Fotoğraf makinesinin yaptığı, ancak gözün yapamadığı şey o anı dondurmaktır. Fotoğrafı öyle bir yere oturtmalıyız ki, o fotoğraf, eskiden olan ve şimdi olan’ın şaşırtıcı sürekliliğinin bir parçası olma niteliğini kazansın. İşte dondurulmuş o anlardan üç fotoğraf paylaşıyorum, bugün olanlara tarihin aynası niteliğinde...
Saddam Hüseyin 1988’de Halepçe’de Kürt kasabasını kimyasal silahlarla bombaladı, 2. büyük gaz bombalamasını ise ağustos ayında yaptı, Irak İran’la ateşkes imzaladıktan beş gün sonra. ABD ve İngiltere Saddam Hüseyin’e verdikleri desteği sürdürdüler, bunun da ötesine geçtiler ve yardımları yoğunlaştırdılar.


1988 Halepçe katliamı
 

Sudan’da ABD 1998 yılnda büyük bir ilaç üretme ve dağıtma yerini bombaladı. ABD yanlışlıkla bombaladığını söyledi. Onlara göre bu terörizm değil, ama varsayalım ki uç örgütler ABD’nin ilaç yapım endüstrisinin bir kısmını yok etseydi, bunu terörizm olarak kabul edecektik. Algılar öyle manipüle edildi çünkü...

Darfur’da 2003’te başlayan ayaklanmayı, 300 bin insanı öldürerek bastırmış bir milyondan fazla insanın da yer değiştirmesine neden olmuştu.

Arjantin’de Pinochet büyük suçlar işlemişti, bunu herkes biliyor. Tüm dünya kamuoyu ve uluslararası mahkemeler doğal olarak onun üzerine gitti, fakat kimse Kissinger’e hesap sormadı. Eğer üstüne gidilseydi görülecekti ki Şili’nin suçlarının yanında az kalır.

Arjantin 1976-83 yılları arasındaki katliamda 10 bin kişilik toplu mezar açıldı.

Bir iddiaya göre 1939’da ABD başkanı Rooswelt, Somoza’yı şu sözlerle tanımlamıştı; “Somoza bir orospu çocuğu olabilir, ama o bizim orospu çocuğumuzdur.”
İşte ABD. Tarihinin karanlık yüzü. Afganistan’da ve Ortadoğu’daki katliamlara dünya sessiz, artık şaşırmıyor bile. Bir yandan İsrail, bir yandan IŞİD ortalığı kan gölüne çevirdiler. İnsanlık yok, bitti. ABD kimin yanında, kime karşı?
Güney Afrikalı aktivist Steve Biko “Zalimin en büyük potansiyel silahı, mazlumun zihnidir,” diyor.
Kendi demokrasilerinde onlar insanların zihnini kontrol etmek zorunda... Ancak bu o kadar da kolay değildi, her türlü propaganda aracını kullandılar. Başardıkları, belli ki onlara yetmedi, başka bir yolu devreye soktular;
İnsanları katılımcı değil de izleyici hale getirirseniz zihinlerini kontrol edebilirsiniz.
Görseller (fotoğraf ve film) bunun için en büyük silahlardır. Medya aracılığıyla kamuya sunuyorlar. Naom Chomsky’nin dediği gibi ‘kamusal entelektüeller’i var; bunlar anaakım spektrumun içinde kabul edilen insanlar... Yalnızca medya mı? Her alanda köpekleri çok...
George Orwell’dan bir alıntı; “Sirk köpeklerinin eğiticileri kamçılarını şaklattıkları zaman zıplarlar, fakat gerçekten iyi eğitilmiş bir köpek kırbaç olmadığı zaman kendi taklasını atabilendir.”
Evet fotoğraflar donmuş, ama tarih devam etmekte...
Ezilenlerin Pedagojisi kitabında Paulo Freire; “Güçlü ile güçsüz arasındaki çatışmaya karışmamak aslında tarafsız olmak değil, güçlünün yanında taraf tutmak anlamına gelir,” demiş. Salı günü İbrahim Varlı, BirGün’e yazmış; ABD IŞİD’e karşı (mı?) Okumanızı öneririm. Tarihten birkaç örnek de yukarıda. ABD kendini sıyırma/saklama gayretleri içinde kamçısını şaklatıyor, içlerinden iyi eğitilmişlerin kamçıya ihtiyacı yok, onlar zaten takla atmaya hazır. Sözüm elbette itaat etmeyi seçene, halkını satana... Yoksa dört ayaklı sevimli dostlarımıza değil.