Köpeği bir hakaret sıfatı olarak kullanabilmek on yıllardır imkânsız benim için. Belli ki, o sitenin girişine o yazıyı asan için değil.

Okumuşsunuzdur; bir siteye sipariş götüren Adana Motosikletli Kuryeler Derneği Başkanı Yalçın Parmak kapının girişinde “Bu siteye köpekler ve kuryeler giremez” yazısı görmüş, karşılaştığı yöneticinin de hakaretlerine uğramıştı. Biraz da örgütlü olmanın gücüyle dik durmuş; “Resmi bir çalışanım, derneğimiz var, bize böyle davranmayın. Bu girişteki yazıyı kaldırın” diye uyarmıştı. Sonra “Bu apartmanda köpek beslemek yasaktır” olarak değişmişti yazı.

Şimdi, “Ama kuryeler o yazıyı yazanları besliyor” desem, kendimle ve yazının ilk cümlesiyle çelişeceğim!

Yine anımsarsınız; holding yöneticisi bir kadın, tabletini tamirden getiren kuryeyi evinde alıkoymuş, sevgilisi ve şoförüyle birlikte işkence etmiş, kurye eve kapıyı kırarak girebilen polisler tarafından kurtarılmıştı.

Aslında, Covid-19 pandemisi bize neyin ne kadar önemli olduğunu da öğretti ama o “biz”e henüz herkes dahil değil!

Eskinin en havalı mesleklerinin, Wall Street çocuklarının, borsa oyuncularının havaları söndü. Bizi yaşatanların; hemşireler, hasta bakıcıları, doktorlar, çiftçiler, bizler evdeyken her gün işe giden işçiler olduğunu gördük.

Ve kuryeler… Motosikletleri üzerinde 9 saatten 16 saate kadar oradan oraya koşturan, bize bir şeyler yetiştiren kuryeler... Kıymetli evraktan ilaca, yemekten market ihtiyacına kadar her şeyimize sayelerinde evden çıkmadan ulaşabildiğimiz motosikletli kuryeler…

Bu süreçte, minnet duyarak doktorlarımızı, sağlık emekçilerimizi alkışladık. Asla yetmez tabii, ama alkışladık.

Kuryeleri ise aşağıladık galiba! O kapıya asılan yazıyı yazanlar, bir kuryeyi evine kapatıp işkence edenler çıktı. Tamam, bunlar herkes değil. Ama galiba, bizi evde ve sağlıklı tutmak için ölümüne motor kullandıklarını, kullanmaya zorlandıklarını da kavrayabilmiş değiliz.

Alper, memleketin en iyi liselerinden birini bitirmiş şimdi de üniversite okuyan bir genç. Motosiklet tutkunu, bilinçli, sorumlu bir adam. Küçük oğlumun arkadaşı. Korona günlerinde 10 aydır motosikletli kurye olarak çalışıyor. Okul parasını kazanıyor, daha iyi bir motosiklet için para biriktiriyor.

Motosiklet üzerine olmaktan memnun o, fark edilmemekten ve kimilerince hor görülmekten şikâyetçi!

“Bir siteye sipariş götürdüm. Yüzümde maske, kafamda kask var. ‘7 numaraya basar mısınız?’ dediğim kişi benden 4 metre uzağa kaçtı. Bize hastalık taşıyıcısı, yayıcısı gibi bakıyorlar. Öcü görmüş gibi davrananlarla karılaşıyoruz. Kapıyı açmayan, bizi görüp kapıyı yüzümüze kapayanlar oluyor. Trafikte sürücüler bizi fark etmiyor. İşletmeler olağanüstü baskı uyguluyor. ‘O gittiğiniz yer 15 dakika mı sürüyor?’ diye sıkıştırıyorlar.”

Kimi kuryelerin güvenlik kurallarına uymadığını da anımsatıyor, Alper. “Şirketler tüm güvenlik önlemleri alınmadan motosiklete binilmemesini sağlamalı” diyor.

Türkiye’de 1 milyona yakın motosikletli kurye var, ancak 250 bin kadarı kayıtlı çalışıyor. İş ilanlarına bakın, daha çok kurye aranıyor ve sayıları gittikçe artıyor. Dernekleri var ama yeterli örgütlülükten çok uzaklar. Ankara merkezli Tüm Anadolu Motosikletli Kuryeler Federasyonu’nu başka illerde kurulacak federasyonlar da izlerse, bir konfederasyon olabilirler.

Pandemi döneminde 1 yıl içinde 200’den fazla arkadaşlarını kaybettiler. Yazın sıcağında kışın soğuğunda motosiklet üzerinde olmanın getirdiği çok sayıda hastalık sahibiler. Aslında, “yüksek tehlikeli meslekler” grubuna alınması gereken bir iş yapıyorlar.

Talep edecekleri çok şey var da, en çok “insan yerine konmak” istiyorlar!