isteklerinin karşılandığı kuruluşlar oldu. 1980’lere kadar oldukça hızlı bir gelişme gösterdi. Tüketim kooperatiflerinde de bu dönemde gelişmeler olmuş, bazı sendikalar da bu alana kaynak ayırmışlardır. Kırsal kalkınma kooperatifleri ve üst örgütü KÖY-KOOP ihracat yapabilen, banka sahibi olma yönünde büyük adımlar atan bir örgütlülüğe ulaşmıştır. Ancak önce demokratik geleneklerin kooperatiflerde de yeterince yaygınlaşamaması sonucu bürokratlaşma ve bunların bazılarında bürokratların kooperatifleri kötüye kullanması ile gelen yozlaşmanın arkasından, 12 Eylül faşist darbesinin her türlü eşitlikçi anlayışı yok etme tutkusu ile kooperatif yapılar büyük darbe almıştır. Örneğin KÖY-KOOP kapatılmış ve ancak yıllar sonra tekrar açılabildi.

► Bugünkü koşullar altında kooperatifler nasıl bir yapılanma göstermeli?
1980 sonrası uygulanan politikaların da desteği ile ürün satın alan ve işleyen şirketlerde, süper market zincirlerinde büyük gelişme oldu. Bu kooperatiflere rekabette büyük zorluklar getirdi. Artık yeni bir çalışma tarzına ihtiyaç var. Her iki kooperatif biçimi de ayakta kalabilmek, ortakları olan çiftçilere ve tüketicilere yararlı olması için ekolojik ürün üretme ve dağıtmaya özen göstermelidir. Çiftçiler modern denilen girdilere hızlı artan fiyatları nedeniyle yüksek ödemeler yapmak zorunda kalırken, buna karşılık ürünlerden ellerine geçen fiyatlar yeterince artmamakta. Bu nedenle bu iki kooperatif biçimi de agro-ekolojik üretimi yaygınlaştırma ve ürünleri pazarlamada çiftçiden doğrudan tüketiciye dağıtım yapmaları zorunlu. Ne kadar büyümüş olsalar da endüstriyel tarım modelini temel alan bir üretim sistemine dayanan ve pazarlamada zincir marketleri ve ihracat şirketlerine bel bağlayan kooperatifler ortaklarına çok az bir yarar sağlayacaktır. İki kooperatif birbirleri ile dayanışmaları gerekiyor. Bu şüphesiz yüksek düzeyde bir dayanışma kültürünün varlığını da gerektirir. Kooperatif ilkeleri arasında dayanışma çok önemli bir rol oynamakta.

► Alternatif gıda ağları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Tüketim kooperatiflerinin yanında agro-ekolojik üretim yapan çiftçiden doğrudan tüketiciye ürünleri ulaştıran başka alternatifler de var, tümü “alternatif gıda ağları” başlığı altında toplanabilir. Gıda grupları, topluluk destekli tarım grupları, ekolojik köylü pazarları bunlardan bazıları. Agro-ekolojik ilkeleri benimsemekte, dayanışmaya gayret göstermekte.

► Gıda güvenliği ile gıda egemenliği arasında fark ne? Kooperatiflerin tutumu ne olmalı?
Daha yaygın olarak uluslararası kuruluşların ve devlet kurumlarının sözünü ettiği gıda güvenliği herkesin yeterli ve uygun gıdaya erişimden söz ediyor. Bu hedefe hiç ulaşılamadı. Gıda egemenliği ise küçük topluluklardan başlayarak uluslararası ölçeğe varıncaya kadar herkesin tarım politikalarını belirleyebilme hakkından söz ediyor. Kooperatifler şüphesiz hem agro-ekolojiyi hem de gıda egemenliğini savunmak zorunda. Yoksa çıkış noktalarını inkâr etmiş olurlar.

► Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından kooperatiflere düşen sorumluluklar nedir?
Özellikle kadınların yönetim kurulunda temsil edilmeleri, eğitim çalışmalarına, kongrelere, gezilere mutlaka belli oranlarda katılmalarının sağlanması kooperatifler için uygulanması zorunlu ilkeler içinde olmalı.

► Devlet kooperatif ilişkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ne yazık ki dünyada da var olan bir gelişme ile devletler kooperatiflerin yasalarını değiştirerek ve teşvik ederek sermaye şirketlerine benzetmeye çalışmakta. Bunda belirli düzeyde başarılı oldular. Şu anda küresel düzeyde çalışan bazı sermaye şirketlerinin kökeni kooperatif. Ülkemizde başarılı bir kooperatif olarak tanıtılan Torku grubu şirketlerin hâkimiyetinde.

Kooperatiflerin devletten de bağımsızlığı esastır. Devletin öngördüğü sınırlar içinde çalışan kooperatif olmaz. Ülkemizde de Semerat Holding diye anılan bazı çalışmalar sermaye şirketlerine bağımlı ve uydu bir kooperatif model geliştirmeye yönelik. Böyle bir kooperatifçilik olmaz.

► Belediyeler ile kooperatif ilişkileri nasıl olmalı?
Benzer şekilde belediyeler kooperatifçiliği destekleyebilir. Ancak belediyelere bağımlı olan bir kooperatifçilik modeli veya belediye şirketlerinin tedarikçiliğini aşmayan bir kooperatifçilik başarılı olamaz.

► Üreticilerin ve tüketicilerin birlikte örgütlenebildiği kooperatifler mümkün mü?
Kırsalda kurulmuş üretim kooperatiflerinin tüketici ile birlikte tek bir örgüt halinde örgütlenmesi zor görülmekte. Öte yandan kooperatifçiliğin temel ilkelerinden biri de dayanışmadır. Agro-ekoloji ve gıda egemenliğini temel politika olarak belirleyen tüketim kooperatifleri, gıda grupları, topluluk destekli tarım grupları, çiftçi ve üretim kooperatifleriyle dayanışma ve işbirliği yapmaya çalışmakta. Bazı tüketim kooperatifleri ve gıda gruplarında çiftçi ve tüketici birlikteliği bir ölçüde sağlandı. Türkiye’de bu birliktelik henüz istenilen düzeyde değil.