Çocukluğundan bu yana köpeklerle iç içe koyun koyuna yatanlardan biri olarak “köpeklik etmek” sözünün türcülüğünü, yanlışlığını, ırkçılığını her fırsatta dile getiririm. Elbet bir gün her türden ırkçı söylem gibi türcülük de silinip gidecek yeryüzünden; eşitliğin, arkadaşlığın türküsü yayılacak dünyadan evrene.

“Köpek gibi” diğer türcü söylemlerden biraz farklı bir aşağılama biçimi. Savaşlarda özellikle iç savaşlarda “düşmanlaştırmada” daha çok hamam böceği sıfatı kullanılır; böcek gibi ezeceğiz! Böcek, evrimsel tiksinme duygusunu harekete geçiren ve görüldüğünde uzaklaşılması ya da yok edilmesi gereken “tehdit” olarak imlenir zihinlerde.

Köpek öyle değil ama! Doğrudan bir egemenlik ilişkisine, sömürüye, itaate gönderme yapar. Yok edilmeyecek, yakınlarda tutulacak ve yararlanılacak anlamlarını içerir. Ölmeyecek kadar karnı doyurulan, arada bir başı okşanan, sık sık sebepsiz yere cezalandırılarak, güç gösterisiyle ezilerek itaat alıştırması yaptırılacak bir “alt tür”.

Maalesef hâlâ köpek eğitimlerinde bu yöntemi kullananlar var. Tasmaya uzunca bir ip bağlayarak, köpeğin serbestçe dolaşabilmesine izin verir gibi yapılıyor. Sonra yavru köpek koşuştururken, aniden çok sert bir hamle ile ip çekiliyor. Yavru köpek boğulurcasına kalakalıyor. Bu eğitim sonrasında tasmayla gezdirilen köpek ipte en küçük bir gerginlik hissettiğinde “sahibine” yakınlaşmaya çabalıyor…

Sakarya’da Şilan ve ailesine saldıran ırkçılar, Kürt işçilere “köpek sürüsü” diye küfür etmişler. Aynı Sakarya’da kızına tecavüz eden tarikat reisine, baba; “Ben senin kapında durdum ciğeri 5 para etmez …..’ne köpeklik yaptım, köpeklik. Çoluğumla çocuğumla onların y.. yalayacak kadar köpeklik yaptım” diye, öfkeyle bağırıyor.

Tamam tabi ki iki olay Sakarya’nın tümüne genellenemez, ama Sakarya bölgesine pekâlâ indirgenebilir Türkiye.

Birilerini köpek gibi görenlerle, kendini köpek gibi hissetmek zorunda bırakılanların ülkesi…

Bu toprakların sahibiyiz, sizlerin de sahibiyiz, inançlarınızın da sahibiyiz, ekmeğinizin de sahibiyiz, canınızın, bedeninizin de sahibiyiz diyenler var; hem de kadim zamanlardan bu yana. Gücü ve mülkiyeti elinde tutanın çoğunluğa hükmetmesi ve sömürmesinden daha öte bir hal bu. Yalın bir ezen ezilen ilişkisiyle açıklanabilecek bir ideoloji değil.

Köle olarak bile görmüyor, Şilan’a yumruk atan errkek ve mürit olarak bile değerli bulmuyor kızına tecavüz ettiği babayı diğer errkek.

Neden mi? Kölenin sahibi kendine hak görür yaptıklarını. Çekinmez, inkâr etmez, hatta sahipliğin, errkekliğin şanından olarak görür ve savunur yaptığını. Oysa ifadelere göre Şilan’a ve ailesine saldıran, jandarmanın geldiğini duyunca giysilerini yırtmış, kendi yüzünü tırnaklarıyla çizmiş. Aklınca karşılıklı kavga görüntüsü oluşturmuş. Tecavüzcü ise önce kızın annesini suçluyor, sonra din imana dalıyor, para teklif ediyor, sonra tehdit ediyor. Çünkü, ikisi de adalete “güveniyorlar”!

İkisi de alçakça “köpekleşiyorlar”. Kendilerinin de sahipleri olmasına güveniyorlar ve aslında sahiplerine yaltaklanıyorlar. Çoban köpeği adını kirletmeye dilim varmıyor, çobanları da; ama kim kendini çoban olarak görüyor, kim kendini ancak onun köpeği olarak var kılıyor, ne kadar açık değil mi?